İstihdam paketi adı altında kıdem gaspı, sigortasız çalıştırmaya af ve sermayeye teşvik geliyor
Salgın fırsatıyla özel aftan çoklu baroya, telafi çalışmasından ücretsiz izin dayatmasına kadar saldırılarına peş peşe devam eden iktidar uzun süredir kıdem tazminatını da hedefe almış durumda. İşçi sınıfından gelen yoğun tepkiler dolayısıyla açıktan saldırmaya cesaret edemeyen iktidar, belirli süreli sözleşmelerin kapsamının genişletilmesi yoluyla kıdem tazminatının kırpılmasını da içeren 43 maddelik yeni bir kanun teklifini 16 Ekim’de meclise sundu. İşsizliği önlemeye yönelik olduğu iddiasıyla sunulan “istihdam paketi”, sigortasız işçi çalıştırmaya aftan İşsizlik Sigortası Fonu’ndan sermayeye teşviğe kadar işçinin kalan ne hakkı varsa gasp etmeyi amaçlıyor.
Belirli süreli sözleşmeler yoluyla işçinin kıdemi kırpılıyor
Onyıllardır sermayenin hayalini kurduğu kıdem tazminatını fona devretme planları şimdilik rafa kaldırılmış gözükürken, onun yerini işçinin kıdemini kırpacak olan belirli süreli sözleşmelerin yaygınlaştırılması almış durumda. Mevcut iş yasasına göre belirli süreli sözleşmeler ancak kanunda belirlenmiş şartlar mevcutsa yapılabiliyor. Buna göre esas olan belirsiz süreli sözleşmedir, belirli süreli sözleşme ise istisnai hallerde mümkündür. Ancak yeni çıkacak yasayla birlikte patronlara “25 yaş altında ve 50 yaş üstünde olan” işçilerle belirli süreli sözleşme yapma imkânı getirilerek, işçiler bu süre zarfında kıdem ve ihbar tazminatı hakkından mahrum bırakılıyor. Daha sonra belirsiz süreli sözleşme yapıldığında ise kıdem hesabına esas alınacak sürenin kısaltılması amaçlanıyor. İşçinin 25 yaşına kadar çalıştığı süre bu şekilde kıdem tazminatı hesabından çıkarılırken, 50 yaşını geçmiş işçiler ise değil emekliliğini güvence altına almak, tersine daha da güvencesizliğe itiliyor. Bunun bir sonraki adımının ise zincirleme belirli süreli sözleşmeler olacağı açık.
Üstelik bununla da bitmiyor, 25 yaş altı ve 50 yaş üzerindeki işçilerin kısmi çalışmaları durumunda patronların prim yükünün de azaltılması hedefleniyor. Teklifin mevcut haliyle yasalaşması halinde bu iki yaş aralığındaki işçilere yalnızca iş kazası ile genel sağlık sigortası primleri yatırılması yeterli olacak. Primlerin %20’sini oluşturan malullük, yaşlılık ve ölüm primlerinin ise patronların cebinde kalması planlanıyor. “İşçilik maliyetleri” en aza indirilirken idareye kurumlar vergisinde %5’e kadar indirim yapma imkânı da getiren bir madde de teklif kapsamında yer alıyor.
Sigortasız işçi çalıştırana af, Fon’dan teşvik
Bir diğer önemli madde ise sigortasız işçi çalıştıran patronlara getirilen af maddesi. Mevcut yasalara göre sigortasız işçi çalıştırmanın sonucu idari para cezası kesilmesi ile geçmiş prim borçlarının ödenmesi şeklindeyken yeni çıkacak yasayla belirtilen tarihler arasında işten çıkarılan işçileri işe geri alan patronlara ceza kesilmemesi, geçmişte işçinin yatırılmayan primlerinin ise silinmesi getiriliyor. Teklifin kayıtsız işçi çalıştırmayı adeta teşvik etmesinin yanı sıra eklenen maddeyle patronlara İşsizlik Sigortası Fonu’nun kapılarını da bir kez daha açıyor. Eskiden sigortasız çalıştırdığı işçisini işe geri alan patrona bir de Fon’dan prim borçlarından mahsup edilmek üzere günlük 44,15 lira destek verilmesi planlanıyor.
Memlekette işsizlik rekor seviyelerde, işsizlerin yaklaşık %80’i Fon’dan yararlanamazken, İşsizlik Sigortası Fonu patrona kaynak oluşturmak için yağmalanmaya devam ediyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de işe geri alınan işçilerin geçmişe dönük ücretleri harici hiçbir haklarını talep edemeyeceği, haklarından feragat etmiş sayılacağı maddesi eklenmiş. Patronun geçmiş borçlarını silen devlet, işçiye ise “kazandığın haklarından feragat edeceksin” diyor.
Topyekûn saldırıya cevap; işgalle, grevle, direnişle verilmelidir
Söz konusu yasanın anlamı açıktır. Bugün belirli süreli sözleşmeleri getiren iktidar, yarın gözünü kıdem tazminatının tamamına dikecektir! İşçi sınıfının tüm kazanılmış haklarına saldıran; kayıtsız, güvencesiz, esnek çalışmayı genel kural haline getirmeyi hedefleyen yasanın geri çekilmesi ancak kayıtsız şartsız, tüm sendikaların ve konfederasyonların işbirliği içinde genel greve çıkmasıyla mümkündür. Yasanın anayasaya aykırılığını dile getirmek yetmez. “Kıdem tazminatı yoksa sendikaların da anlamı yok” ise şayet, sözden eyleme geçilmeli, bugünden başlayarak fabrikalarda grev komitelerinin örgütlenmesine başlanmalı, bu topyekûn saldırıya işgalle, grevle, direnişle cevap verilmelidir!