Amerikancı iktidara karşı Amerikan muhalefeti

Taksim barikatlarla kuşatılmış, bu sefer bizimkilerle... Polis en azından resmi üniformalarıyla içeri giremiyor. Ancak iktidar dışarıdan bombalamayı ihmal etmiyor. Zaman zaman helikopterlerden atılan gazlarla ama esas olarak çarpıtma ve kara propagandayla. Herkesin hatırlarında. Erdoğan tutturmuştu faiz lobisi var bu işin arkasında, Amerika var diye. Camiye ayakkabıyla girilmişti, bira içilmişti. Hepsi de yalandı.

Gezi Parkı ve Taksim’de bambaşka şeyler yaşanıyordu. Kandil gecesi Anti-kapitalist Müslümanlar dua ediyorlar, Kur’an okuyorlardı. Yeni Şafak provokasyon çağrıları yapmıştı. Devrimci İşçi Partili gençler ise dua edenlerin etrafında güvenlik çemberi oluşturmuştu. Tam o esnada bir Amerikan ve İsrail bayrağı gözüktü oradaki bir barakanın üstünde. Bayrakları taşıyanın elinde çakmak, yakacaktı emperyalizmin ve Siyonizmin bu kanlı simgelerini. Bir teyzemiz çıkıverdi: “Aman evladım provokasyonlara gelmeyelim!” Zaten provokasyonları engelleyeceğiz diye gerim gerim gerilmişiz. Teyzenin feryadı hemen yanıt buldu bayraklar kaldırıldı. O zamandan beri aramızda espri konusu olmuştu “o bayraklar yakılacaktı” diye. Şimdi esprisi falan kalmadı. Düşünüyorum da gerçekten o bayraklar yakılmalıydı.

Yakılmasa bile daha sonra yüzbinlerce kişinin toplandığı mitingde Sırrı Süreyya konuşsun konuşmasın tartışmasıyla organizasyon felç olmamalı, kimin konuşacağı değil neyin konuşulacağı tartışılabilmeliydi. Yine hatırlıyorum. Konuşma metnine ABD emperyalizmine karşı ve AKP’nin Amerikancılığına ilişkin sokmaya çalıştığımız cümleler Sırrı Süreyya üzerinden kopan fırtınanın rüzgârlarında savrulup gitmişti.

Şimdi aylar geçti. O zamanlar herkesin dilindeydi: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Ama solcularımız daha Gezi Parkı’nda başlamıştı en eski hikâyeyi tekrar etmeye: Sağcı iktidara karşı CHP’yi desteklemek! Eskiden bir şeyleri taşıyacaksak bu anti-emperyalizm olmalıydı. Ama anti-emperyalizmi geçtim, refleks haline gelmiş anti-Amerikancılık bile demode diye bırakılmış durumda. Sonuçta karşımızda yine aynı CHP’nin temcit pilavı!

AKP’nin Amerikancılığından kim kuşku duyabilir? Erbakan’ı arkasından vurduğunda elindeki bıçağın üstünde “made in USA” yazıyordu. AKP’yi kurarken de, iktidara gelmeden önce de ABD’den icazetini almıştı. 2002 yılının Ocak ayında Erdoğan’ın ABD ziyareti hâlâ arşivlerde duruyor. İsrail ve İngiliz büyükelçilerini ziyaretleri de... Sonra Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olmasına şaşılır mı? Erdoğan söz vermişti Irak savaşını destekleyeceğim diye. Sonra 1 Mart tezkeresi İslamcı tabanın ve savaş karşıtı muhalefetin etkisi ile reddedilince mahçup oldu, emperyalist abilerinin güvenini kaybetti. Daha sonraki yıllar ABD’nin bölgede yenilgi üstüne yenilgi aldığı Irak’ı terk etmek zorunda kaldığı, Lübnan’da hezimete uğradığı, Afganistan’da batağa saplandığı, Tunus’ta Mısır’da ileri karakollarının düştüğü yıllar oldu. Emperyalizmin fiyaskosu Suriye’de devam ediyor. Böyle bir durumda herkes gibi Erdoğan da boşluklardan yararlanmaya çalıştı. Genelde emperyalizme ve Siyonizme hizmetten vazgeçmedi ama yerelde kendine alanlar açmaya çalıştı.

