Fabrikalardan haberler - Ekim 2021

Fabrikalardan haberler - Ekim 2021

Gazetemizin Ekim 2021 tarihli 145. sayısında fabrikalardan ve direnişlerden işçilerin yazdığı mektupları okuyucularımıza sunuyoruz. 

 

Hakkımız olanı alacağız, emekçi kadınlar olarak bu mücadeleye öncülük etmeye devam edeceğiz!- Çerkezköy Indomie Adkoturk grevinden bir işçi

Merhabalar ben Indomie Adkoturk fabrikasından Pınar Demir. Fabrikamızda başlayan sendikal örgütlenmeye katıldığım için, sendika üyesi olduğum için Kod 29’dan işten çıkartıldım. Bizlerin istediği daha iyi bir çalışma ortamı, daha iyi bir ücretti. İçeride çalıştığım süre içerisinde sendika üyesi olduğum için mobbing ve baskılara maruz kaldım. 2 yıldır çalışmakta olduğum fabrikadan iş kurallarını bozmaktan ve ortamın huzurunu kaçırmaktan işten çıkartıldım. Bu şekilde yalan ifadelerle birçok arkadaşım Kod 29 bahanesi ile işten çıkartıldı ama biz yılmadık 130 gün boyunca direnişimizi sürdürdük. 23 Ağustos Pazartesi günü greve çıktık. Ancak işveren grevi kırmak için Pazar gecesi işçileri işe çağırarak ve sendika üyesi birçok arkadaşımıza ücretli izin vererek grevi kırmaya çalışmıştır. Ancak biz asla yılmadık ve vazgeçmedik. 23’ünde çıkamayan arkadaşlarımız daha sonraki günlerde bize katılmaya devam etti ama işveren grevi düşürmek için taşeron ve kaçak işçiler aldı. Gerekli yerlere şikayetlerde bulunduk. İşkur’a defalarca şikâyet ettik ancak bir sonuç alamadık. Sendikamızın da desteği ile sayın valimizin önüne gidip bu sorunu çözmesi, yasaların uygulanması için yardım talebinde bulunmak istedik ancak yardım talebimiz sonuç bulmadı. Birçok polis ve çevik kuvvet ile karşı karşıya kaldık ve polislerle işçiler arasında arbede çıktı birçok arkadaşımız yaralandı ve 59 kişi gözaltına alındı. Bizim istediğimiz sadece yardım çağrısıydı, isterdik ki sesimizi duysun. Ufak da olsa bir yardım bulalım derdimizi anlayan birisi olsun ama bunun aksine emniyet müdürünün “Çevik Süpür” emriyle kadın işçiler ve çocukları ve diğer işçi arkadaşlarımız arbede içinde kaldık, maalesef 14-15 saat süren gözaltı sürecinden sonra yine kaldığımız yerden devam ediyoruz. İstiyoruz ki artık biz işçilere değer verilsin. Bizler emekçiyiz, işçiyiz, üreten kesimiz. Biz işçiler varsak patronlar var, binalar var, fabrikalar var. Ve fazla bir şey değil, sadece hakkımız olanı istiyoruz. 130 günlük direniş süreci de, 23 Ağustos’ta greve çıktığımız sabah da, Tekirdağ valiliği önünde yaşananlar da emekçi kadınların gücünü gösteriyor. Bugüne kadar yaşadığımız baskılar bizi yıldırmadı, yıldırmayacak, mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Hakkımız olanı, bize yasalarla tanınmış haklarımızı almadan da mücadeleyi bırakmayacağız. Emekçi kadınlar olarak bu mücadeleye bugüne kadar öncülük ettik, bundan sonra da etmeye devam edeceğiz.

 

Zaferin büyüklüğü mücadelenin zorluğu ile ölçülür- Çorlu Bel Karper grevinden bir işçi

