Torunlar davası kararı: yaptırım değil, patronların aklanması
6 Eylül 2014 tarihinde Mecidiyeköy’deki Torunlar Center inşaatında meydana gelen ve 10 işçinin ölümüne sebep olan asansör kazasına ilişkin görülen dava geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Verilen karar neticesinde 2’si Torunlar inşaat, 4’ü asansör firması, 3’ü iş güvenliği firması personeli olmak üzere 9 sanık hakkında taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan 8 yıl 4 ay olarak hapis cezası verildi. Hapis cezaları her sanık için 60 bin 800 TL adli para cezasına çevrildi ve diğer sanıkların da beraatine karar verildi. Verilen bu karar, iş cinayetlerinin önüne geçilmesi noktasında patronlara yaptırım değil aksine patronların aklanması oldu.
Kaza değil cinayet!
Kaza meydana gelmeden önce işçiler asansörün arızalı olduğunu defalarca bildirmiş olmalarına rağmen gerekli önlemler alınmamıştı. Kaza sonrasında tutulan tutanaklarda ve dava dosyasında yer alan bilirkişi raporlarında da asansörün arızalı olduğu ve gerekli önlemlerin alınmamış olması nedeniyle kazanın gerçekleştiği tespit edildi. Yapılan yargılamada bütün deliller, göz göre göre bir iş cinayeti işlendiğini açığa çıkardı. Buna rağmen cinayetin taksirle işlendiği kabul edildi.İşçilerin asansörün arızalı olduğuna ilişkin söylemleri dikkate alınmış ve gerekli önlemler de alınmış olsaydı bu olay yaşanmamış olacaktı.Ancak patron yine işçinin canını hiçe sayarak arızayı giderip önlem almak yerine işçileri aynı koşullarda çalıştırmaya devam ederek cinayet işledi.
Yargılama boyunca cinayetin sorumluluğunun, iş güvenliği uzmanları ve patronların üzerinde mi yoksa asansör şirketinde mi olduğu tartışıldı.Bu firmalar, iç içe geçmiş vaziyette kendi çıkarları ve esas patronun çıkarları doğrultusunda hareket etmektedirler.Cinayetin sorumlusu ortadadır: Patronlar. Yargılama sonucunda ise patronlar yine kurtulmuştur, kurtarılmıştır. Böyle bir gerçeklik varken sorumluluğun asansör firmasında mı yoksa iş güvenliği firmasında mı olduğunun hiçbirönemi yoktur. İş cinayetlerinin sorumluluğu yalnızca firma personellerinin değildir, tüm patronlar sorumludur.
İş cinayetlerinin üzeri iktidar tarafından örtülüyor
Yargılama sürecinde, 4 sanığın tutuklu yargılanması üzerine “savcılığın tahliye talebini reddeden” mahkeme heyeti hiçbir gerekçe gösterilmeksizin mahkemeden alındı, Çağlayan adliyesindeki farklı mahkemelere atandı. Yeni gelen heyet ise tüm sanıkların tahliyesine karar verdi. Bu da yargılama sürecindeki şaibeleri ve siyasi etkiyi açıkça gözler önüne sermektedir. Verilen karar ile hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmiş olması da bu etkinin sonucudur. Bugün greve çıkan işçilerin yoluna taş koyan iktidar, iş cinayetlerini örtbas etme konusunda da seferber olmakta, patronların arkasında durmaya devam etmektedir.
İş güvenliği işçilerin denetiminde olmalıdır
Her yıl yüzlerce işçi iş cinayetine kurban gitmektedir. Türkiye bugün iş cinayetlerinde dünyada 3. sırada yer almaktadır. Sözde İş Sağlığı Güvenliği Yasası ile işçilerin daha sağlıklı ve güvenli ortamlarda çalışmaları hedeflendiği iddia edilmişti. Ancak yasaya uyulup uyulmadığının denetiminin aynı patronların maaşlı çalışanları olan iş güvenliği uzmanlarına verilmesi, yapılan yasa ve denetimlerin göstermelik olduğunu açık etmektedir. Bu koşullar altında bağımsız bir iş güvenliği denetimi yapılamamaktadır. Bu sistemi kuranların kim olduğu ve kimlere arka çıktığı düşünüldüğünde iş güvenliğinin kamusal denetimle sağlanabileceğini düşünmek de bir yanılgıdır. Bu sebeple iş güvenliği işçilerin denetiminde olmalıdır. İşçi sınıfı kendi iş güvenliğini ancak kendi elleriyle sağlayabilir ve kendi canını kendi koruyabilir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2018 tarihli 103. sayısında yayınlanmıştır.