Metal Fabrikalarından Haberler Haziran 2020
“Metal Fabrikalarından Haberler” köşesinde, metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.
15-16 Haziran’ın açtığı yoldan ilerliyoruz- Tuzla HT Solar fabrikasından bir işçi
Merhaba yoldaşlar. 15-16 Haziran ruhuyla girdi sendikamız fabrikamıza. Haklarımız için işgal, grev, direniş diyerek, 3 gün 3 gecelik bir işgalin ardından patrona karşı zaferimizi kazandık ve sendikamızı fabrikaya soktuk. Sendikaya üye olmakla yetinmedik, sendikamızda sınıf mücadeleci anlayışı hâkim kılmak için mücadelemize devam ettik. Pandemi döneminde fabrikamızı durdurduk ve 15 gün boyunca ücretli idari izin hakkımızı kazandık. Bu kazanımlarımızın ardında 15-16 Haziran’ın büyük bir payı var. Bu kazanımlarımızı geçmişte mücadele eden işçilere borçluyuz. Onların bize açtığı bu mücadele dolu yoldan ilerleyerek bu kazanımları elde ettik ve daha nice kazanımları bu yoldan ilerleyerek elde edeceğiz. Bu yoldan dönmeden mücadelemize tüm işçi sınıfının çıkarları için devam edeceğiz. Yeni 15-16 Haziranlar için ileri.
Bizim sağlığımızı değil kendi kârlarını düşünüyorlar!- Bursa Renault'tan bir işçi
Bir aylık Koronavirüs izninden sonraki iki haftada virüs nedeniyle yemek molalarında ve çay molalarında artış oldu. Üretim sayısı düşürüldü. Sonraki hafta yemek ve mola saatleri eski haline geri getirilip, üretimi tam kapasite hızlandırdılar. Renault yönetiminin aldığı kararların göstermelik olduğunu, bizim sağlığımızı değil, kendi kârlarını düşündüğünü bir kez daha görmüş olduk. Ne kadar önlem alsalar da ister istemez iş nedeniyle yakınlaşmak zorunda kalıyoruz. Fabrika içinde çalışan birkaç kişi hastalandığından dolayı hastaneye gittiğinde Koronavirüs testinin pozitif çıktığını öğrendik. Yönetim bu durumu saklamaya çalışıyor. Fabrikada tüm çalışanlar diken üstünde çalışıyoruz. Verdikleri maskeler iyi olsa da ağır çalışma koşullarında ve tempolu olarak çalıştığımız için nefes almakta zorluk çekiyoruz. Maskelerin işe yarayabilmesi için çalışma saatlerinin azaltılması, molaların arttırılması lazım. Yine de fabrikada üretim artsın istiyorlarsa o zaman bizim sağlığımızı tehlikeye atacaklarına yeni işçi alsınlar. Bu kadar işsizlik varken en iyisi bu olur. Ama tek baktıkları kârları. İşlerine gelmiyor.
Virüsten korunmak ve haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz!- Bursa Tofaş’tan bir işçi
Ülkemizin dışa ne kadar bağımlı olduğunu, ülkeyi ayakta tutan en önemli gelir kaynağının işçilerin, emekçilerin ve memurların ödediği vergiler olduğunu, bunlar dışında başka gelir kaynağının olmadığını görüyoruz. Bu sebepten dolayı hükümet, salgının kontrol altına alındığını, göstermelik önlemler alarak üretime ara vermiş kurumların tekrar çalışması gerektiğini söylüyor. Sonuçları nasıl olacak göreceğiz. Ülkenin bitik ekonomisini ve virüs salgınının sonuçlarını büyük ölçüde işçilere ödetecekler.
Virüs nedeniyle eylem yapmanın yasak olmasını fırsat bilip işçi haklarına saldırıp, tazminatlarımıza kadar göz dikecekler. Sendika ağalarının kırmızı çizgimiz dediği kıdem tazminatı için ne yapacaklarını az çok tahmin ediyoruz. Sosyal medyanın ne kadar güçlü olduğunu düşünürsek, şimdiden sendikalara sosyal iletişim organlarından baskı yapalım, mücadele etmeye zorlayalım. Tofaş, yurt dışındaki malzeme tedarik eksikliğinden dolayı, Ramazan’da 25 gün ve sonrasında bayram dolayısıyla üretime ara verdi. Bayram bittikten sonra üretime tekrar devam edeceğiz. Binlerce çalışanı olan bir fabrikada bir kişide virüs görülmesi halinde birçok çalışana, hatta ailelerine bile bulaşabilir. Çalışan işçilerin zaten psikolojileri bozuldu. Fabrikada üretime tam kapasite ile başlayacak olmak insanları tedirgin ediyor.
