CHP’nin “seçim zaferi” işçiye kıyım olarak döndü

31 Mart yerel seçimlerinde Amerikan muhalefeti CHP’nin aldığı oylar bazı sol çevrelerce “zafer” olarak nitelendirilmişti. Seçimin üzerinden altı ay geçmeden CHP’nin “seçim zaferi” İzmir’de eşi görülmemiş bir işçi kıyımına dönüştü.

CHP’nin kalesi olarak bilinen İzmir’in her köşesi başka bir işçi direnişine sahne oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesinde 93, Çiğli Belediyesinde 147, Kemalpaşa’da 127 ve Karşıyaka Belediyesinde 93 işçi çoğunlukla gerekçe bile gösterilmeksizin ya da Kod 46 ile işten çıkarıldı. Büyükşehir Belediyesinde işten çıkarılan işçiler, aylarca süren mücadeleleri sonucu başka departmanlarda işe iade edildi. Çiğli Belediyesinde işten çıkarılan işçiler önce belediye binası önünde direnişe başladı, daha sonra CHP Genel Merkezi önünde nöbet eylemi yaptı. Yine aylar süren mücadele sonucu işçiler işe iade edildi. Son olarak Kemalpaşa Belediyesinde işten çıkarılan 127 işçiden 30’unun işe iadesi konusunda işçilerin örgütlü olduğu Genel-İş sendikası ile belediye yönetimi anlaştı fakat geriye kalan işçilerin işbaşı yapması için henüz bir gelişme olmadı.

Karşıyaka Belediyesinde ise süreç biraz eskiye dayanıyor. Karşıyaka Belediyesinin eski başkanı, şimdi ise İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olan Cemil Tugay döneminde işçilerin maaş ve sosyal hakları düzensiz ve eksik yatırıldığı için işçiler defalarca iş bırakmıştı. Sendika bazı işçilerin borçları nedeniyle “tefecilerin eline düştüğünü” söyledi. Hatta Cemil Tugay iş bırakan bazı işçilere ve Genel-İş şube temsilcisine dava açmıştı. Belli ki Tugay kendisinden sonra başkan seçilen Behice Yıldız Ünsal’a sadece koltuğu değil işçi düşmanlığını da miras bıraktı. Seçim sonrası işçilerin yaşadığı sıkıntılar katlanarak devam etti. Öyle ki Karşıyaka Belediyesi Tüm Bel-Sen İzmir 2 No'lu Şube İş yeri Temsilcisi Selçuk Birdi, borçları nedeniyle intihar etti. Buna rağmen belediye başkanı ve yönetimi işçilerin koşullarını düzeltmek yerine tüm haklarını gasbederek 93 işçiyi işten çıkardı. İşçiler işe iade için belediye önünde direnişe başladı ve yaklaşık 20 gündür mücadele devam ediyor.

Öte yandan, İzmir CHP’nin “kalesi” olduğu kadar; neredeyse tüm ilçe belediyelerinde ve büyükşehirde örgütlü olan Genel-İş sendikasının da kalesi. Fakat Genel-İş bürokratları, işçi kıyımlarıyla topyekûn bir mücadele yürütmek yerine, CHP’li belediye başkanları yıpranmasın diye işçileri yalnız bırakıyor. Meseleyi, kapalı kapılar arkasında koşullarının ne olduğunu bilmediğimiz anlaşmalarla halletme yoluna gidiyor.  

Uzun lafın kısası patronun AKP’lisi CHP’lisi olmuyor. Belediyelerde patron olan başkanlar göreve gelir gelmez, gözlerini işçilerin ücretlerine ve kazanılmış haklarına dikiyor. İşçiler ancak mücadele ile gasbedilen haklarını geri alabiliyor. Bu durum bir kez daha gösteriyor ki işçinin emekçinin kurtuluşu “CHP’nin zaferi”yle değil, kendi mücadelesinin zaferiyle ve bu mücadeleyi verirken sendikalarına sahip çıkıp denetlemeleriyle mümkün.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2024 tarihli 180. sayısında yayınlanmıştır.