HT Solar’da sınıf kavgası ve bazı dersler
İstanbul Tuzla Serbest Bölge’de bulunan HT Solar fabrikasında Aralık ayından bu yana bir mücadele yürütülüyor. Patronlar, geçtiğimiz yıl Mart ayında başarılı bir toplu sözleşme ile MESS sürecinin moral bozukluğunun aşılmasında önemli bir rol oynayan, Gebze’de sözleşmelerde yeni bir çıta belirleyen HT Solar işçisine diş biliyordu. HT Solar işçisi sendikayı üç günlük grevli işgalle örgütlemişti. Patronun pek çok saldırısına örgütlü şekilde ve birlik olarak cevap vermişti. Yakın zamanda aynı şirket çatısı altında olan Chen Solar fabrikası da örgütlenmiş, işçiler gücünü perçinlemişti. HT Solar patronları işte bu yapıyı zayıflatmak, işçinin birliğini bölmek ve parçalamak için sinsi bir saldırı planını devreye soktular. Önce sendikayı muhatap almayarak adeta bir soğuk savaş yürüttüler. Aralık ayında işçiler düdüklü eylemlerle, fabrikayı sloganlarla inleterek cevap verdiler. Daha sonra HT patronu disiplin soruşturmalarıyla işçinin üzerine geldi. Patron saldırısının ve eylemlerinin dozunun adım adım arttığı, iş yavaşlatmaların, üretim durdurmaların yaşandığı sürecin sonunda, işten çıkartma talebiyle disipline gönderilen üç işçiden ikisi işten çıkarıldı bir işçiye de uyarı cezası verildi.
HT Solar patronu işbirlikçi pazarlıkçı bir sendika istiyor
Bu süreçte iki işçinin çıkışı verilmişken bir işçinin işten atılmasını engelleyebilmek elbette bir kazanım değildir. Bürokrat sendikacılar böyle durumlarda atılan işçileri unutturup, işini koruyan işçileri gündeme getirirler. Bir anlamda patronla birlikte el ele işçinin korkularına oynar, bu korkuları büyütürler. Oysa HT Solar bu tür bir sendikacılık anlayışını elinin tersiyle itmiş bir işyeridir. Sebebi ne olursa olsun, iki arkadaşımızın işten atıldığı yerde biz mücadelenin başarısız olduğu noktayı görürüz. Gelecek için dersler çıkarmayı görev biliriz. Bu süreçte eylemlerle, üretimdeki duruşlar ve iş yavaşlatmalarla patrona ödetilen mali bedeller ne olursa olsun bunlar maddi manevi tek bir arkadaşımızın bile ekmeğinden olmasını karşılamaz. Bu süreçte HT Solar’da kazanım olan şey, işçinin her şeye rağmen birlik ve beraberliğini korumasıdır. Eylemlerin tam bir birlik içinde gerçekleşmesidir. Bunlar HT Solar patronunu fabrikada otomasyona geçiş dolayısıyla planladığı daha büyük bir saldırıdan şimdilik caydırmış olabilir. Ancak bu caydırıcılık ancak işçinin birliğini ve örgütlülüğünü koruması patronun daha büyük bir saldırıda daha büyük eylemlerle karşılaşacağını bilmesiyle kalıcı olabilir.
Bunun için yaşadığımız süreçten doğru dersleri çıkarmalıyız. Her savaşta olduğu gibi sınıf savaşımında da inisiyatifin kimde olduğu, kavganın yerini ve zamanını kimin belirlediği son derece önemlidir. Bu süreçte büyük oranda inisiyatif patronun elinde olmuştur. Örneğin bu süreçte müşterilerin kalitesiz mallara ait şikayetlerini bahane ettiler. Bu ilk defa olmuyordu. Daha önceki örneklerde işten atma talepleri işyeri temsilciliğinin kararlı tutumu ile püskürtülmüştü. Tabii ki bu kararlı tutumun ardında HT Solar’ın örgütlü gücü vardı. Ancak belli ki patron tarafı dişini sıkmış uygun zamanı beklemiştir.
Patronlar işçiyi bölmek için her fırsatı kullanır
Yeni yıla girerken saldırıyı yeni bir boyuta taşıdılar. Müşterilerden gelen yeni şikayetleri bahane ederek saldırıyı yeni bir boyuta taşıdılar. “Sendikanın dediğini yaptık ama düzelme olmadı” gibi ifadelerle üste çıkmaya çalıştılar. Bu saldırıda ayrıca daha önce farklı defalar disipline gitmiş ve bu olaylarda işten çıkartılması engellenmiş olan bir işçiyi hedef seçip akıllarınca kendilerinin güçlü, işçinin zayıf olduğu yere yüklendiler. Tüm bu saldırılarda esas amaçları işçinin birliğini beraberliğini bozmaya çalışmaktı. Belki de daha önceki şube yönetiminin yaptığı gibi sendikanın kendileriyle pazarlığa oturacağını düşündüler. Patronlar da sınıf bilincine sahiptir. Bir kez bu pazarlık kapısı aralandı mı sendikayı adım adım avuçlarının içine alabileceklerini bilirler. Ancak bekledikleri gibi olmadı. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz” için diyen işçiler eylemlerine, önce 15’er dakika daha sonra 30 dakika üretimi durdurmayı da ekleyerek devam ettiler. Kalitesiz ürün iddiasına cevaben “kaliteli ürün istiyorsanız bantlardan çıkacak sayı budur” dediler.
