Afganistan’da işgal taşeronluğuna hayır!
Erdoğan NATO zirvesinden elinde Afganistan ihalesiyle geri döndü. Erdoğan, ABD’nin Afganistan’dan askerlerini çekmesinin ardından oluşacak boşluğu doldurmak için öne atıldı. Türkiye’nin başkent Kâbil’deki Hamit Karzai havalimanının güvenliğini sağlamaya hazır olduğunu söyledi. Afganistan’daki NATO işgal gücü olan ISAF’a halihazırda 600 askerle katılan Türkiye eğer bu taşeron ihalesini alırsa asker sayısı daha da artacak. Sadece asker sayısı değil, tehlike de artacak. Afganistan’da bu zamana kadar muharip görev almayan TSK askerlerinin bu görev dolayısıyla Taliban ile çatışmalara girmesi kaçınılmaz olacak.
Orası basit bir havalimanı değil NATO’nun işgal üssü
İktidar yanlısı medya, bu çok vahim, tehlikeli girişimi basitleştirmeye çalışıyor. Havalimanı güvenliği sanki askerler yolcuların bavullarını kontrol edecekmiş gibi lanse ediliyor. Kâbil Havalimanı’ndan sivil uçuşlar da yapılıyor ama burası aynı zamanda NATO işgal güçlerinin ana komuta merkezi ve en büyük askeri üssü konumunda. Dolayısıyla işgal altındaki bir halka karşı emperyalist saldırı üssünü savunmak sadece tehlikeli değil aynı zamanda da utanç vericidir. NATO’nun Afganistan savaşı haksız bir savaştır. Taliban’ın siyasi ve ideolojik görüşlerinden bağımsız olarak Afganistan işgal altında bir ülkedir. NATO’nun savaşı haksız, Taliban’ın savaşı ise işgale karşı bir savaştır. Türkiye haksız bir savaşta baş oyuncu haline gelecektir. Bu, yüz kızartıcıdır.
Taliban gelirseniz vururuz diyor
İktidar yanlısı medya ayrıca Afganistan halkının ve Taliban güçlerinin Türkiye’yi “Müslüman” olduğu için dostça karşılayacağını öne sürüyor. Oysa Taliban bu haber çıkar çıkmaz, Türkiye’nin bu görevi üstlenmesi halinde, TSK askerlerinin hedef olarak kabul edileceklerini açıkladı. Dolayısıyla Afganistan’a asker göndermek demek, haksız bir savaşa gönderilen askerlerin tabutlarla dönmesi demek olacaktır.
İşgal taşeronluğu neyin diyeti?
Erdoğan, kendisini aylarca aramayan Biden’ı yatıştırmak, ABD’nin elindeki Halkbank davası, S-400 yaptırımları gibi kozları kullanmasını geciktirmek için NATO zirvesinde bu taşeron ihalesini üstlendi. Bunu herkes biliyor. Ayrıca Erdoğan, yine ABD-Türkiye ilişkilerinde bir gerilim konusu olan Ermeni soykırımı ile ilgili “hamdolsun gündeme gelmedi” diyerek korkusunu açık etmişti. Ancak sonraki sürece baktığımızda ABD’nin daha fazla taviz kopartmak için şantajlarına devam ettiğini görüyoruz. Şimdi de ortaya yeni bir Halkbank vakası olarak Sezgin Baran Korkmaz (SBK) davası çıktı. Dolayısıyla Afganistan ihalesinin yetmeyeceği, arkasından daha büyük teslimiyet ve taşeronlukların geleceği bellidir.
Emperyalizme Turancı ve İslamcı kılıf
Nitekim Erdoğan’ın bu ihalede yanına Macaristan ve Pakistan’ı almaya çalışması, ardından Hulusi Akar’ın Orta Asya turuna çıkması son derece manidardır. Macaristan’daki ön faşist rejimle Turancılık’ta; Pakistan’la ise İslamcılık’ta buluşan istibdad rejimi bu ideolojik ortaklıkları emperyalizmin hizmetine sunmaya hazırlanmaktadır. Mesele Taliban’a hoş gözükmek falan değildir. Rusya ve Çin’in arasında tam bir kavşak noktası olan Afganistan’dan başlayarak Orta Asya’ya ve Çin’in içinde Uygur Bölgesi’ne uzanan bir emperyalist kuşatma planı söz konusudur. Yani emperyalist ihale, bir havalimanından hatta Afganistan’dan dahi daha büyüktür.
Kahrolsun istibdad! Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın hürriyet!
ABD bu kadar büyük ve tehlikeli bir ihaleyi kolay kolay üstlenecek taşeron bulamaz. Ama yolsuzluklarla, iç çatışmalarla ve iflas etmiş, dolara köle olmuş bir ekonomiyle yuları emperyalizme kaptırmış olan istibdad rejimi tam ABD’nin arayıp da bulamadığı bir fırsattır. İstibdad rejimi Türkiye’nin emperyalizme karşı zayıf karnı, istibdada karşı hürriyet mücadelesi anti-emperyalist mücadelenin kopmaz bir parçası olmaya devam ediyor.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2021 tarihli 142. sayısında yayınlanmıştır.