Hem virüse hem kapitalizme karşı mücadele edip asalakları sırtımızdan indirelim!- Bursa SCM fabrikasından bir işçi
Merhaba dostlar; ezilenler, sömürülenler, iş cinayetlerinde hayatını kaybedenler... İçinden geçtiğimiz bu süreç içerisinde kapitalizmin ne kadar acımasız bir sistem olduğunu bizzat yaşayarak anladık. Gece gündüz çalışıp zengin ettiğimiz işverenler bizim sayemizde son model arabalarla, yatlarla gezip tozuyorlar, villalarda oturup dünyanın her yerine tatile gidiyorlar. Devletin bütün imkanlarından yararlanıyorlar. Yetmiyor, en küçük bir sıkıntıda, maaşları kendi sermayelerinden değil yıllardır bizden kesilen işsizlik fonundan verirken bile kesinti yapıyorlar. Çeliğe şekil veren, gökdelenleri inşa eden, yolları ve köprüleri yapan biz; açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilen yine biz! Bizim zenginliğimizi sürekli yağmalayan ve işçilerimizi, köylülerimizi sömüren, ekonomimize sürekli kan kaybettiren, bizi geri bırakan bu asalak tayfasını sırtımızdan indirelim!
Arçelik demek sömürü demek- Çerkezköy Arçelik televizyon fabrikasından bir işçi
Arçelik, işçileri eze eze 2020 yılında da kârına kâr kattı. Bu senenin ilk çeyreğinde 3,5 milyar TL net kâr! Bunu biz değil, Koç holding yönetim kurulu üyesi Levent Çakıroğlu söyledi. Peki işçiler bu süreçte mesailere kalarak, kötü yemeklere mecbur bırakılarak, primleri yarı yarıya kesilip ezilirken işçinin yanında olması gereken Türk Metal ne yapıyor? Tabi ki(!) Arçelik patronundan yana tavırlarıyla yüzsüzlüğün zirvesini yaşıyor! Bu duruma karşı işçiler haklı olarak sendikaya bu kötü koşulların ne zaman biteceğini sorduğu zaman temsilcilerin “yemeğinizi veriyorlar, suyunuzu veriyorlar, dışarıda bunca işsiz var, işiniz de var daha ne istiyorsunuz” cevaplarıyla karşılaşıyorlar. Unutmamalıyız, karşımızda örgütlü sermayedarlar var. Karşımızda bizim aidatlarımızla sermayedarların her dediklerini yapan bir sendika var. Bu yüzsüzlere karşı cevabımız “örgütlenmek, örgütlenmek, örgütlenmek” olmak zorunda.
Hakkımızı vermeyecekler biz birleşerek alacağız!- İstanbul Sultanbeyli’den bir metal işçisi
Merhabalar ben İstanbul'un Sultanbeyli ilçesinde bir metal fabrikasında çalışıyorum. Tüm insanlığı etkileyen Covid-19 salgını nedeniyle zor günler geçiriyoruz. Bu zor günlerde işçilerin hangi şartlarda çalıştırıldığını, işçi sağlığının ne kadar hiçe sayıldığını; patronların, sermayelerine insan sağlığından daha fazla önem verdiğini, hatta kendi çıkarları için insan sağlığını tamamen hiçe saydıklarını belirtmek isterim. Dışarıdan her ne kadar önlem alındığı belirtilse de, çalışma alanında "sosyal mesafe" kurallarına tamamen aykırı bir biçimde çalışıyoruz. Müdürler haftalarca izin kullanırken, biz işçiler için izin yapmak bir kenara, hakkımız olan izin günlerini, devletin açıkladığı zorunlu sokağa çıkma kısıtlaması günlerinden sayıyorlar. Bunların yanında bir de maaşlardan yapılan kesintiler var. Anlaşılacağı gibi işçi sınıfını, her zaman olduğu gibi bu zor günlerde de ezmeye çalışıyorlar. Biz işçi sınıfı olarak haklarımızı istemek yerine kendimiz almaya, gücümüzü göstermeye, yumruğumuzu patronların bu ölümcül düzenine indirmeye ant içtik. Çünkü birleşen işçiler asla yenilmezler!
Kader, kısmet değil mücadele- Gebze Çayırova Boru’dan bir işçi
Geçen akşam balkonda oturmuş caddeyi izliyordum. Yeğenim yanıma gelip direk "amca senin çalıştığın fabrikaya babamı almazlar mı babam işsiz" dedi. Donup kaldım, gözlerim doldu. İşsizliğin acı bir durum olduğu, yaşamanın ne kadar zor olduğu küçük çocuğun gözlerinden anlaşılıyordu. İşçi olmak da zor, işsiz kalmak da zor. Dünya işçinin emek gücüyle ilerliyor, hayat ise işçinin alın teriyle devam ediyor. Tüm yaşanan sorunların faturası işçiye ödetilmesiyle birlikte sayısızca işçi dostlarımız işten çıkarılma durumuyla karşı karşıya geliyor. Liderler tarafından reklam amaçlı yardımlar yapılırken en ufak ayrıntıya kadar haberlerde anlatılıyor, ama bir vatandaşımız işten çıkartılırken ise çaresizce ortada bırakılıyor. Hak, adalet değer dedikleri kavram bunun neresinde? Kader, kısmet dediğimiz durumlara "mücadele" kavramını da eklemeyi unutmayalım.