Toplu sözleşme gereği disiplin kurulunda bulunan işçi temsilcileri, işten atmalara haliyle hayır oyu kullanmıştı. Ancak elbette ki bu yeterli olmadı. Son sözün kağıt üstünde üst işverende olduğu bir süreçte çözümün fiili mücadelede olduğu açıktır. Bu yüzden işten çıkartma hamlesine karşı, belirli sürelerle iş durdurarak ve üretimi yavaşlatarak (patronun kaliteli ürün iddiasına karşı çıkacak ürünün kalite ve sayısının işçi denetimiyle belirlenmesi) bir anlamda testi kırılmadan önce patrona mali bir bedel ödetilmiştir. Elbette ki bu mali bedel işyerinde üretimin çok daha yoğun olduğu bir dönemde çok daha fazla olabilirdi. Üretim planlaması ve ticari süreçlerle ilgili pek çok bilgiyi işçilerden gizleyen patron muhtemelen saldırısını bilinçli bir şekilde üretimin nispeten zayıf olduğu bir dönemde planladı. Maliyeti göze aldı ve işçilerin birliğini bozabilirse, zayıflamış bir HT Solar örgütlülüğünün gelecekte daha önceki gibi güçlü toplu sözleşmeler dayatamayacağını ve uzun vadede kazançlı çıkacağını düşündü.
Bu anlamda yaşadığımız süreçteki kayıplarımıza rağmen bu eylemlerin esas öneminin işçinin tam bir birlik içinde gerçekleştirilmesi olduğu açıktır. Patron daha önce defalarca disipline gitmiş bir işçinin savunulamayacağını, savunulsa bile işçilerin önemli bir kısmının bu konuda istekli olmayacağını düşündü. “Kaliteli ürün” baskısıyla fabrikada tohum halinde de olsa gelişmekte olan işçi denetimini ezmeyi hedefledi. Başka fabrikalara göre nispeten iyi koşullara sahip işçilerin, çıkarılma korkusuyla sendikal mücadeleden yüz çevirip patron baskısına boyun eğeceğini hayal etti. Her zaman olabileceği gibi küçük bir grup ayak diremiş, korkularına teslim olmuş olabilir ama bu toplu hareketi ve örgütlü gücün sergilenmesine mani olmamıştır. Meseleyi bireysel algılayıp, kişilerin etrafında tartışma yürüten tavırlar da etkili olmamıştır. Patron sürecin sonunda işçilere bedel ödetmişse de yaptığı saldırı ile ulaşmak istediği amaçlarına ulaşamamıştır.
Sınıf disiplini ve bilinci zaferin teminatıdır
Ancak en ufak bir rehavet durumu tersine çevirebilir. HT Solar işçisi, sadece eylem zamanlarında değil her gün ve her an tam bir sınıf disiplini ve bilinci ile hareket etmek zorundadır. “Hepimiz birimiz için” diyerek tam bir birlik içinde eyleme geçen işçiler “birimiz hepimiz için” düşüncesini de es geçmemeli, bireyci tutum ve davranışların kolektif mücadeleye zarar verebileceğini, hele ki dedikoduların ve kısır çekişmelerin patrona istediğini altın tepside sunmak demek olacağını asla unutmamalıdır. Eylemlerin mevcut haliyle bitirilmesi patronla barış imzalamak değildir. HT Solar işçisi bundan sonra gelecek fiili saldırılara, misliyle yanıt verecek fiili meşru eylemlere, nihayetinde yaklaşan sözleşme dönemi için ise yine greve, işgale, direnişe hazırlanmalıdır. Üretimi kısmen etkileyen eylemlerin, tam bir birlik içinde gerçekleşse bile sonuç alıcılığının sınırlı olduğunu gördük. Yarın daha büyük bir saldırıyla işçinin üzerine gelirlerse süresiz iş durdurma, fiili grev ve işgale hazırlıklı olmak gerekir. Bu hazırlığın en önemli unsurları eğitimlerle sınıf bilincinin yükseltilmesidir. Mutlaka fabrikada tam bir sınıf disiplininin tesis edilmesidir. Çünkü bu tayin edici ve büyük kavgaya patronun istediği değil işçinin tercih edeceği yerde ve zamanda girmek isteriz.