Çatalca Polonez direnişinden bir işçi kadın: "Biz bu yola baş koyduk, geri dönüş yok!"
Polonez fabrikasında 15 yıldır çalışıyorum. Düşük ücretler, uzun mesailer, vergi dilimi, kıdem farkının olmaması, müdürümüzün bize “biz de kazanamıyoruz ki” demesiyle, bir gecede sendikaya üye olduk. Duyulunca 13 öncü arkadaşımızı işten attılar. Buna duyarsız kalamazdık ve fabrikanın bahçesinde alkışlarla arkadaşlarımıza destek verdik. 4. günde bizi de çıkardılar bir mesajla. Direnişteki günler böyle devam ederken işveren yerimize gündelikçi işçiler alıyor. Yetki müracaat edeceğimiz gün işveren 170 eski personeli çalışıyormuş gibi sigortalı yaptı ve o an yetki alamadık. Hileyi çalışma bakanı müfettişleri tespit etti, işçilerin sendikadan işten çıkarıldığını söyledi ve ceza kesti. Sonuç firma hâlâ çalışıyor, biz çalışmıyoruz. Bu düzen değişmeli, çark böyle dönmemeli. Bu olaylara tepki verirken emniyet müdürü, çevik kuvvet birlikte orantısız güç kullandı. Bizi çocuklarınızın siciline yansır diye tehdit etti. Kaymakamlığa yürüdük, kaymakam, şov yapmayın, vatandaşı rahatsız ediyorsunuz dedi. Ben de vatandaşım, rahatsızım, çünkü işten atıldım. Çalışma bakanlığı kod 46’yı kaldırdı, bu süreçte bir adım daha attık. Bir gece sabaha karşı hareketlilik oldu. Ateşin başındaydık. Çevik kuvvet müdahale edip bizi götürmesin diye birbirimize zincirlerle bağlandık. Çevik zincirleri makaslarla kesti, bizi zorla, kelepçe takarak suçlu gibi aldı, Vatan Emniyet’e götürdü. İzbe bir yerden içeriye girerken yasal olmayan bir yere götürüldüğümüzü düşündüm, ürktüm. Bizim avukatları gördüğümdeki mutluluk anlatılamaz. İfadelerimizi verirken memur ifademi okudu, benim de okuyup imzalamamı istedi. Gözlüğüm alanda kalmıştı. “Hâlâ güvenmiyor musun, burası emniyet” dedi. “Beni buraya getiren de emniyet ama memur boynumu büktü.” dedim. Avukatlar “haklı” dedi. Hastaneye götürdüler, muayeneden sonra bizi orda beş kuruş parasız kimliğimiz yok, bıraktılar. Kendimi bir mülteciden farksız hissettim. Ne acı, halkına yabancı bir emniyet, emniyette miyim ben şimdi? Sendika bizi aldı, ertesi gün kaymakamlık önünde 2 gece yattık, orada bizi müftü de istemedi. Rahatsız olmuş. Alınteri kurumadan hakkını ver işçinin diyen ümmeti temsil eden adam, ama nahoş davranışlar! Belediye başkanı ve kaymakam bizi alana geri gönderdi, gittiğimiz Göç İdaresi’nin oraya kadar uzun yüksek barikatlar örülmüş, adeta açık cezaevi. Vatan’dan dönüşümüzün 2. günüydü yanılmıyorsam. Fabrikadaki arkadaşlarımız bize destek için bahçeye çıktılar. Sevinçten ağladım. Çünkü birleşe birleşe kazanacağız. Mücadelemiz devam ediyor ve sonuna kadar da birbirimizi bırakmadan devam edeceğiz. Biz bu yola baş koyduk, geri dönüş yok diyoruz. Bize desteğe gelen emek dostlarından çok şey öğrendik. Gözü gözümüze, eli omzumuza, yüreği ruhumuza dokunan, hakça paylaşımı benimseyen güzel dostlar, hepiniz hakkınızı helal edin. Sevgiler.
Çatalca Polonez direnişinden bir işçi kadın
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2024 tarihli 182. sayısında yayınlanmıştır.