Suriye’de Yankee kovulmadan evine dönmez!

Suriye

Trump’ın Suriye’den çekilme açıklamasının ardından, Suriye’nin Kuzeyi’nde bir tampon bölge oluşturulması gündeme gelmişti. Bu bölgenin kime tampon olacağına dair Türkiye ve ABD arasında bir tartışma sürüyor. Türkiye, bölgenin PYD/YPG güçlerinden arındırılmasını istiyor. ABD ve onunla birlikte Fransa ve Britanya’nın niyeti ise PYD/YPG ve Türkiye arasına girerek bölgedeki tansiyonu kontrol altına almak. Sahnede büyük bir tartışma ve çelişki varmış izlenimi veriliyor. Özellikle seçim öncesinde bu görüntü Erdoğan’ın işine geliyor.

Erdoğan, Amerikan emperyalizminin yolunda yürümeye devam ediyor

Ancak Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’nda da olduğu gibi Türkiye, ABD ile çatışıyormuş görüntüsü altında adım adım NATO koridorunun inşasına tuğla koymaya devam ediyor. Trump’ın ilk çekilme açıklamasından sonra da Erdoğan “hemen çekilmeyin” demişti. Ardından Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Türkiye ile ABD arasında ortak görev gücü kurulduğunu açıklarken şunu da ekledi: “ABD’nin Irak’tan çekilmesi bize göre ciddi bir hataydı.” Görüldüğü gibi Türkiye’nin Suriye’de ABD ile karşı karşıya gelmesi sadece bir mizansenden ibaret. Çelişkiler yok değil elbette ama Erdoğan’ın Amerikan emperyalizminin yolundan yürüdüğüne hiçbir şüphe yok. ABD’nin çekilmesi gündeme geldiğinde Erdoğan ve müttefiklerinin isteği ve ona önerilen DAİŞ’le mücadele adı altında daha önce PYD/YPG’ye verilmiş işgal ihalesini kapmaktı. Ancak geçtiğimiz ay DAİŞ’in elindeki son kasabalar da Amerikan destekli YPG güçlerince temizlendi. Yani ihale kapandı. Şimdi İdlib’te yeni bir ihalenin gündeme gelmekte olduğunu görüyoruz.

İdlib NATO koridoruna katılacak mı? Astana’nın ipi çekiliyor mu?

Rusya ve İran’la yürütülen Astana sürecinde bu bölgenin El Kaide/El Nusra devamcısı HTŞ gibi güçlerden arındırılması ve bunun için Türkiye’nin taşeron ÖSO güçleriyle birlikte inisiyatif alması öngörülmüştü. Türkiye, HTŞ’yi temizlemek yerine onunla adeta bir açılım süreci yürüttü. Sonra da HTŞ temizlenmediği gibi diğer yapıları da temizleyerek bölgeye tamamen hakim oldu. Bu durum son aylarda Rusya ile Türkiye arasında ciddi bir gerilim kaynağı. Rusya, Türkiye’den Astana sürecinin gereğini yapmasını istiyor. Türkiye ise önceleri topu taca atıyordu. Son olarak Erdoğan bir mitingde topu doğrudan emperyalizme attı. İdlib’i güvenli bir bölge haline getirmek üzere ABD ve AB’ye çağrı yaptı. İdlib’teki krizi bu bölgeyi NATO koridoruna katarak çözme düşüncesi, ABD Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’in “Astana’nın ipini çekme vakti geldi” sözleriyle de örtüşüyor. Bu tutumun pratiğe dökülmesinin Rusya, İran ve Suriye ile ilişkileri ciddi şekilde gereceğine hatta kopma noktasına getireceğine şüphe duyulmamalıdır.

200 asker artı İncirlik, işgalci ABD’ye yeter de artar bile

ABD, biz onları kovmadıkça bu topraklardan gitmez dedik. Nitekim Amerikalılar önce ağırdan aldılar, son olarak da geride 200 asker bırakacaklarını açıkladılar. Fransa ve Britanya bu kararı büyük bir takdirle karşıladı. PYD utanç verici bir açıklama ile ABD’nin kalmasının Fransa ve Britanya’yı da kalmaya teşvik edeceğini söyleyerek selamladı.  Erdoğan ve müttefikleri zaten ABD’ye “gitme kal” demişti. 200 asker hiç de az değil. ABD emperyalizminin Suriye’de (Ürdün sınırında ve Rojava’da) işgalci bir güç olarak varlık göstermesi için yeter de artar bile. Çünkü ABD’nin varlığı 200 askerden ibaret değil. Suriye’nin dört bir yanı Amerikan üsleri ile çevrili. Irak, Ürdün ve nihayet Türkiye’deki Amerikan üsleri ve Akdeniz’de konuşlu 6. Filo her an büyük çaplı bir emperyalist saldırı tehdidini canlı tutmakta. Evet, ABD’nin bölgedeki en önemli dayanaklarının başında emperyalist üslere ev sahipliği yapan ve NATO üyesi olan Türkiye geliyor.

Kürtlerle barış ABD’yle savaş: Yankee go home!

ABD’nin evine dönmesinin kendi isteği ile olmayacağı tüm açıklığı ile ortada. ABD’yi evine göndermek için ise önce Türkiye’deki emperyalist üslerin kapatılması, Türkiye’nin NATO’dan çıkması ve ABD’yi de kendi topraklarımızdan çıkarmamız gerekiyor. Bu haklı bir davadır. Zor bir görevdir. Bunu gerçekleştirmek halklar arasında dayanışma ve kardeşliğin geliştirilmesini gerektirir. ABD’nin işgal ihalelerinde PYD’nin yerini almaya çalışmak kadar Adana mutabakatı çerçevesinde Kürtlere karşı Suriye devletiyle işbirliği arayışı içinde olmak da yanlıştır. Türk, Arap, Fars ve Kürt halklarının emperyalizme karşı birliği ancak ulusların ve dillerin tam eşitliği ilkesiyle inşa edilebilir. Türk, Arap ve Fars halklarını Kürtlere karşı kışkırtarak kendine siyasi manevra alanı açan her daim emperyalizm olmuştur. Bir kez daha yineliyoruz, emperyalizmin oyununu bozmak için bizim şiarımız “Kürtlerle barış ABD’yle savaş”tır!   

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2019 tarihli 114. sayısında yayınlanmıştır.