Bu yüzden şimdi Amerikancı AKP iktidarına karşı bir Amerikan muhalefeti oluşturuluyor. Bu muhalefetin ileri ikilisi Fethullah Gülen ve Kemal Kılıçdaroğlu. Hemen arkalarında 10 numarasıyla Mustafa Sarıgül var. Herşey gözler önünde yaşanıyor. Önce ABD Büyükelçisi Kılıçdaroğlu ile bir otelde gizli görüşme yaptı. O görüşmede ne konuşulduğu açıklanmasa da mesele iki gün sonra anlaşıldı. Kılıçdaroğlu Sarıgül’ü partiye davet etti. Bir hafta sonra Sarıgül davul zurnayla partiye dönmüş ve daha aday adayı olduğu halde seçim çalışmalarına başlamıştı. Şimdi esas talimatları almak üzere Kılıçdaroğlu ABD’ye gidiyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı eski diplomat Faruk Loğoğlu ziyareti şöyle değerlendiriyor: “ABD ziyaretimizde birinci önceliğimiz, CHP'nin bundan sonraki ilk genel seçimlerdeki iktidar olarak beklentilerini, görüşlerini, vizyonlarını, iç siyasi tablo, ekonomi ve dış politika bağlamında neler düşündüğümüzü, neler gerçekleştirebileceğimizi Amerikalılarla paylaşmak” ve ekliyor: “Yahudi gruplarıyla da temaslarımız olacak... son yıllarda Türkiye-İsrail ilişkilerinde sıkıntılar yaşandığı için Yahudi lobisinde Türkiye’ye bakış açısında da bir takım değişiklikler daha doğrusu gerilemeler oldu.” CHP vizyonunu, düşüncelerini halktan önce ABD’yle, Siyonist teşkilatlarla görüşecek. Şaşıran var mı? Peki neden sosyalistlerimiz, HDP’lilerimiz hâlâ susuyor. Bunlara susup da CHP ile ilkeler temelinde ittifaktan bahsetmeye devam ediyor. Bunlarla neyin ilkesini tartışacaksınız?

ABD’ye “Hizmet”te sınır tanımayan cemaat CHP’den de önde savaşıyor. Solcularımız da pek memnun görünüyorlar bu işe. Cemaatten gelen her salvo, solcu portallarda, gazetelerde manşetlerde. Zaman gazetesi istihbarat şefi camiye bira şişesi sonradan kondu demiş... Sol sıralardan alkış sesleri! Baransu, bu daha başlangıç daha bavulumu açmadım diyor... Sol sıralardan gelen uğultular! Koç’tan sonra Koç’a gözümüz gibi bakalım diyen Fethullahçı Boydak’a vergi denetimi gelmiş... Sol taraftan protestolar! MGK’da Tayyip Fethullah’ı bitirme planının altına imza atmış! İdris Bal dershaneleri savundu diye AKP’den atılmış! Vay vay vay...

Yapmayın etmeyin arkadaşlar, dostlar, yoldaşlar! Görmüyor musunuz? CHP ile Cemaatin ittifakı Koç ile Boydak’ın, TÜSİAD ile TUSKON’un ittifakıdır. Biri icazet için Washington’a gidiyor, öbürü zaten Pensilvanya’da. Bu muhalefet Amerikan muhalefetidir. Kol kola girenler Mavi Marmara katliamında İsrail’i değil Mavi Marmara’yı eleştirenlerdir. Görmüyor musunuz? Bunlar cami-cemevi adı altında Alevilerin asimilasyonu için çalışanlardır. Alevilerin kapıdan kovduğu İzzetullah, Sarıgülle bacadan girmektedir. Görmüyor musunuz? Bunlar işçi düşmanlığında AKP ile yarışmaktadır. Şişli’de, İzmir’de, Antalya’da taşeronculuğun krallarıdır. Yakalarına taktıkları T.C. rozetinin açılımı Taşeron Cumhuriyeti’dir.

Hani Gezi’den sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı? Burjuva politikasının dehlizlerinde kaybolmak yerine halkın gücüne güvenmeniz için daha kaç barikat kurulması, kaç şehit verilmesi gerek? Bugün artık CHP ile her ittifak çabası her göz kırpış Fethullah’la kol kola girmektir. Amerikan muhalefetinde saf tutmaktır.

Taşeronlardan medet ummayın. Amerikancıları yıkacak kudret Taksim’de, Kızılay’da Armutlu’da kurulan barikatlarda, halkın isyanında mevcuttur! Ah o bez parçaları yakılacaktı! 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2013 tarihli 50.sayısında yayınlanmıştır.