Cargill ve Bel Karper’de art arda gelen kazanımlar: Grev çadırlarında zafer havası!
Tek Gıda-İş’te örgütlendikleri için işten atılan Cargill işçileri direnişlerinin 1280. gününde (18 Ekim) işletmede sendikal yetki için gerekli çoğunluğu elde ettiklerini direniş çadırlarında yaptıkları basın açıklamasıyla duyurdular. Sendikal yetki tespitinin yapılması ile mücadele yeni bir düzeye taşındı ve işçiler, yağmur, kar, fırtına dolu dört kış mevsimi geçiren direniş çadırlarını kendi elleriyle kaldırdılar. İşe iade davalarını kazanan, sendikal tazminat kararlarıyla mahkeme nezdinde haklılıkları tescil olan Cargill işçileri, sendikal yetkiyle birlikte işe geri dönüş taleplerini toplu iş sözleşmesi masasına taşıyacak. Hemen bir gün sonra bir diğer müjdeli haber Çorlu’daki Bel Karper grev çadırından geldi. Yıllarca süren sendikal örgütlenme mücadelesi, işten atmalara karşı önce direnişe dönüşmüş nihayet grevle taçlanmıştı. Grevin 156. gününde şirket ve sendikanın Ankara’da Çalışma Bakanlığı arabuluculuğunda yaptığı görüşmeden anlaşma çıktı. Atılan işçilerin geri alınmasını kabul eden Bel Karper yönetimi Tek Gıda-İş sendikasının sözleşme taslağı üzerinden TİS masasına oturacak.
Art arda gelen kazanım haberleri ve zafer havası Çerkezköy’de sürmekte olan Indomie Adkoturk grevinde de yankı buldu. Çerkezköy’den Çorlu’ya gelen işçiler Bel Karper’deki zafer coşkusuna ortak oldular ve sosyal medya paylaşımlarıyla zafer havasını hem Çerkezköy’deki grev çadırına hem de fabrikanın içine ulaştırdılar. Bel Karper grevinin kazanımı elbette ki işçiye güven verirken patron tarafındaki korku ve tedirginliği arttırıyor. Zira bugüne kadar Indomie Adkoturk patronu sürekli “Bel Karper’de sendika giremedi siz mi buraya sendika sokacaksınız” diyerek kibirli bir tutumla işçileri korkutmaya ve yıldırmaya çalışıyordu. Karaman’da Döhler grevinin kırılması patronlara umut vermiş, grevin polis zoruyla kırılmasında rol oynayan avukatlar, paralar dökülerek yine grev kırıcılık yapmaları için Tekirdağ’a getirilmişti. Şimdi rüzgar terse dönmüştür. Tamamen işçiden yana esmektedir.
Müjdeli haberlerin verildiği anlarda, Devrimci İşçi Partisi de işçilerin yanındaydı. Her zaman söylediğimiz gibi bu mücadeleler basitçe bir sendikal hak arayışı değil. Bu mücadelelerin anlamı tek tek fabrikalarla da sınırlı değil. Her iki direniş de bu ülkede istibdad rejimi tarafından, açlık sınırında ve kölelik koşullarında çalışmaya zorlanan, emperyalist ve yerli sermayeye ucuz ve örgütsüz işgücü cenneti olarak sunulmak istenen Türkiye işçi sınıfının uyanışını simgeliyor. İşçiler sadece haklı ve onurlu bir mücadeleyle tarihe not düşmekle kalmıyor. Zaferin yolunu da gösteriyorlar. Mücadelesinin bilincinde olan ve sonuna kadar arkasında duran işçiler söz konusu. Cargill’de kıdem ve ihbar tazminatlarını alan, üstüne mahkemeyle şirkete sendikal tazminat da ödeten işçiler, başka bir işe girip hayatlarına devam etmeyi değil, sendikalı bir şekilde işe dönmek için direnişe devam etmeyi seçtiler. Çünkü başka bir işte daha yüksek bir ücretle işe girseler dahi bu düzen değişmedikçe her an işten atılabilir, haklarından olabilirlerdi. “Çocuklar iyi yaşasın diye babalar direniyor” diyerek yola çıktılar ve çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmanın tek yolunun örgütlü mücadele olduğunu herkese gösterdiler.
Bel Karper işçileri de grev çadırında her gelen günü “Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız” sloganlarıyla karşılıyordu. Baskılara boyun eğmediler. Grev kırıcılığına geçit vermediler. Ne Jandarma’nın kesmeye çalıştığı 12 bin liralık cezalar ne de gece yarıları grev çadırının etrafında sıkılan kurşunlar onları yıldırdı. Indomie Adkoturk işçileriyle birlikte Tekirdağ Valiliği’nin merdivenlerinde, polisin “süpür” talimatıyla saldırıya uğradılar, gözaltına alındılar ama o saldırıda bile kazanan taraf direnenler oldu ve seslerini tüm Türkiye’ye duyurdular.
Direnen işçiler uzun yıllar boyu sadece direniş alanlarındaki baskılarla değil sosyal hayatta da maddi manevi pek çok sorunla baş ediyor. Tek Gıda-İş sendikasının süresiz olarak, mücadele başarıya ulaşıncaya kadar direnişçi ve grevci işçilere geçinmeleri için en az asgari ücret kadar maddi destekte bulunması, örgütlü fabrikaların gıda istihkaklarını direnişçilerle ve grevcilerle paylaşması, sınıf dostlarının dayanışması bu direnişlerde ve grevlerde işçilerin sırtlandığı yükün paylaşılması anlamına geliyor. Böylece bedeller ne kadar ağır olursa olsun zaferin yolu açılıyor. Sınıf mücadeleci sendikacılıkta sendika aidatlarının amacına uygun ve doğru şekilde kullanılmasının önemi bir kez daha görülüyor.
Cargill ve Bel Karper zafer yoluna girmiştir ve emin adımlarla yürümektedir. Cargill’de patron eğer hukuksuz tavrını sürdürür, yetki itirazına gider, süreci yokuşa sürerse sadece fabrikanın önünde yeniden direniş çadırının yükseldiğini görmeyecek, sadece İstanbul Ataşehir’deki şirket merkezinin önü yeniden eylem alanı olmayacak aynı zamanda artık Tek Gıda-İş çatısı altında örgütlü olan Cargill fabrikalarında da işçinin üretimden gelen gücü devreye girecek. Yine Bel Karper’de de son imzalar atılıncaya kadar grev sürecek ve ondan sonra Bel Karper işçisi grevin zaferinden aldığı güçle, kardeş Indomie Adkoturk grevine destek için çabalarını yoğunlaştıracak. Ve nihayet direniş ve grev okulundan mezun olan öncü işçiler, dünün Tekel direnişinin deneyimlerini bugünün mücadelelerine aktaran öncüler gibi sınıf mücadelesinde görev ve sorumluluk alarak yeni zaferlerin mimarları olacaklar.