Millet OHAL yaşıyor, patronlar sefasını sürüyor!
Başbakan Yıldırım, "biz Olağanüstü Hal'i devlete ilan ettik, millete değil" demişti. Ancak OHAL ilan edileli beri milletin çoğunluğunu oluşturan işçiler ve emekçiler sonuna kadar OHAL yaşıyor.
Hükümet, meclisten apar topar zorunlu bireysel emeklilik tasarısını geçirerek, 45 yaş altındaki çalışanlardan zorunlu kesinti yapılmasını yasalaştırdı. Asgari ücretliden her ay 100 liraya kadar kesinti yapılabilecek. Yine ulusal varlık fonu kurulması adı altında işçilerin alın terinden yapılan kesintilerle oluşturulan işsizlik sigortası fonuna da göz dikilmiş durumda. 100 milyar lirayı bulan işsizlik sigortası fonunun kriz durumunda özel şirket ve bankaların borçlarının ödenmesinde kullanılması bu şekilde meşrulaştırılmak isteniyor. İşten çıkartılan çalışanların birçoğu bu haktan faydalanamadı. Bunun nedenleri arasında, patronların işten çıkartmalarda ahlaksızca İş Kanunu’nun 25/2. maddesini ("Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller" vb. sebebiyle tazminatsız çıkarma) kullanması var. Bir başka neden de, işçinin son üç yılda 600 gün (son 120 günü kesintisiz olmak kaydıyla) prim ödemiş olma zorunluluğu ile karşı karşıya olması ve bunu yerine getirememesi. 100 milyar böyle birikti. Şimdi işçinin alın terini patrona peşkeş çekmeye hazırlanıyorlar.
Bitti mi? Bitmedi... Cumhurbaşkanı Erdoğan, patronların çatı örgütü Odalar ve Borsalar Birliği başkanlarıyla yaptığı toplantıda ağzındaki baklayı çıkardı. İş mahkemelerinin, işten çıkartmalarda işçi lehine verdiği kararlardan şikâyet etti. Patronlara işten çıkartmada kolaylık vaad etti. Kıdem tazminatının fona devredilmesinin habercisi olan bu sözleriyle Erdoğan, OHAL'den milletin çoğunluğunu oluşturan işçiye emekçiye düşen payın ne olduğunu da böylece itiraf etmiş oldu.
Kamudan OHAL kararnamesiyle, Fethullah'la uzaktan yakından ilgisi olmayan ama hükümete muhalif sendikacılar, akademisyenler tasfiye ediliyor. Fethullahçıları teker teker kamuya yerleştiren AKP'nin tepesindeki siyasetçilere dokunan yok. Fethullahçıların pek çoğuna bizzat kefil olan Erdoğan'ın konumunu gündeme getiren yok. Öğretmenin, hemşirenin, idari personelin, büro çalışanının iş güvencesini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
Bir de günbegün OHAL'i fırsat bilerek işçiyi işten atan, ücretlerini geciktiren, ödemeyen patronlar var. Hakkını arayan taşeron işçileri, ücretlerini isteyen turizm işçileri, Tedi’de sendikalaşan işçiler, Avcılar Belediyesi işçileri sürekli baskı altında. Patronlar ise sıkıştıklarında OHAL'e dayanabilecek olmanın rahatlığı içinde. 2017 yılında metal grup sözleşmeleri yaklaşırken, MESS'in ensesi kalın patronları OHAL'in uzaması için hükümet ve Erdoğan'ın nezdinde baskı yapacaklar. AKP ve Erdoğan buna dünden razı zaten. Meclisten geçiremediklerini kanun hükmünde kararnamelerle akşamdan sabaha uygulamaya koyuyorlar. Patronlar da olası grevleri OHAL vesilesiyle yasaklatarak işçiye, kendi istedikleri sözleşmeleri dayatmak istiyorlar.
Kısacası millet OHAL yaşıyor, patronlar sefasını sürüyor. Devlete OHAL ilan ettik sözünün yalan olduğu her geçen gün daha da açık şekilde ortaya çıkıyor.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Eylül 2016 tarihli 83. sayısında yayınlanmıştır.