Fabrikalardan Haberler Ağustos 2020
Ayrı gayrı yok, kıdem tazminatını hep birlikte savunalım! -İstanbul Tuzla’dan bir tersane işçisi
Herkese merhaba, ben İstanbul Tuzla’da Sedef tersanesinde çalışmakta olan bir işçiyim. Biliyoruz ki hükümet işçilerin kıdem tazminatını fona devretmek (tamamlayıcı emeklilik sistemi) adı altında kaldırmak istiyor. Yani kıdem tazminatımızı gasp etmek istiyor. Kıdem işçinin patronlara karşı iş güvencesidir. Eğer hükümet kıdem tazminatını fona devrederse patronlar da rahatlıkla işçileri işten atarlar. Bunun sonucunda işsizlik artar. İşsizlik artarsa patronlar da düşük ücretlere işçileri çalıştırırlar. Patronlardan zam istemeye kalksak bu sefer de bize dışarıdaki işsizleri gösterip tehdit eder hatta bizim ücretlerimizde azaltma bile yaparlar. Bu yüzden biz de tersane işçileri olarak kıdem tazminatının fona devredilmesine karşı olmalıyız. Bununla birlikte yıllarca çalıştığımız iş yerlerinde kıdem tazminatımızın birikmesi bizim de hakkımız. Fakat tersanelerde var olan taşeron çalışma düzeni yüzünden yevmiyeli çalışıyoruz ve sürekli iş değiştirmek zorunda kalıyoruz. Bu yüzden hakkımız olan kıdem tazminatlarımızı zaten alamıyoruz. Kıdem tazminatının bütün işçilerin elinden alınması demek bizim kıdem hakkımızı kazanmamızın zorlaşması demek oluyor. İşçilerin iş güvencesini korumak, işsizlikten dolayı ücretlerimizin düşmesinin önüne geçmek ve kıdem tazminatı hakkımızı kazanmak için bugün kıdem tazminatının fona devredilmesine karşı herkesten çok mücadele etmeli, bütün işçi sınıfıyla dayanışma içerisinde olmalıyız. Biz işçi sınıfı olarak milyonlarız, ayrı gayrı demeden birleşmek, birlikte mücadele etmek zorundayız ve eğer birlikte mücadele edersek mutlaka kazanacağız.
Kıdem tazminatımıza uzanan eli kırarız! - İzmir Sunel Tütün’den bir işçi
Merhaba, ben sezonluk çalışan bir tütün işçisiyim. Her yıl çalışma süremiz biraz daha kısalıyor. Başlarda 9-10 ay süren sezon artık 3 aya düşmüş durumda. Bu yıl her açıdan çok zorlandık. Hem pandemi koşullarında, doğru düzgün bir önlem alınmadan fabrikaya gidip geldik hem de iş hızlı bitsin, bizlere daha fazla ödeme yapılmasın diye çok çalıştık. Normalde günde en fazla 350-400 koli mal çıkarırken son haftalarda bu miktar 600-650'lere kadar çıktı. Kafamızı kaşıyacak boşluğumuzun olmadığı bu koşullarda ne ellerimizi yıkayabildik ne maskemizi değiştirebildik. Buna karşılık müdürler, ustalar, iş güvenliği uzmanları bize virüsten korunmanın yollarını anlatmak, bilmişlik taslamak için birbirleriyle yarıştılar. Gelip sadece bir saat bantın başında çalışın desek gelmezler ama! Bu sezon hem korku hem de çok fazla iş yükü ile bir şekilde arkamızda kaldı. Ama aslında daha büyük bir korkunun bizi beklediğini kısa süreliğine de olsa unuttuk. Açlık, yoksulluk korkusu. Pandemi ile birlikte işsizlik aldı başını gitti. İktidarın patronlara sağladığı ayrıcalıklardan, kolaylıklardan dolayı da bırakın yeni işçi alımını var olanı da haklarını gasp ederek işten çıkarıyor bu alçak patronlar. Her şey ateş pahası. Kırmızı eti unuttuk unutmasına ama artık tavuğa, peynire de veda edeceğiz gibi duruyor. Artık açlıkla karşı karşıyayız. Her hakkımızı tırpanlayıp patronlara peşkeş çektikleri yetmezmiş gibi bir de tek güvencemiz kıdem tazminatını da gasp etmeye çalışan iktidar şunu unutmasın. Biz emekçilerin artık kaybedecekleri hiçbir şey kalmadı. Siz işçi düşmanlarına, kan emicilere vereceğimiz bir canımız var! Canımızı veririz, kıdemimize dokundurtmayız!
