Kıdem tazminatı saldırısı bitmedi! Sermayeye kaynak yaratmak, devletin açıklarını kapatmak için gözleri işçinin kıdeminde!

Kıdem tazminatının fona devri iş güvencesinin tamamen yok edilmesi ve işçinin alın terinin yağmalanmasıdır!

Kıdem tazminatı ile ilgili Erdoğan bir kez daha işçi ve patron temsilcilerini aralarında uzlaşmaya çağırarak kıdem tazminatını fona devretme girişimini bir süre daha erteledi. Gerek sendikalardan gerekse geniş işçi kesimlerinden gelen yoğun itiraz ve tepkilere karşı Erdoğan ve iktidarı taktik olarak geçici bir geri adım attı. Bu esnada işçilere hoş görünmek için “her bir işçimizin kazanılmış hakkını korumak bu ülkenin cumhurbaşkanı ve işçilikten gelen ferdi olarak en başta görevimizdir” diyen Erdoğan, her zaman olduğu gibi çok geçmeden dediğinin tam aksini yaptı. Meclisten geçirilen istihdam paketindeki ücretsiz izin maddesi ile patronlar işten çıkartmalarda bir yıl kıdem tazminatı ödemekten kurtarıldı. Böylece işçinin en temel hakkı korunmamış ve gasp edilmiş oldu. Erdoğan lafta işçilikten geliyorum dedi ama icraatta yine patronların istediğini yaptı.

Devlet ve sermaye işsizlik sigortası fonunu hortumluyor

Kıdem tazminatının kaldırılarak bir fona devredilmesi ve bireysel emeklilik sistemine entegre edilmesine yönelik girişimler şimdilik bir yasa tasarısı haline gelmediyse de tümüyle rafa kaldırıldığını söylemek mümkün değil. Zira iktidar ve sermaye el ele işçilerin alın teri ile oluşturulan işsizlik sigortasına hortumu dayamış durumda. Seneye 131 milyar liralık varlıkla giren fonda Temmuz ayında 114 milyar lira kaldı. Hâlâ epey para varmış gibi görünüyor. Ama bu rakamın sadece yüzde 14,5’i (16,5 milyar lira) nakit olarak bulunuyor. Geri kalanı hazine tahvillerine yatırılmış olarak devletin bütçe açığını finanse etmek için kullanıldı.

Salgının başladığı süreçte Merkez Bankası bu tahvilleri üzerine alarak 5 milyar liralık bir nakit kaynak sağladıysa da bunun ne kadar tekrarlanabileceği şüpheli. Çünkü Merkez Bankası’nın da durumu iç açıcı değil. Net altın ve döviz rezervi 25 milyar dolar olan Merkez Bankası’nın elindeki emanet dövizler olarak değerlendirebileceğimiz SWAP yoluyla elde edilen (4 aya kadar vadeli) 30 milyar doları düştüğünüzde SWAP hariç net rezervler 5 milyar dolar ekside. 

109 milyar bütçe açığını emekçi halkın sırtına yüklemek istiyorlar

Devletin bütçe açığı ise giderek büyüyor. Hazine Bakanlığının verilerine göre bütçe Haziran’da 19 milyar, ilk 6 ayda 109 milyar açık verdi. Bütçenin açık vermesi halkın ihtiyaçlarının bir gereği ise sorun yoktur. Ancak bugün sermayeye kaynak aktarmak, şirketlerin vergi borçlarını silmek, teşvik ve destekler, müteahhitlerin kazanması için kamu bankalarının zarar ettirilmesi ve savaş harcamaları dolayısıyla verilen bütçe açığı halkın daha da fakirleşmesi demek. Bu açığın, yine iflas halindeki Merkez Bankasının para basarak finanse etmesi de enflasyon ve hayat pahalılığı ile faturayı işçi sınıfına ve emekçi halka ödetmenin bir başka yolu. 

Gözleri hala kıdem tazminatında! Kırmızı çizgimizi savunalım!

Devlet önümüzdeki sonbaharla birlikte tüm bu açıkların yükünü işçi sınıfına yıkmak için, kıdem tazminatı fonunu tekrar gündeme getirecektir. Suyunu çeken işsizlik sigortası fonunun yanında hortumlayacak yeni bir havuz oluşturmak istiyorlar. Emekçi halkın gelecek olanı bugünden görüp rehavete kapılmadan mücadeleye hazırlanması gerekiyor. Ülkeyi ekonomik olarak iflasa götüren, alın teriyle emeğiyle bu ülkeyi sırtında taşıyan işçi ve emekçiler değil, milletin tepesine çöken asalak sermaye sınıfıdır. Krizi yaratan sermayedir, bedelini onlar ödemelidir. Bunun için işçi sınıfı kıdem tazminatında çizdiği kırmızı çizgiyi ne pahasına olursa olsun savunmaya devam etmelidir.

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ağustos 2020 tarihli 131. sayısında yayınlanmıştır.