Çorlu Bel Karper grevinden bir işçi

Merhaba ben Bel Karper grevinden Seval Batı. İnsan doğduğundan itibaren yaşadığı tüm süreç boyunca bir şeyler öğrenir. Benim de yaşadıklarımın en kutsalı grev süreci oluyor. Hak nasıl kazanılır, nasıl mücadele edilir, nasıl direnilir, eylemlerimiz bizi toplum içinde nasıl daha başarılı ve tercih edilir hale getirir. Benim ve birçok kişinin hayatını değiştirdi. Düşünceleriyle, fikirleriyle, hedeflerinin olduğunu, toplum arasına karışarak, kendisini insanlara göstermek, bildiğimiz şeyleri ispatlamak ve öğrenme isteğimizle içimizden gelerek gerçeğe dönüştürmek için uğraş vermeye başladık. Grev benim geleceğimi, benim yolumu açabilecek tek seçenekti. Grevi sarsmak isteyenler oldu. Müdürler grevdeki insanlara rüşvet teklif ederek grev kırıcılığında bulundular, ama et tırnaktan nasıl ayrılmazsa, ben de sonuna kadar grevde olacağım. Bu süre içerisinde grevde olan insanların birbirlerine olan bakış açıları değişti. Karşılıklı saygıyı, sevgiyi, toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini öğrendiler. Bunun yanı sıra bazı arkadaşlarımızın kültürlerini öğrenmek, olup bitenden haberdar olmak da ayrı bir getirisiydi. Herkesin kafasında soru işaretleri doluydu ama şimdi kendisinin karşı tarafın fikrini kabul etmesi halinde daha fazla inanç ve güven verileceğinin farkında olduk. 4,5 aydan beri süren mücadelemiz, direnişimiz günden güne daha güçlü olmaya başladı. Yetişkin bir birey olduktan sonra bizim önümüze sunulan zorlu yaşam şartları altında insanları düşük maaş ile yıllardan beri çalıştırıp hiçbir hak talep etmeden çalışanları farklı farklı bahanelerle kandırıp kendi çıkarları için kullanmaya başlamışlardı. İşçilerin almış olduğu Tek Gıda-İş sendikasına başvurma kararı işvereni baya bir korkutmuş ve işçiler baskılarla vazgeçirilmeye çalışılmıştı. Ama herkes kendilerinden çok emin olarak birlik ve beraberliğimizi koruyarak Tek Gıda-İş sendikası ile bir yola çıktı. Zaferin büyüklüğü mücadelenin zorluğu ile ölçülür. Ve hiçbir güç bu grevi kırmaya yetmez. Burada herkes birbirinden güç alıyor ve bu destek sayesinde en zayıf insanları bile hiçbir kuvvet yıkamayacak, sarsamayacak. Bizi bu güce kavuşturdular.

Bir gün Tekirdağ Valiliğinde sesimizi duyurmak için toplanma kararı aldık. Valiliğin önünde herkes olacaklardan habersizdi. Kadınlar merdivende otururken Tek Gıda-İş sendikası örgütlenme uzmanı Yunus Başkan valilikle görüşmek istedi. İşçilerin yaşadığı zorlu mücadeleyi, seslerini duyurabilmelerini ve bunlara bir çözüm bulmasını istedi. Ama valilik işçilerin derdine derman olmak yerine koltuğundan hiç kalkmadan oradaki insanları valiliğin önünden dağıtmak için “süpür” talimatını verdi. O sert emirden sonra çevik kuvvet ve polis haklarını koruyan işçileri merdivenden tekmeleyerek, yerlerde sürükleyerek, hakaretle, tekme tokat valiliğin önünden süpürdü. 60 kişi haklarını koruduğu için iyi bir geleceğe adım atıp çoluk çocuklarına iyi bir hayat verebilmek istedikleri için gözaltına alındı. Kadınları, kızları, çocukları çöp gibi savurup attılar. Ne bir hakkını savunup hakkını arayan işçinin önemi kalmıştı ne de bir kadının verdiği emeğin.

Ne yaparlarsa yapsınlar, biz amacımızdan, hiçbir şey eksiltmeden, bu uğurda ödeyeceğimiz bedelleri göze alarak, ne kadar sürerse sürsün dönmeyeceğiz.

 

Can güvenliğimizi sağlamak için örgütlenmeliyiz!- Tuzla Sedef Tersanesi’nden bir işçi

Tuzla Sedef Tersanesi’nden bir işçi

Merhaba arkadaşlar ben Sedef tersanesinde çalışıyorum. İki hafta önce Sedef tersanesinin yakınında bulunan Kuzey Star tersanesinde, karbondioksit gazının açık bırakılmasından dolayı 7 işçi arkadaşımız zehirlendi. İşçileri kurtarmaya gelen İSG görevlisi de maskesiz olduğu için o da zehirlendi. Yeterli ekipman ve önlemler alınsaydı iş kazasının önüne geçilebilirdi.

Bizim tersanede de yeterli önlem alınmadan çalışma yapılıyor. Boru taşınması yapılırken yeterince pej açılmıyor. Vinçler boruları güvertenin bir alt katına indiriyor oradan tanklara ve alt katlara elimizle taşıyoruz. Geçen kış aylarında bir arkadaşımız boruyu takmaya çalışırken eli arada kaldı ve iki parmağı koptu. Borular hem uzun hem ağır oluyor haliyle dar tanklardan geçirirken dikkatli ve yavaş yapılmazsa iş kazası yaşanır. Patronlar kâr etmek için daha hızlı çalışın baskısını yaptırıyor, can güvenliğimiz tehlikeye giriyor.

Can güvenliğimiz patronların insafına bırakılacak bir mesele değildir, para mı işçinin canı mı, hep parayı isterler. Onun için can güvenliğimizi sağlamak istiyorsak tersane tersane, firma firma örgütlenmeliyiz. İşçiler birlik olunca canlarını da ekmeklerini de koruyabilirler.

 

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Ekim 2021 tarihli 145. sayısında yayınlanmıştır.