Gün birlik olma günüdür - Eskişehir’den bir belediye temizlik işçisi
Önümüzdeki dönemde sınıf mücadeleci sendikalar gerek! - Bilecik’ten bir yol işçisi
İl özel idarelerde çalışan biz işçileri ilgilendiren toplu sözleşme Eylül ayında başlıyor. Geçici işçi statüsünde çalışan bir işçi olarak kazanılmış haklarımızı ilerletmek ve geçici statülerin kaldırılması ve işçilerin kadroya alınması için bu dönem de mücadele edeceğiz. Ama sözleşmelerde karşı karşıya kaldığımız durumlar bize devlet erkinin işçinin yanında mı yoksa patronun yanında mı olduğunu açıkça gösteriyor. Özel idarelerde çalışan işçilerin ücret ve sosyal hakları il il uçurum kadar farklılıklar gösteriyor. Bunun sebebi de valilerin bu sözleşmelere dahil edilen maddelerden işine geleni alması işine gelmeyeni de çıkartmasıdır. Yanlış anlamayın sözleşmeye dahil ettikleri çoğu madde de davalar sonucunda kazanılmış olduğu için dahil ediliyor. Kendileri istedikleri için almıyorlar. Sendikalı işçiler olmamıza rağmen sendikanın bu konuda yetersiz olduğunu da görüyoruz. Önümüzdeki mücadeleli döneme sınıf mücadeleci sendikalar gerek ve bunun için de çalışmalıyız. Toplu iş sözleşmesi dönemine girerken sermayenin uzun yıllar boyunca hayalini kurduğu kıdem tazminatının kaldırılması ise bu dönemde tekrar gündemde. BES ya da TES adı ne olursa olsun kıdem tazminatımızın elimizden alınmasına tamamen karşıyız. İşçi sınıfının birleşeceği bir nokta varsa bu da kıdem tazminatıdır. Görecekler ki öyle kolay kolay kıdem hakkımızı yedirtmeyeceğiz, gerekirse bütün iktidarı karşımıza alacağız!
Kocaeli’de göçmen işçilerin durumu - Darıca Vip Giyim fabrikasından bir göçmen işçi
Bir diğer mesele ise patronların göçmen işçilere tutmadıkları sözler vermesi. Bu sözlerden en önemlisi sigortalı çalıştırma sözü. Yakın bir arkadaşımın çalıştığı iş yerinde patron, 1,5 yıldır sigorta yapma sözü vererek çalıştırıyor fakat hala arkadaşım sigortasız çalışıyor.
Biz göçmen Suriyeli işçilerin başı dertte olduğu bir diğer mesele ise iş kazaları. En düşük ücrete en zor işleri yapıyoruz, çok çalıştığımız için iş kazalarından kurtulamıyoruz. İş kazası geçirdiğimizde ise hastaneye gidiyoruz fakat patron bizim, doktorlara fabrikada değil evde düştüğümüzü, yaralandığımızı söylememizi istiyor, tutanak tutturamıyoruz, iş sağlığı ve güvenliği bizim gibi göçmen işçiler için geçerli değil ne yazık ki.
Bunlar bizim yaşadığımız sorunların bir özeti sayılabilir. Bu sorunların işçilerin kardeşliği ile çözüleceğine inanıyorum. Ayrımcılık, hor görmek gibi tutumlar çoğunlukla patronlarda ve onların yardımcılarında var, ama Türk işçiler ile göçmenler artık birçok yerde yanyana çalışabiliyor, dost olabiliyor. İşçilerin bu kardeşliği tüm işçilerin sorunlarını çözebilir.
