İşçi simsarlığının yeni adı, kiralık işçilik yasası
Bu yazı 5 Mayıs 2016 günü yazıldı ve Gerçek gazetesinin 6 Mayıs günü matbaaya giren Mayıs 2016 tarihli 79. sayısında yayınlandı. Yazı sonuçları son derecede zararlı bir tasarının yasalaşması tehlikesine karşı bir uyarıydı. Ne yazık ki tehlike gerçekleşmiş durumda. 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece sabaha karşı bu yazıda ele alınan “kiralık işçilik yasası” ya da “işçi simsarlığı yasası” AKP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Bu, yazıda anlatılanları daha da önemli kılıyor. İşçi sınıfının belirli kesimlerinin, özellikle kadınların ve genç işçilerin ne tür istihdam koşullarıyla karşılaşacakları burada anlatılıyor. Ayrıca, yasanın sınıfın geri kalanı üzerinde de ne tür etkiler yaratacağına değiniliyor. Mücadelemizin bundan sonraki hedefi, başka birçok yasa ile birlikte bu yasanın da iptali, kıdem tazminatı gibi yeni saldırı yasalarının püskürtülmesi olacaktır.
Bir yanda dokunulmazlık tartışmaları üzerinden HDP’li vekillere yapılan saldırılar, diğer yanda AKP’nin olağanüstü kongre kararı ile birlikte iyice ayyuka çıkan iktidar cephesinin yaşadığı siyasi kriz, öte yanda her gün DAİŞ’in Kilis’e attığı roketler, bombalar ve Kürt halkına yönelik baskılar, kuşatmalar… Ortalık toz duman. Ve bu toz dumanın arasında neredeyse sessiz sedasız ve bir baskın biçiminde AKP’nin meclis gündemine getirdiği bir yasa: “İş Kanunu ve Türkiye İş Kurumu Kanunu’nda değişiklik yapan yasa tasarısı” adı altında kiralık işçilik yasası!
Özel İstihdam Büroları’na (ÖİB) işçi kiralama yetkisi veren bu tasarı yasalaşırsa işçiler yasal sistem açısından patronların ve işçi simsarlarının insafına terk edilecek. İşçiler, Özel İstihdam Büroları’nın gönderdiği yerde, patronun ihtiyacı ne kadarsa o kadar süreyle çalışacak ve ücretini ÖİB’den alacak. Yani onun işçisi gibi görünecek, ücretini ondan alacak ama sadece fiilen çalıştığı süreler için. ÖİB, iş bulamadığı zamanlarda işçiye ücret ödemeyecek.
Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, sendikalardan gelen ve bunun bir kölelik yasası olduğu yönündeki itirazlara karşı tasarıyı savunurken “Bu özellikle kadınları, gençleri, uzun süre işsiz kalanları önemli ölçüde istihdamla buluşturma anlayışının kendisidir” diyor. Her şeyin sorumluluğunun ÖİB’lere devredildiği bir düzende, patronlar için işten çıkarma maliyeti diye bir şey de kalmayacak. Yani iş bitti mi kapının önüne! Ne istihdam ama!
Kiralık işçilik yasası ile birlikte kıdem tazminatı saldırısına da hazırlanıyor hükümet ve patronlar. Ama kiralık işçilik tasarısı yasalaşırsa kıdem tazminatı hakkının fiilen gasp edilmesinin kapısı da ardına kadar açılmış olacak zaten. Çünkü taslakta kıdem tazminatına esas süre ve işçilerin kıdem tazminatı hakkını nasıl elde edeceği net bir şekilde düzenlenmiş değil. Kiralık işçilik düzeninde kıdem tazminatı hakkı gibi, İşsizlik Fonu’ndan yararlanma, yıllık ücretli izin ve emekliliğin de bir hayal olacağını tahmin etmek zor değil. Patronlar bugün bile sigortaları tam yatırmıyor, işçi simsarlarının elinde emeklilik için gerekli prim günü nasıl doldurulur siz düşünün!
Bugün sendikalaşma hakkını, patronlar işten atarak engellemeye çalışıyor. Bu tasarı meclisten geçerse, işçi sendikaya üye olsa bile işyerinin işçisi olarak görünmediği için işyerinde geçerli olan toplu sözleşmeden yararlanamayacak. İşe iade davalarının önkoşulu olan 30 işçi çalıştırma şartında geçici işçiler bu sayının tespitinde hesaba katılmayacak. İşyeri temelli mücadeleler de bir işyerinden başka bir işyerine kiralama hakkının işçi simsarı ÖİB’ye verilmesi sonucu engellenecek.
İş cinayetlerinin ve iş kazalarının kiralık işçilik düzeni ile birlikte daha da artması kuvvetle muhtemel. Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, çalışanların eğitiminden ÖİB’lerin sorumlu olduğunu, geçici işverenin ise özellikle iş eğitimi, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında sorumluluk alacağını söyledi. Bugün kendi sigortalı işçilerinin geçirdiği kazaların, kendi fabrikasında işyerinde yaşanan iş cinayetlerinin üstünü örtmeye çalışan patronlar, kâğıt üzerinde kendi işçisi olarak görünmeyen işçilerin sağlığı ve işin güvenliği için ne tür bir önlem alır gerçekten merak ediyoruz! Kim bilir bir iş cinayeti olduğunda, hayatını yitiren işçi kendi sigortalı işçisi olmadığından işin içinden sıyrılmak amacıyla kaç takla atacak patronlar?
Yasanın meclis gündemine gelmesi ile birlikte DİSK ve bağlı sendikalar çeşitli şehirlerde basın açıklamaları, örgütlü oldukları işyerlerinde bildiri okuma gibi eylemler yapmaya başladı. Türk-İş henüz sadece Başkanlar Kurulu’nu topladı, sonra da hükümet yetkilileri ile görüşmek için meclisin yolunu tuttu. Hak-İş’in pozisyonunu ise 18 Nisan’daki Başkanlar Kurulu sonuçlarında yer alan “HAK-İŞ Başkanlar Kurulu, gerek 181 sayılı ILO sözleşmesi gerekse 2008/104/EC sayılı AB direktifi ve üye ülke uygulamaları ekseninde itirazlarımızın dikkate alınarak tasarıda gerekli değişikliklerin sosyal taraflarca tekrar değerlendirilmesini talep eder” cümlesi özetliyor. Konuşulacak, görüşülecek, tekrar değerlendirilecek bir şey yoktur. Bu tasarı üzerinden herhangi bir tartışma yapılamaz, tasarının tümüyle geri çekilmesi için mücadele etmek gerekir.
Bu tasarı bugün işsiz olan ya da bugün de güvencesiz, geçici işlerde, taşeronda çalışan işçiler için bile bir sorundur. Bu kadar ağır köleliğin yasalaştığı bir sistemde taşeron uygulaması “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” taktiğiyle muhafaza edilecektir. Ama sadece onların sorunu değildir. Onların kiralık işçiliğin kölece koşullarında çalışmaya mahkûm olması, bugün kadrolu, “güvenceli” gibi görünen işlerde çalışan işçilerin üzerindeki baskının da artması demektir. Onlar da ilk işten çıkarmada yine işçi simsarlarının eline düşecek demektir. O halde “bana dokunmuyor” diye düşünmek olmaz. Güvencesizliğin, esnekliğin, sendikasızlığın, düşük ücretlerin, işsizliğin yasasını çöpe atmak için bütün güçlerimizi seferber edelim! Sendikalarımızı bu saldırıyı püskürtecek etkili eylemler örgütlemeye zorlayalım!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mayıs 2016 tarihli 79. sayısında yayınlanmıştır.