Cumhuriyet afyonu
Türkiye’de sosyalistlerin büyük bir kitle desteğine sahip olmadıkları sır değil. Hele ki seçim sandıklarında 60’lı yılların Türkiye İşçi Partisi’nden beri sosyalistlerin hatırı sayılır bir başarısı olmadığı da ortada. Bu durum sosyalistlerin önemli bir kısmında bir tür kompleks yaratıyor. Sosyalist soldaki siyasi hareketler ne zaman kitlelere yönelmeye karar verseler derhal sosyalistliklerini yumuşatmaya, siyasi çizgilerine burjuva politikasından yamalar yapmaya başlıyorlar.
Bu kompleks, burjuva demokrasisi olmadan sosyalizme ulaşılamaz şeklindeki Stalinist aşamacılıkla harmanlanınca, sosyalistler hep soluğu burjuva siyasetinin eteklerinde alıveriyorlar. Halbuki sosyalistlik yapmadıktan sonra sosyalist olmanın bir değerinin olmadığı, halkın da bu tip şark kurnazı sosyalistliğe prim vermediği ortada. Ama yine de bir türlü umduğunu bulamayan sosyalistlerimiz yumuşadıkça yumuşamaktan, burjuva düzeninden yama yapıp üstlerine yapıştırmaktan vazgeçmiyorlar.
TKP’nin Kadıköy’deki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mitingi tipik bir örnek. TKP’nin 1997’de 28 Şubat’ı desteklemekle başlayan serüveni 2013’te 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı kutlamaya kadar geldi. Teslim etmek gerekir ki TKP basit bir Cumhuriyet kutlaması yapmıyor, sosyalist bir cumhuriyet istiyor. Ama sosyalizm istiyorsak eski burjuva cumhuriyetini kutlamak niye? Çünkü TKP’ye ve Kemal Okuyan’a göre devrimciler 90 yıl önce Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, yoksul insanlarımızla (??) başardıklarını küçümsememelidir. Küçümsemek bizden uzak olsun. Geri Osmanlı toplumunu bir burjuva toplumuna dönüştüren Kemalist devrimin bu anlamda ilericiliğini teslim ederiz tabii ki, ama kitlesiz bir tepeden devrimi yoksul insanlarımızın eseriymiş gibi göstermek tarihi keyfimize göre yazmak olmuyor mu?
TKP MK üyesi Kemal Okuyan kendi söylüyor 1920’lerde bir bakkal dükkânından bir “Koç” yaratıldı, o günden bugüne hep Koçlar var diye... İşte o Koçlar yaratılırken yoksul insanlarımızın temsilcisi Türkiye Komünist Partisi’nin 15 önderi Karadeniz’de boğduruluyordu. Kemalizm, ancak sağcı Celal Bayar’a kurdurtulan Komünist Partisi’ne tahammül edebilecekti. Gerçek komünistler görüldüğü yerde tutuklanmalı, başları ezilmeliydi. İşçi örgütleri ise ya devlete bağımlı kılınmalı ya da yok edilmeliydi. Bir kez daha tüm bunlar saltanatın kaldırılması ile birlikte cumhuriyetin ilerici bir adım olduğu gerçeğini değiştirmez ama bu gerçeği kabul etmek cumhuriyetin yoksul insanlar tarafından kurulduğu ve sonradan burjuvaların eline geçtiği türünden masallar anlatmayı da gerektirmez.
Tarihi, 90 yıl öncesine gönderilen selamları boşverin. Bugün cumhuriyeti savunmak ne demek? TKP ve Okuyan bir türlü karar veremiyor. Bir sosyalist cumhuriyetten bahsediyor, bir bugünkü cumhuriyete sahip çıkmaktan... Hangisi yapılacak? Bu cumhuriyet Koçların, Ülkerlerin, TÜSİAD’ın MÜSİAD’ın cumhuriyetiyse ona niye sahip çıkalım. Söylenen belli ki vaktiyle TKP’yi hep CHP’yi desteklemeye iten Stalinist anlayışın tekrarı. Bu anlayışa göre mevcut cumhuriyete sahip çıkmadan sosyalist cumhuriyete ulaşılamaz. Ne bilgece! Burjuva cumhuriyetini yıkarak değil onu koruyarak sosyalizme ulaşmak ya bahsettiğiniz burjuva burjuva değilse ya da sosyalizm sosyalizm değilse mümkün olabilir ancak.
Biz TKP’nin 28 Şubat’tan beri (o zaman SİP’ti) birbiriyle çatışan batıcı-laik TÜSİAD sermayesi ve İslamcı sermaye arasında tercihini yaparak batıcı-laik kanadı destekleme konumuna düştüğünü söylüyoruz. Burjuvazinin iç savaşına karşı her iki sermaye kampının da arkasına dizilmiş olan işçi ve emekçileri sınıfsal çıkarları etrafında bağımsız bir cephede örgütlemeyi öneriyoruz. Onlarsa AKP ve İslamcı sermaye ile batıcı-laik sermayeyi aynı kefeye koyup bunu sözde reddediyorlar. Ama sonunda 29 Ekim mitinginde Kemal Okuyan baklayı ağzından çıkarıyor: “Takunyalı sermayenin cumhuriyetini, Tayyibin gemiciklerini istemiyoruz. Yobazların cumhuriyetini istemiyoruz. Biz halkın cumhuriyetini istiyoruz.” Meselenin özü budur. Bu öz, dün türbanla mücadele bizim işimizdir diyerek başı örtülü emekçi çocuklarını İslamcılığa iten, bugün de “takunyalı” işçileri İslamcı patronlara terk eden, batıcı laik burjuvaziyi ehveni şer olarak gören çağdaş burjuva demokratlığından başka birşey değildir. Geriye kalan tüm laflar sosyalistlerden gelecek eleştirilere alınmış bir garddır, rüşvet-i kelamdır.
Siyasetin gerçekleri ortada. Halk da aptal değil. TKP’nin ne istediğini ve neyi savunduğunu gayet iyi anlyor. Bu yüzden TKP’nin propagandasına kulak verenler son seçimlerde TKP’ye değil CHP’ye oy verdiler. Hakikisi varken... Kemal Okuyan istediği kadar bağırsın bizim yolumuz Sarıgüllerin yolu değildir diye... Ağzınızın ne dediği önemli değil, halk parmağınızla CHP’yi işaret ettiğinizi düşünüyor haklı olarak.
Son seçimde 500 bin oy hedefleyen TKP oylarını arttırmak bir yana gittikçe eridiğini görünce tekrar sosyalizme sarılmak yerine daha fazla burjuva politikasına yöneliyor. Yetmedi devletin bayrağını da taşımalıyız. Yetmedi cumhuriyeti de kutlamalıyız. Hiç yetmeyecek, aynı uyuşturucu gibi: sonunda sosyalizme dair ne varsa kurutuncaya dek!