Yerli otomobilde sorulmayan sorular verilmeyen cevaplar

Yerli otomobilde sorulmayan sorular verilmeyen cevaplar

Yabancı sermaye ile yerli otomobil nasıl üretilir? Turkcell büyük hissesiyle İsveçli TeliaSonera’nın, Kök Ulaşım Lüksemburg merkezli Silcolux yatırım şirketinindir. BMC ise kamuoyu tarafından artık bilindiği gibi Katar sermayelidir. Ayrıca borsaların ülkeler üzerindeki emperyalist tahakkümün başlıca aracı olduğu unutulmamalıdır ve bu şirketlerin halka açık hisselerinin de ortalama yüzde 65’i yabancıların elindedir.

 

Türkiye neden yerli otomobil üretmiyor? Türkiye’nin elinden tutan mı var?

Bugün yerli otomobil olarak piyasada yer bulan Renault, Ford, Toyota, Fiat gibi markaların Türkiye’de üretilen otomobilleri, yüzde 40 ila 80 arasında ithal girdi ile üretilmekte. Otomotiv sektörü toplam ihracatta yüzde 17,4’lük pay ile ilk sırada yer alıyor. Ancak yüksek ithal girdi oranları yüzünden bu ihracat rakamları Türkiye’nin kronik dış açık sorununa merhem olamıyor. Tam tersine otomotiv üretiminin artması ithalatın da artması demek. Otomotiv sektörünün ithalata bağımlı olmasının en önemli sebebi yerli üretimin ithalattan pahalıya gelmesidir. Yani ithal girdiyle üretim daha kârlıdır ve piyasa koşulları verili iken kimse yerli olsun diye kârı düşük hatta zararına otomobil üretmeye zorlanamaz. Yani Türkiye’nin elinden tutan yok ama piyasa bir deli gömleği gibi tüm ekonomiyi sarmış durumda.

Devletin parasıyla babayiğitlik olur mu?

Zira Erdoğan’ın yerli otomobil projesinin esas tutarsızlığı da buradadır. Erdoğan ekonomide piyasaya imanda kusur etmez. Bu yüzden de kimsenin kârlı olmayan bir işe girişmeye hevesli olmayacağını bilir. O yüzden patronlardan bu işe girecek bir “babayiğit” aradı. Bulduğunu söylüyor ama doğru değil. Babayiğitlikten bahsediyor isek bu şirketlerin zarar etmek pahasına vatan millet aşkıyla tüm güçlerini bu işe vakfetmelerini bekleriz. Hâlbuki durum tam tersi. 2018 yılında Anadolu Grubu, BMC, Kök Grubu, Turkcell, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Zorlu Grubu bir araya gelerek Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu Sanayi ve Ticaret A.Ş. kısa adıyla TOGG’u kurdu. Devletin tüm yükü üstlendiği, şirketleri de kâr garantisi vadederek işin içine kattığı bir sistem kurulmuş yine. Resmi gazetede yayınlanan kararnameye göre 22 milyar liralık sabit sermaye yatırımı öngörülüyor ve bu şirketlerden beklenen katkı sadece 3,5 milyar! Gümrük vergisi muafiyeti, Katma Değer Vergisi (KDV) istisnası, vergi indirimi, azami tutar sınırı olmaksızın 10 yıllık sigorta primi işveren hissesi desteği, 10 yıllık gelir vergisi stopajı desteği, azami 360 milyon liralık nitelikli personel desteği, faiz ve kâr payı desteği, yatırım yeri tahsisi ve Devlet Malzeme Ofisi’nin 30 bin araç alım garantisi de peşinden geliyor. Ayrıca bu şirketlerin alacağı kredilerin faiz ödemelerini bile devlet üstleniyor.

Babayiğitler yerli ve milli mi?

Turkcell büyük hissesiyle İsveçli TeliaSonera’nın, Kök Ulaşım Lüksemburg merkezli Silcolux yatırım şirketinindir. BMC ise kamuoyu tarafından artık bilindiği gibi Katar sermayelidir. Ayrıca borsaların ülkeler üzerindeki emperyalist tahakkümün başlıca aracı olduğu unutulmamalıdır ve bu şirketlerin halka açık hisselerinin de ortalama yüzde 65’i yabancıların elindedir. Yani ortaklık yapısı yerlilerden oluşuyormuş gibi görünen Anadolu ve Zorlu Gruplarının da yerliliği ve milliliği tamamen tartışmalıdır. Yerli ve milli otomobil dendiğinde halk, otomobilin ülkede üretileceğini ve gelirinin de yine ülkede kalacağını düşünüyor. Oysa görüldüğü gibi sadece kârın değil, teşvik ve muafiyetlerle halkın ödediği vergilerin de yabancı sermayeye aktarılacağı bir tezgâh kurulmuş durumda.

