Serbest piyasa karın doyurmuyor!
Gıda enflasyonunun yüzde 30’ları geçmesi yerel seçimler öncesinde Erdoğan’ı harekete geçirdi. Erdoğan belediyeleri devreye sokarak tanzim satış noktaları kurarak belirli sebze ve meyvelerin nispeten düşük fiyatlarla satılması yoluna gitti. Tüm siyasi hayatı boyunca piyasa ekonomisini kutsayan bir sağcı liberal olan Erdoğan yaptığı uygulama ile aslında piyasa ekonomisinin iflas ettiğini itiraf etmiş oluyor.
Özelleştirme ve serbest piyasa: Zorunlu vejetaryenlikten açlığa
Tarım ve hayvancılık rekabetin baskısı altında bitirildi. Gümrük birliği bu süreçte çok büyük ve yıkıcı bir etki yarattı. Et ve Balık Kurumu özelleştirme kapsamına alındı, İstanbul başta olmak üzere bir dizi ilde kapatıldı. Türkiye’nin dört bir yanındaki et kombinaları satıldı. Süt Endüstri Kurumu Koç Holding’e peşkeş çekildi. Devlet gıda üretiminden çıkartıldı ve piyasanın hükmü altında et de işçinin emekçinin sofralarında görülmez oldu. Serbest piyasa emekçi halkı zorunlu vejetaryen yaptı. Sebze ve meyve fiyatları da el yakmaya başlayınca zorunlu vejetaryenlik düpedüz bir gıda krizine doğru ilerlemeye başladı.
En yalın ifadeyle serbest piyasa ekonomisi halkı besleyememektedir. Dolayısıyla da tanzim satışlar gündeme gelmiştir. Ancak Erdoğan ve AKP iktidarı, halkın yaşadığı gıda sorununu çözmek için değil, gıda enflasyonunun yerel seçimlerde sorun yaşatmaması için tanzim satışları gündeme getirmiştir. Erdoğan’ın gıda sorununu kalıcı bir çözüme kavuşturmak için ne niyeti ne de programı vardır. Tanzim satış uygulaması bile sınırlı bir süre için gündemdedir. Tarım Kredi Genel Müdürü uygulamanın 2,5 aylık süre için planlandığını açıklamıştır. Sonrasında her şey yeniden piyasa anarşisine terk edilecektir.
Serbest piyasaya iman edenler sorunları çözemez
Erdoğan’ın tüm siyasi hayatı boyunca kutsadığı serbest piyasadan uzaklaşması beklenemez. Nitekim yaptığı son açıklamada “serbest piyasa ekonomisi kuralları çerçevesinde ama ahlakı, izanı elden bırakmayan esnaf ve sanatkara sonuna kadar desteği sürdüreceğiz”demiştir. Yapılan uygulamanın “sonuna” kadar değil 2,5 aylık olduğunu biliyoruz. Ayrıca tanzim satış uygulaması içinde üreticiye destek de yok. Dolayısıyla bu cümlede tek gerçek olan Erdoğan’ın serbest piyasaya yönelik iman tazelemesidir. Bu da bize şunu göstermektedir Erdoğan çözümün değil sorunun kaynağı olmayı sürdürmektedir.
