Fabrikalardan Haberler Ekim 2020

Fabrikalardan haberler Ekim 2020

“Fabrikalardan Haberler” köşesinde, çeşitli sektörlerden fabrikalarda çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

 

Canımızı da emeğimizi de savunmak için mücadeleye! - Eskişehir’den bir belediye işçisi

Ben belediyede çöp kamyonu arkasında çalışan bir temizlik işçisiyim. Pandemi döneminde en tehlikeli işlerden biri de bizimki. Covid-19 hastasının yiyip içtiği, bulaşıcı hastalıklara sahip insanların atıkları, hatta bazı durumlarda tıbbi atıklar biz belediye temizlik işçilerinin alın teriyle temizleniyor ve bunun risklerini her gün yaşıyoruz. Bizim işimiz de en riskli işler grubuna girmeli ve koşullarımız buna göre sağlanmalı, ücretlerimize de buna bağlı iyileştirmeler yansıtılmalıdır. Ama bırakalım bunu biz mesai ücretlerini dahi alamıyoruz bugün. Esnek çalışma dediler, çalışma saatlerinde değişim olacak pandemi tehlikesine karşı değişen saatler olacak dediler, henüz böyle bir şey de göremedik. Açlık sınırının bile altında ücretler için sokak sokak gezen süpürgeci arkadaşlarımız, üç kuruş fazla alabilmek için hiç gündüz görmeden geceler boyu çalışan emek veren biz temizlik işçileri de ancak mücadele ederek, birleşerek hakkımızı alabiliriz. Bizi pandemiyi fırsat bilerek daha fazla sömürmeye çalışanlara karşı canımızı da emeğimizi de savunmak için mücadele edelim.

 

Denetimsizlik en çok bizleri etkiliyor - İzmir’den bir tekstil işçisi

İzmir tekstil işçisi

Merhabalar. Ben İzmir’de bir maske fabrikasında çalışıyorum. Size çalıştığım işyerinden durumları her gün ağzımızda olan maskelerin gerçeklerini anlatmak isterim. Özellikle biz işçileri etkileyen Covid-19 salgını nedeniyle zor günler geçirdik, hala geçiriyoruz. Ekmek paramız için sosyal mesafe kurallarının ya da maske kullanma zorunluluğu gibi bir sürü kuralın uyulmadığı fabrikalarda çalışmayı göze almış bir kesimiz. Ama buna mecburuz, mecbur bırakılıyoruz.

Sizlere çalıştığım fabrikadan bahsetmek istiyorum. Maske üretimi ve paketlemesi yapan bir fabrikadayım. Öncelikle 100-120 kişi, sosyal mesafe hiçe sayılarak dip dibe çalışmak zorundayız. Çünkü aslında çalıştığımız yer asla maske üretimi için uygun olmayan, salgını fırsata çeviren ve bu dönemde yarım yamalak açılan, deposunda üretim yaptırılan bir fabrika. Maske üretiyoruz ama çalışırken eldiven bulamıyoruz, dezenfektan bulamıyoruz. Her bir maske maalesef tek tek elimize değiyor. Yemek yediğimiz alan çok küçük ve sayı için yetersiz olduğundan yemek yemeye sırayla çıkıyor ve asla hijyen kurallarına uyulmuyor. Yine üretim esnasında ya da sayımda maskeler masalardan yerlere düşüyor. Yoğunluktan ve hızlı çalışmaktan onların üzerine bile bastığımız oluyor. Usta başları ise onları toplattırıp tekrar pakete ya da tamire yolluyor. İzmir’in orta yerinde koskoca bir fabrikada bunların olmasına müsaade ediliyorsa bu, devletin buralarda olan bitene göz yumması demektir. Beni en çok üzen durum da insanların sağlığını korumak adına üretilen maskelerin yine insanların sağlığını tehdit etmesi. Çünkü bu maskeleri marketlerden yine biz emekçiler alıp kullanıyoruz. Bu sorunun tek çözümü ise devletin buralardaki denetimini arttırması, kurallara uymayan iş yerlerine vergi indirimi, teşvik değil ceza vermesidir.

 

İznik gölündeki asıl çekilme sebebi - İznik’ten bir depo işçisi

İznik gölü

Günlerdir İznik halkı ve basın tarafından İznik gölünün çekildiği, su seviyesinin düştüğü ve bunun sebebi olarak ise Gemlik serbest bölgede faaliyet gösteren kimyevi gübre fabrikasının olduğu söylense de benim kanaatimce bu tam doğru değil. Çünkü İznik gölünün hemen dibinde kurulan ve yıllardır gölün ana damarından su çeken Amerikan emperyalizminin kurduğu ve ülkemizdeki emperyalistlerin desteklediği Cargill var. Bundan yaklaşık beş sene önce gölün üzerinde fıstık yeşili bir tabaka oluştu ve ne garip ki insanlara bulaşmıyordu ama gölü kirletiyordu. Sonra Cargill yönetimi atık su hattına uyduruk bir filtre sistemi takıp görüntüyü kaybetti ancak tehdit devam etmekteydi. Gölün ana damarı üzerine kurulan Cargill nişasta bazlı glikoz üretimi yapmaktadır. Sabah erken saatlerde Yenişehir’in bazı yerlerinden bile yaydığı melanet koku duyulmaktadır. Yıllarca yöre halkı bu emperyalist yapıya karşı çıksa da maalesef Amerikan emperyalizmi ve ülkemizdeki emperyalizm savunucuları bu yapıya ses etmedikleri gibi desteklediler.

Bu şirketin işçilere karşı yaptığı haksızlıklara da devlet ses çıkarmıyor. 14 emekçi kardeşimiz davalarını kazanmalarına rağmen hiçbir yaptırım olmadığı için Cargill yönetimi tarafından işe geri alınmadılar. Ben de bir işçi olarak 900 günden fazla süredir emekleri, ekmekleri, işleri için savaşan emekçi kardeşlerimizi destekliyorum ve herkesi de desteklemeye çağırıyorum. Emperyalist sömürgeciler ülkemizin sadece emekçi halkını değil doğal kaynaklarını, yer altı ve üstü zenginliklerini kısaca her şeyini sömürmek için her şeyi yapmaktalar. O yüzden benim sözüm şudur: KAHROLSUN EMPERYALİZM! KAHROLSUN SİYONİZM! KAHROLSUN FAŞİZM! YAŞASIN İŞÇİLER VE KÖYLÜLER YAŞASIN EMEKÇİLER!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2020 tarihli 133. sayısında yayınlanmıştır.