Tohum pazarının yüzde 70’i yabancıların elinde! Otomobili geçtik ekmeğimiz yerli mi?

Nihayet şu soruyu da sormak gerekir. Gerçekten Türkiye’nin önceliği yerli otomobil üretmek midir? Bu alana ayrılacak kaynaklar halkın çok daha yakıcı ihtiyaçları için seferber edilmeli ise o zaman bu projeyi yapmak zorunda mıyız? Mesela halkımız 2324 lira 70 kuruşluk asgari ücretle açlık sınırında yaşarken, gıda enflasyonu yüzde 20’lerde seyrederken, binemediğimiz otomobillerin ne kadar yerli ve milli olduğundan önce soframıza koyduğumuz ekmeği sorgulamak gerekmez mi? Ziraat Odası bakın ne diyor: “Ülkemizde kullanılan tohumların önemli bir kısmı yabancı menşeilidir. Örneğin mısırda % 95, pamukta % 80, soyada % 80, sebzede % 75, patateste % 95, ayçiçeğinde % 82, buğdayda % 5 oranlarında yabancı menşeili tohum kullanılmaktadır. Sonuç olarak tohumculuk pazarının % 70’i yabancı firmalara aittir.”

Gerçekten yapılamaz mı?

Burjuva muhalefeti esas olarak piyasanın belirleyiciliğine işaret ederek “yapamazsınız” diyor. Alman Volkswagen şirketi tek başına 13 milyar dolar Ar-Ge harcaması yaparken tüm Türkiye’de Ar-Ge’ye 6 milyar dolar ayrılırken olmaz bu iş diyorlar. Yerli araba dışarıda rekabet edemez, iç piyasaya satılacak, kimse almaz, zarar eder diyorlar. İç pazarda otomobil satışlarının 500 binin altına düşmesinden dem vuruyorlar. Yerli otomobile vergi muafiyeti tanınacağından otomobil satışlarından elde edilen ÖTV geliri düşer diyen bile var. Piyasa koşulları veri kabul edilirse geçerli itirazlar bunlar. Ancak tam da bu noktada piyasanın kendisinin sorgulanması gerekmiyor mu? Sağcı, burjuva partilerinin bu itirazları yükseltmesi doğal ancak sol ve sosyalist cenahtan aynı sözlerin tekrarlanması çok yazık!

Piyasanın ve yabancı sermayenin köleleri yapamaz! Biz yaparız!

Hâlbuki sosyalistler “yapamazsınız” demek yerine “biz yaparız” demesi gerekenlerdir. Yerli otomobil yapılması gerçekten işçi ve emekçilerin menfaatine ise, tüm milletin gelecekteki gelirlerini şirketlere ipotek ettirmeden (geçiş garantisi, hasta garantisi, alım garantisi vb. ile) otoyol, hastane, kanal yapmayı hayal edemeyen bir kapitalist iktidarın aksine devlet mülkiyeti ve planlama temelinde gerçek radikal çözümleri sadece sosyalistler sunabilir. Bugün otomobilin yerli ve milli olmasından önce fabrikaların kamulaştırılmasını gündeme getirebilecek olan sadece sosyalistlerdir. Yeni montaj fabrikası kurmak yerine Renault’nun, Fiat’ın, Ford’un, Toyota’nın, Honda’nın, Mercedes’in tesislerini işçi denetiminde ve tazminatsız olarak kamulaştırmak büyük bir üretim kapasitesini özel şirketlerin elinden alıp millete mal edecektir. 

Ayrıca üretimde ithal girdiyi azaltmak için montaj tesisleri yetmez. Motor ve batarya başta olmak üzere otomobilin her bir parçası sayısız ayrıntıda parçadan oluşmakta ve bunların seri üretimi için ciddi bir yatırım seferberliği ile yeni fabrikalar kurulması gerekmektedir. Nihayet teknoloji ve sermaye yoğun otomobili, evde ekmek üretir gibi üretmeyi düşünemezsiniz. En iyi çözüm SSCB’de olduğu gibi farklı ülkelerin üretim kapasitelerinin ortak planlamaya dâhil edilmesidir. Kapitalist dünya ile ticaret gerektiğinde ise menfaatinizi ancak dış ticarette devlet tekeli ile koruyabilirsiniz. Gümrük Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü gibi prangalardan kurtulmak zorunludur. Borsa ülkeye kaynakların girdiği değil sermayenin sömürü için gelip, kârlarını emperyalist merkeze uçurduğu bir kapıdır. Borsanın kapatılmasını savunan sadece sosyalistler olabilir. Bu önlemler ve yapılması gereken yatırımlar kâr amacı güdülerek ve piyasa koşulları dâhilinde yapılamaz. Kamu yatırım seferberliği ile, dış ticarette devlet tekeli ile ve sosyalist planlama ile yapılabilir.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2020 tarihli 124. sayısında yayınlanmıştır.