Amerikan muhalefetinin ve kuyrukçularının sefaleti
Öte yandan Amerikan muhalefeti ve onun kuyruğuna takılıp gitmekte olanlar da bu vesile ile Erdoğan’a bir alternatif olamayacaklarını göstermektedir. Daha önce muhalefet adı altında Merkez Bankası bağımsızlığını (yani apaçık Merkez Bankası’nın küresel sermayeye ve yerli tekellere doğrudan bağımlılığını) şiar edinenler bugün de Erdoğan’a karşı serbest piyasanın savunuculuğuna soyunmuş durumda. Serbest piyasanın yarattığı kriz değil tanzim satış kamyonlarının yarattığı kuyruğu, hatta o kuyrukta bekleyenleri eleştirenler var. Bu uygulama karaborsa yaratır diyen bile var. Halbuki karaborsa bu durumda, sadece devlet eliyle satış yapıldığında ve fiyatlar tamamen devlet kontrolünde olup, piyasa fiyatının altında belirlendiğinde oluşur. Halkı ikide bir cehaletle suçlayanlar kendi cehaletlerini böyle sergiliyorlar. İki sokak ötede piyasa fiyatından sebze meyve satışı yapan manav market varken karaborsa oluşmayacağını bile bilmiyorlar. Yaptıkları “serbest piyasa olmazsa karaborsa olur” şeklindeki köhnemiş liberal savı sayıklamaktan ibarettir. Nihayet işin doruk noktası belediyenin zarar ettirilmesinin eleştirilmesi… Güya Erdoğan’ın muhalifi olan bu insanlar, Türkiye’yi Anonim Şirket gibi yöneteceğim diyen Erdoğan’ı belediyeleri Anonim Şirket gibi yönetmemekle eleştiriyorlar.
Ya piyasa ya planlama: Orta yol yok!
Halbuki Erdoğan’ın seçim sorununun değil, halkın gıda sorunun çözülmesi için yapılacaklar bellidir. Devrimci İşçi Partisi sorunu, serbest piyasa kurallarının çiğnenmesinde değil tam tersine serbest piyasanın hakimiyetinin sürdürülmesinde görmektedir. Emekçi Halkın Krizden Çıkış Programı’nda ve son olarak yayınladığı “Orta Yol Yok” bildirisinde bunu tüm açıklığıyla ortaya koymuştur:
“Toprak ağalarının arazileri merkezi planlama doğrultusunda kamulaştırılsın, kooperatifleştirilsin, topraksız köylülere dağıtılsın! Tarım ve hayvancılıkta devlet çiftlikleri kurulsun!
Çiftçiye ucuz kredi, ucuz mazot, ucuz tohum, ucuz yem! Emekçi halka ucuz gıda!
Temel gıda maddelerinde KDV kaldırılsın, fiyatları devlet tarafından halkın alım gücü gözetilerek belirlensin!”
Tanzim satış düzenlemesi sadece dağıtım sürecinde devlet müdahalesini öngörmektedir. Halbuki esas olarak devlet tarım ve hayvancılıkta üretime el atmalıdır. Üreticinin desteklenmesi ile devlet yatırımlarının el ele gittiği ve piyasanın yerine planlamanın hâkim olduğu bir politika gerekir.
Tanzim satışa başlanması değil bu uygulamanın geçici olması sorundur. Tanzim satış yerlerindeki kuyruk değil kuyruğa neden olan tanzim satış yerlerinin azlığı sorundur. Tanzim satış kamyonlarını ve onların önünde bekleyen halkı eleştirmekten daha akıl dışı bir şey olamaz. Bugün holdingler bünyesinde faaliyet gösteren dev perakende tekellerinin kamulaştırılması gerekir. Kamulaştırma ile halk ucuz gıdaya kuyruk bekleyerek değil alışveriş arabasıyla ulaşabilecektir.
Çözümün adresi İşçi Emekçi Hükümeti
Özetle halkın gıda sorununun çözümü mümkündür. Ancak Erdoğan’ın dediği gibi “serbest piyasa kuralları çerçevesinde” mümkün değildir. Bu tür yarı yol yöntemleri sadece Erdoğan’a seçimde oy kazandırır ama halkın karnını doyurmaz. Tam tersine seçim biter bitmez daha büyük bir fatura olarak milyonların karşısına çıkartılır. Dolayısıyla halkın gıda sorununun çözümü için Erdoğan’a güvenmemiz söz konusu olamaz bilakis onun ve ortaklarının liberal istibdadına son vermemiz lazımdır. Öte yandan sağıyla soluyla Amerikan muhalefetinin de ne kadar çürümüş olduğu ortadadır. Emekçi halk kendi göbeğini kendi kesecektir. İşçi emekçi milyonların apaçık ortada olan çözüme ulaşması için bir işçi emekçi hükümeti gerekir.