296 gün süren Flormar direnişi 8 Mart’ta sona erdi: Kazanımlar, burukluklar ve dersler
Flormar işçilerinin 296 günlük direnişi, işçilerin gasp edilen haklarından önemli bir kısmını mahkeme sonuçlanmadan elde etmesiyle sonuçlandı. İşçilerin sendikalı olarak işyerine dönme talebi ise gerçekleşmedi. Emekçi kadınların en önde olduğu Flormar direnişi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde direnişin kazanımlarıyla, asıl hedeflere ulaşamamanın burukluğuyla ve üzerinde düşünülmesi gereken önemli derslerle sona ermiş oldu.
296 günlük direniş sona erdi
Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde (GOSB) kurulu, kozmetik ürünleri üreten Flormar fabrikası işçileri, Petrol-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için, hiçbir yasal hakları verilmeden işten çıkarılmıştı. Toplamda 132 işçi, getirilen yasaklar ile zorlaşan mücadele koşullarına rağmen 15 Mayıs 2018 tarihinden bugüne direnişlerine devam etti.
Direnişlerinin 296. gününde, 6 Mart 2019 tarihinde, Flormar yönetimi Petrol-İş’e bir teklif yaptı. Petrol-İş’in “Direnişin Simgesi Flormar İşçisi Kazandı, Dayanışma Kazandı” başlıklı basın açıklamasına göre: İşveren, işçilerin tüm yasal haklarını, boşta geçen süre ücretini ve sendikal tazminat davasında kazanılabilecek en üst sınırdan tazminatlarını ödeme teklifi sundu. Direnen Flormar işçileri kapalı oylama sonucu, oy çoğunluğu ile bu teklifi kabul etti.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için Flormar’ın önünde bir eylem organize edilmişti. Anlaşmanın sağlanmasıyla birlikte bu eylem de sabah saatlerinde iptal edildi. Daha sonra Petrol-İş Gebze’de bir salonda basın açıklaması yaptı. Direnen Flormar işçilerinin ve yakınlarının, Petrol-İş genel merkez yöneticilerinin, Birleşik Metal-İş genel başkanı ve Uluslararası Sanayi İşçileri Birliği IndustriALL Kadın İlişkileri Sorumlusunun yer aldığı, partilerden, sendikalardan temsilcilerin olduğu bu programa Devrimci İşçi Partisi de katıldı.
Flormar işçileri: “Sendikal mücadele sürecek”
Basın açıklamasında Flormar işçileri verdikleri bu kararla mücadelenin bitmediğini, Flormar markasıyla üretim yapan Kosan Kozmetik’te sendikal mücadelelerinin ve yargıya taşınan örgütlenme sürecinin devam edeceğini söylediler. Buna ek olarak işçiler, 297 günlük direnişin, yasal tüm haklarını ve en üst sınırdan sendikal tazminatlarını alarak kazanımla sonuçlandığını da eklediler.
Pankartlar ve hazırladıkları dövizlerle yaptıkları yürüyüşün ardından Birleşik Metal-İş sendikalı kadınlar da salona girdi. Gür sesleriyle attıkları “Flormar işçisi yalnız değildir!” ve “Yaşasın Kadın Dayanışması!” sloganlarıyla, 297 günlük direnişlerinin ardından gözleri dolan Flormar işçileriyle kucaklaştılar.
Direne direne kazanacağız
297 günlük direnişin ardından Flormar işçileri mahkemelerde elde edecekleri hakları fazlasıyla ve beklemeden elde etmiştir. Bunun bir kazanım olduğundan kuşku duyulamaz. Direniş olmadığında en açık seçik hallerde bile iş mahkemelerinin nice sürprizlere imza atabildiğini biliyoruz. Kaldı ki mahkemeler bugün hakkın teslim edildiği ve adaletin sağlandığı değil hak arayanın süründürüldüğü yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Adliye koridorlarında sürünmeyi reddeden ve başı dik direnmeyi seçen Flormar işçileri, işçi sınıfımız için örnektir ve saygıyı hak etmektedir.
Emekçi kadınların en önde olduğu bu direniş sürecinde yine bir 8 Mart öncesinde patronun adım atmaya zorlanmış olması da son derece önemlidir İşçilerin sadece zararlarını maddi olarak tazmin ettiğini düşünmek yanıltıcı olur. Flormar işçileri tüm Türkiye’ye işçi mücadelesinin örneğini vermiş, bu süreçte manevi olarak da direnmenin özgüvenini kazanmış, mücadele etmenin onurunu yaşamıştır.
İşçiler mücadele etti! Sendika dönüp kendine bakmalı!
Yine de işçilerde bir burukluk var ise bunun sebebi direnişin asıl amacı olan sendikalı olarak fabrikaya dönüp çalışma talebinin gerçekleşmemiş olmasıdır. İşçiler direnerek kazanımlar elde etse de patron şimdilik parasını ödeyip sendikalaşmayı engellemiş oldu. Bunu devleti arkasına alarak ve Anayasa başta olmak üzere her türlü yasayı çiğneyerek yaptı. Öyle ki patron işçilere teklifini sunduğunda polis de direnen işçileri fabrika önünden karşı kaldırıma sürmek için eş zamanlı harekete geçti. Bu devletin patronun arkasında olduğunu gösteren bir gözdağıydı. Aynı zamanda da işçilerin direnişinden duydukları korkunun bir göstergesi…
İşçiler patronun teklifini reddedebilir ve bu talepte direnebilirdi. Örneğin Bursa Karacabey’deki Nestle işçileri tam da böyle bir aşamada teklif edilen parayı reddetmiş, sendikalı olarak içeri girmekte diretmiş ve sonunda kazanmıştı. Ancak Flormar işçileri bu yolu seçmediyse bunda işçilerin bir eksikliğini ya da zaafını görmek doğru olmaz. Sendikanın bir direnişi uzun zamana yayıp, mücadeleyi bir rutinin içine sürükleyip, işçilerin zaman içinde adım adım gücünü yitirmesini beklediği bir örneği ilk defa görmüyoruz. Sonunda işçilerin direnişi sürdürme takati kalmadığı bir anda oylama yaptırıp, direnişi bitirme kararını işçilerin üzerine yıkan ve kendini sıyıran bir sendika bürokrasisine de hiç yabancı değiliz.
Sendikaya üye ol, sahip çık, denetle!
Flormar işçileri onurlu bir şekilde işçi sınıfımızın tarihine anlamlı ve kararlı bir mücadelenin sürdürücüleri olarak geçmiştir. Sendikal mücadele sürmelidir. İşçilerin elde ettiği kazanımlar, sendikalaşma mücadelesi için itici bir güç olarak değerlendirilmelidir. Sendika yani örgüt, işçinin gücüdür. Bu gücü kullanamayan, bu gücü kullanmak için önüne çıkan engelleri aşamayan işçinin başarıya ulaşması da çok zordur. “Sendikaya üye ol! Sahip çık! Denetle!” şiarımızın önemi bir kez daha görülmektedir. Sendikaya üye olmak da, sahip çıkmak da yetmiyor, sendika tabandaki öncü işçilerin denetiminde olmalı ve sendikanın tüm gücü direnişin zafere ulaşması için seferber edilmelidir.