9. Karaburun Bilim Kongresi Başladı

Karaburun Bilim Kongresi bu yıl 9. kez ve Dünyada Bir Hayalet Dolaşıyor teması ile düzenleniyor. İzmir'in Karaburun ilçesinde düzenlenen kongre, 7 Eylül Pazar gününe kadar sürecek ve çok farklı başlıklarda oturumlar vasıtasıyla Türkiye ve Dünya'nın gerçekliğine dokunmaya, tartıştırmaya çalışacak. Kongrenin bu seneki temasını açıklayan metin şöyle başlıyor: İsyanlar, devrimleri önceler. Bu ifade, bir süredir Tahrir'den Gezi'ye dünyanın başka pek çok yerinde patlak veren isyanlara bir gönderme. Aynı metin, emekçi sınıfların tarihsel görevlerini yeniden üstlendiklerini, egemenlerin ise özgürlük, adalet ve dayanışma sloganlarıyla ortada gezinen hayaletleri her yerde görmeye başladıklarını anlatıyor. Emekçi sınıfların Türkiye'de bu görevlerini henüz tam anlamıyla üstlendikleri söylenemese de, Karaburun Bilim Kongresi'nin genç, yaşlı bilim insanlarını ve gençleri, egemen sınıfların hayalet korkusunu büyütmeye çağırması, burjuva akademisinin zehirli havasınının panzehiri olmaya devam ettiğini kanıtlıyor. Gerçekten de kongre, burjuva akademisinin çoğunlukla beş para etmeyen zırvaları ile kıyaslandığında hem daha gerçek hem de daha gerekli bilginin kolektif bir yaklaşımla üretimine ön ayak oluyor. Kongrenin öğleden sonra yapılan açılış oturumu, iktisat biliminin duayenlerinden Korkut Boratav'ın başkanlığında yapıldı. Bu oturumda, Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Şebnem Oğuz konuşma yaptılar. Bu oturumun çerçeve konuşmasını yapan Korkut Boratav, iktidarın başındaki şahsın ve iktidarın kendisinin mafyalaştığını belirterek buna karşı solun en geniş çeperinin faşist ve siyasal islamcı olmayanlardan oluşması gerektiğini, burada da en geniş ittfakların oluşmasını, ileri aydınlanmacılar ve sosyalistlerin bir arada bulunduğu bu ittifakın bir ucunda kemalizmin demokrat öğelerinin, diğer ucunda ise Kürt hareketinin laik unsurlarının bulunması gerektiğini belirtti. AKP'nin yarattığı büyük ölçekli servet transferlerinin, gelir dağılımındaki bozulmalar kadar tepki çekmediğine, hatta Erdoğan'ın Gezi sırasında "bizde maaşlar mı ödenemiyor, gelir dağılımı mı bozuk? neden ayaklanıyorsunuz?" dediğini söyleyen Boratav, konuşmasının sonunda iktidar ile ABD'nin arasının bozulduğu analizlerini doğru bulmadığını, ayrıca ABD'nin Ortadoğu'da İslamcı grupları desteklediğini iddia etti. İkinci konuşmayı yapan Şebnem Oğuz ise, Türkiye'deki rejime faşizm mi yoksa otoriter bir rejim mi denilmesi gerektiğini tartıştığı konuşmasında, bu otoriterleşmenin örneklerine değindikten sonra, AKP iktidarı ile ilgili olarak da, iktidar blokunda bir çatlak olmadığını, sermayenin halen AKP'ye tam destek verdiğini, genel olarak egemen sınıfın tam bir otoriterleşmeye gideceğini savundu. Oğuz, bu durumu aşmanın da Gezi benzeri aşağıdan mücadeleler ile olanaklı olacağını, bu mücadelelerin kimliklerin terk edilmemesi ile yürütülmesi gerektiğini, kimlik konusunda Gezi'den sonra geriye düşülmemesi gerektiğini belirtti. Üçüncü konuşmayı ise Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran yaptı. Öncelikle yönteme dair bir eleştiri getiren Savran, tüm meseleleri çelişkileri ile ele almak gerektiğini, bunun pek kullanılmadığını belirterek, bir anlamda kendisinden önceki konuşmacıları eleştirdi. Savran, öncelikle üç noktaya vurgu yaptı: (1) Erdoğan'ın daha önce başkanlık sistemi heveslerini kursağında bırakanın Gezi olduğu, (2) Erdoğan ve AKP'lilerin, şimdi ülkeyi şirket gibi yönetmeye başlamalarının, daha önce tamamlayamadıkları kıdem tazminatı gibi boyutları ile uğraşacakları, (3) sunni mezhepçiliği yoluyla Erdoğan'ın Ortadoğu'da egemenlik kurmaya çalışacakları. Savran, bu noktalara dikkat çektikten sonra, Erdoğan'ın yenilmez olarak gösterilmesinin yanlış olduğunu, Erdoğan'ın düşüşte olduğunu ve gerileyen bir politikacının hırslı bir politik programı Ortadoğu'da uygulamaya çalışmasının bir çelişki yaratacağını belirtti. Kendinden önce konuşan Oğuz'u eleştirerek devam eden Savran, AKP iktidarındaki çatlaklardan bahsettikten sonra, Erdoğan'ın son seçimlerde oy kaybına uğradığını da vurguladı. Savran, konuşmasının sonunda buna karşı yapılması gerekenin AKP tabanındaki işçi ve emekçileri kazanmak için sınıf temelli politikalara yaslanılması gerektiğini, ancak HDP'nin son dönemdeki politikalarının bu gerçekliğe uymadığını vurguladı. Savran ayrıca, Kürt hareketi ile AKP arasındaki çelişkinin ise AKP'nin İBSİD'e verdiği destek ve PKK'nin ise İBSİD'e karşı savaşıyor olması üzerinden gelişeceğini ortaya koyduktan sonra, Erdoğan'ı, Osmanlı İmparatorluğu'nu Birinci Dünya Savaşı'nda eski gücüne kavuşturmak ve Orta Asya bölgesine genişletmek için hamleler yapan Enver Paşa'ya benzeterek konuşmasını sonlandırdı. Son konuşmacı olan Selçuk Kozağaçlı, hukuk ile adaletin aynı kökten dahi gelmediğini ve ilgisiz olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Kozağaçlı, hukukun belki de iktidarların işlerini yapmak için modifiye edildiğini savunarak, AKP iktidarı için bir yarı sömürge tipi faşizm nitelendirmesini kullandı. Bunun adliyedeki yansımasının da Ergenekon, KCK gibi büyük davalar olduğunu belirten Kozağaçlı, hukukun adalete doğrudan erişimi engelleyen bir unsur olduğunu ve yapılması gerekenin de bu hukuki özneyi katletmek olduğunu savundu. 9. Karaburun Bilim Kongresi, yarın yapılacak oturumlarla sürecek.