İşçiler, köylüler, arkasız memurlar, esnaflar, topraksızlar, kazanında et yerine dert kaynayan analar!

Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) 1965 seçimlerinde meclise 15 milletvekili sokma başarısının 50. yıldönümü dolayısıyla son iki sayımızda olduğu gibi bu sayımızda da TİP’e yer ayırıyoruz.

1960’lı yıllarda bir süre boyunca Türkiye İşçi Partisi (TİP) bu topraklarda diri, geleceğe bakan, yürekli kim varsa çatısının altına toplamıştı. En başta işçiler geliyordu, sonra küçük toprak sahibi köylüler, esnaf, Kürt halkının ilerici evlatları, sosyalist aydınlar, adım adım devrimcileşen öğrenci gençlik… 1965 seçimlerinde halktan 300 bine yakın oy alıp (yüzde 3), meclise 15 milletvekili yollamıştı TİP. Ancak reformistti. Toplumsal değişimin düzeni sarsmadan parlamentonun içinden geleceğine inanan bir önderliği vardı. Burjuva ideolojisinden tam anlamıyla kurtulamamıştı.

Ama bir yanı vardı ki daha sonraki değme sosyalist akımlar bu konuda onunla hiç boy ölçüşemezdi. Halkla diyalog kurmayı bilmek!

O günün sosyalistleri saftı, sosyalizm Türkiye’de kitleselleşen bir akım olarak ilkbaharını yaşıyordu. Ama belki tam da bu saflık TİP’in sözcülerine bugünün çok daha gelişkin, her türlü teorik tartışmayı yapan sosyalist hareketine göre halka çok daha anlaşılır ve ikna edici biçimde hitap etme olanağı veriyordu.

Bugün seçimlere katılan sosyalist partilerin temsilcileri radyoya televizyona konuşmaya çıktıklarında da, sosyalist aydınlar toplantılarda kitleye hitap ederken de bir şey dikkati çekiyor: Kim en “entelektüel” tarzda konuşacak, en “şık” sözleri edecek? Yarış bunun üzerine. Hatta kimileri ne kadar “lügat paralar” ise sonucun o kadar iyi olacağına inanıyor.

Oysa bu yazının başlığına bakın: 1969 seçimlerinde TİP’in bir sözcüsü radyoda halka nasıl hitap ediyor? Ne kadar halk gibi, ne kadar onların içinden, ne kadar gösterişsiz! Elbette bunu söyleyen Yaşar Kemal oldu mu ayrı bir ağırlığı var! Ama partinin o yıllarda başkanı olan Mehmet Ali Aybar da, başka temsilciler de böyle konuşuyorlar.

TİP’ten başka hiçbir şey öğrenmeyecekse, Türkiye solunun bu dili öğrenmesi ya da belki de sadece hatırlaması gerekiyor!

 

Yaşar Kemal radyoda halka hitap ediyor

Yaşar Kemal TİP’in hem bilim, düşünce vb. kurullarında çalışmıştı, hem de Genel Yönetim Kurulu üyesiydi. Her seçimde partinin radyoda (TRT’de!) halka yapacağı konuşmalardan biri mutlaka ona yaptırılırdı. Aşağıda Yaşar Kemal’in 1965 seçimlerinde yaptığı konuşmadan bir seçki sunuyoruz:

İşçiler, köylüler, subaylar, memurlar ve bilcümle emekçi Türk halkı, göznurundan, alınterinden başka bir güvençleri, bir dayanakları olmayanlar, sözüm sizedir.

Bizler ki emekçileriz, yıl on iki ay ayazda kışta, gece gündüz demeden tezgâh başında, fabrikalarda, tarlada takımda, dağda bayırda yalınayak, başıkabak çalışıp üretenleriz.

Bütün mahsulleri, yiyecekleri, giyecekleri, bizler üretiriz. Fabrikaları, makinaları bizler yaparız. Şu dünyada insan eliyle yapılmış ne görüyorsanız, bizim nasırlı ellerimizin eseridir. Şu dünyada ne varsa bizim alınterimiz, göznurumuzdur. Bu güzel ellerin, nasırlı ellerin yarattığı mahsuller ve fabrika ve toprak ve su mahsulleri hepimize yetecek kadardır bu dünyada… Öyleyse neden birimiz tok da hepimiz yoksuluz?

Ben size buradan ilân ediyorum ki, cümle kötülüklerin bir tek sebebi var. O da şu sömürücüler. Yani çalışmayanlar, yani ellerini ılıktan soğuğa vurmayanlar, yani yan gelip yatanlar. İşte suyun başını bunlar tutmuşlar.

Bir yanda çalışmadan milyon vuranlar bunlar. Bir yanda çalışıp da nan ekmeğe muhtaç olanlar, emekçiler.

İşte kahrolası, işte yerin dibine geçesi bir düzen. Düzen değil düzensizlik. İşte bu düzen sömürücülük düzeni nerede varsa mümkünü yok orada rahatlık, orada mutluluk olmaz. (…)

Biliyorum, seçimlerden bıktınız. Sizi çok kandırdılar. Yalanlarından dolanlarından bıktınız.

Duydum ki çoğunuz sandık başına gitmeyecekmişsiniz. Hayır, bunu yapmayacaksınız. Bu sefer sandık başına mutlaka geleceksiniz.

Hakkı yenen yoksulların, tüyü bitmedik yetimlerin, topraksız köylünün, sömürülen işçinin hatırı için sandık başına geleceksiniz.

Ezilmişin, hor görülmüşün, adam yerine konmamışın hatırı için, şu zenginler eliyle talan edilmiş, viraneye çevrilmiş, bağımsızlığını yitirmiş güzel memleketinin, büyük milletinin hatırı için geleceksin. (…)

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2015 tarihli 74. sayısında yayınlanmıştır.