Baskılara karşı mücadele edelim! - Bursa Migros Depo'dan bir işçi
Öncelikle bütün emekçi kardeşlerimi saygıyla selamlıyorum. Migros bilindiği üzere perakende sektörünün devlerindendir. Ancak yaptığı kanunsuzluklar ve baskılar aslında ne kadar aciz olduklarını gösteriyor. Geçen sene Ağustos ayında forkliftten düşerek hayatını kaybeden Bursa Migros depo emekçilerinden Fatma Çetinavcı arkadaşımızı rahmetle anıyorum. Bu yaşanan olaylara rağmen Migros hala tedbirsiz, hala kural tanımaz, hala baskıcı tavırlarını devam ettirmektedir. Depo taşeron firması olan MBM taşımacılık adlı taşeron firmanın bölüm yöneticileri işçi ve emekçileri adeta bir hırsız gözüyle görmektedir. Aslında kişi herkesi kendi gibi zanneder kendileri mesaiden çalıp, primden çalıp olmayan şeyi var gibi göstererek vergi kaçırma vb. kanunsuzlukları yaparken emekçileri de aynı sanmaktadırlar. Şuursuzca emekçilere saldıran taşeron ve Migros depo yönetiminin aslında korktukları şey tam da söylediğim gibi yaptıkları kanunsuzluklar ve işçilerin kenetlenmesidir. Bizler çalışanlar olarak bir araya gelmediğimiz müddetçe bunlar şuursuzca saldırıya devam edecektir. Pandemiyi fırsat bilen her iş veren gibi Migros'ta hiç bir şekilde tedbir almayıp sadece maske takma konusunda baskı yapmaktadır. Kendileri takmayan yöneticiler bunu işçiden istemektedir. İş güvenliği kurallarını çiğneyen yöneticiler işçiyi iş güvenliği ile tehdit etmektedir. Bende buradan soruyorum hangisi doğru, yaptığınız mı söylediğiniz mi! Şu anda bilinen depoda iki pozitif vaka olmasına rağmen hala tedbirsizlik devam etmektedir.
Mücadelemiz bitmedi, devam ediyor! - Bursa'dan Cargill işçileri
Cargill direnişi ilk başladığı günden beri belli bir çizgisi olan, bugüne kadar aynı çizgide mücadeleyi sürdüren işçi direnişidir. Bursa Orhangazi havzasında kurulu olan nişasta bazlı şeker üretimi yapan Amerikan sermayeli şirkette Tek-Gıda İş sendikası önderliğinde örgütlenme çalışması yürüttük, sonucunda gerekçesi sendikalaşma gösterilerek iş akdimize son verildi. 18 Nisan 2018 tarihinde direniş çadırımızı kurduk. Aynı süreçte davalarımızı açtık. Mücadeleyi ikili olarak sürdürürdük. İşe iade ve sendikal davalarımızı kazandık. İşveren işe almak yerine tazminatları ödemekle kaldı. Cargill işçi direnişinin çizgisi demiştim ya, bizler para değil işimizi ve sendikal haklarımıza saygı gösterilmesini istiyoruz. Bu isteklerimizi her platformda yineledik ve buradanda yinelemek istiyoruz. Sadece işimizi geri istiyoruz! Pandemi süresi boyunca önce sağlık diyerek çadırımızdan uzak kaldık ama bitti sanmasınlar. Bayramdan sonra eylemlerde görüşmek üzere herkese iyi bayramlar.
Önümüzdeki dönemde sınıf mücadeleci sendikalar gerek! - Bilecik’ten bir yol işçisi
İl özel idarelerde çalışan biz işçileri ilgilendiren toplu sözleşme Eylül ayında başlıyor. Geçici işçi statüsünde çalışan bir işçi olarak kazanılmış haklarımızı ilerletmek ve geçici statülerin kaldırılması ve işçilerin kadroya alınması için bu dönem de mücadele edeceğiz. Ama sözleşmelerde karşı karşıya kaldığımız durumlar bize devlet erkinin işçinin yanında mı yoksa patronun yanında mı olduğunu açıkça gösteriyor. Özel idarelerde çalışan işçilerin ücret ve sosyal hakları il il uçurum kadar farklılıklar gösteriyor. Bunun sebebi de valilerin bu sözleşmelere dahil edilen maddelerden işine geleni alması işine gelmeyeni de çıkartmasıdır. Yanlış anlamayın sözleşmeye dahil ettikleri çoğu madde de davalar sonucunda kazanılmış olduğu için dahil ediliyor. Kendileri istedikleri için almıyorlar. Sendikalı işçiler olmamıza rağmen sendikanın bu konuda yetersiz olduğunu da görüyoruz. Önümüzdeki mücadeleli döneme sınıf mücadeleci sendikalar gerek ve bunun için de çalışmalıyız. Toplu iş sözleşmesi dönemine girerken sermayenin uzun yıllar boyunca hayalini kurduğu kıdem tazminatının kaldırılması ise bu dönemde tekrar gündemde. BES ya da TES adı ne olursa olsun kıdem tazminatımızın elimizden alınmasına tamamen karşıyız. İşçi sınıfının birleşeceği bir nokta varsa bu da kıdem tazminatıdır. Görecekler ki öyle kolay kolay kıdem hakkımızı yedirtmeyeceğiz, gerekirse bütün iktidarı karşımıza alacağız!
Bu yazılar Gerçek Gazetesi'nin Ağustos 2020 tarihli 131. sayısında yayınlanmıştır.