Hükümet ve sermaye enflasyonu işçi sınıfına saldırmak için kullanıyor

enflsyon

Resmi enflasyon rakamları ile çarşıda, pazarda, markette halkın karşılaştığı enflasyon hiçbir şekilde birbirini tutmuyor. TUİK’in açıkladığı son yıllık enflasyon rakamları ise tüketici fiyatlarında (TÜFE) yüzde 18,95; üretici fiyatlarında (ÜFE) ise yüzde 44,92 olmuştu. Bağımsız enflasyon araştırma gruplarının verdiği rakamlar ise çok daha vahim. Örneğin Haziran için resmi enflasyon rakamı aylık bazda 1,94 açıklanırken Enflasyon Araştırma Grubu aynı ayda tüketici fiyatlarının yüzde 3,28 arttığını hesapladı. Temmuz ayı rakamlarında ise durum daha da vahim. TUİK’in yüzde 1,8’ine karşılık gerçek rakam yüzde 4,89! Buna ek olarak resmi açıklamalarda bile görülen ÜFE ile TÜFE arasındaki büyük fark enflasyonun önümüzdeki süreçte daha da artacağına işaret ediyor

“Enflasyon hedefi” sermayenin saldırı parolasıdır

Para politikasında ve enflasyonla mücadelede sorumluluk sahibi olan Merkez Bankası da sürekli enflasyon beklentisini yukarı doğru değiştiriyor. Nisan ayında yüzde 9,4’ten yüzde 12,2’ye yükseltilen enflasyon beklentisi 29 Temmuz’da açıklanan enflasyon raporunda yüzde 14,1’e çıkarıldı. Bu vahim tablo içinde Merkez Bankasının enflasyon hedefi 2022 için yüzde 7,8; 2023 için ise yüzde 5! Merkez Bankasının ilan ettiği bu hedefler, sadece bir iyimserlik, gelecek için bir vaat ya da iktidarın propagandası olarak görülmemelidir. İşçi ve emekçiler “enflasyon hedeflemesi” ifadesini duydukları yerde bir sınıf saldırısının gelmekte olduğunu anlamalıdır.   

TÜİK emek hırsızlığının suç ortaklığını yapıyor

İşçi ve emekçiler için, hükümet ve hükümetin temsilciliğini yaptığı sermayenin enflasyon hedeflemesinin anlamı ücretlerin enflasyona ezdirilmesidir. Çünkü memurlar, kamu ve özel sektör işçilerinin ücret zamlarının belirlenmesinde hükümet ve patron tarafı mevcut enflasyonu değil hedeflenen enflasyonu baz almaya ve bunu işçi tarafına dayatmaya çalışır. Gerçekleşen enflasyon daha yüksek olduğunda bu fiilen ücretlerin alım gücünün düşmesi anlamına gelmektedir. Bu noktada başka bir kandırmaca yıl içindeki enflasyon zamlarında gündeme gelmektedir. Hükümet ve patron tarafı ikinci altı aydan sonra sözleşmelere enflasyon farkı koymaktadır. Ama bu enflasyon farkları da ücretlerdeki erimeyi engellemez. Çünkü bu zamlar işçinin çarşıda, pazarda, markette karşılaştığı enflasyona göre değil TÜİK’in resmi ve güdümlü rakamlarına göre yapılır. Yukarıda verdiğimiz örnekte ilk 6 ay için enflasyon alan işçilerin sadece Haziran ayı için 1,3 puanlık bir kaybı olduğunu görüyoruz. Temmuz ayı için ise kayıp 3 puana çıkıyor. İki ayda 4,5 puana yakın kayıp!

Hükümetten ve patronlardan alınan her kuruş emeğin hakkıdır

Son TUİK açıklaması ile resmi enflasyonun dahi yüzde 19 (TÜFE) olduğu, gerçek enflasyonun ise bunun çok üstünde seyrettiği ve gidişatın da kötüye gittiği bir ortamda hükümet kamu işçilerine yüzde 9 zam önerisiyle kapıyı açmıştır. Peşinden memur zamları ardından da metal işçilerinin MESS sözleşmeleri gelecektir. Tüm bu süreçlerde çarpıtılmış enflasyon oranları sermayenin elinde bir koz olarak sınıf mücadelesi sahasına sürülecektir. Patronlar yine işçi ve emekçilerin isteklerini “gerçekçi” bulmayacaklar. Halbuki işin gerçeği bugün sendikaların istediği zam oranları fiilen “zam” değildir. Ücretlerdeki kayıpları ancak telafi edecek talepler öne sürülmektedir. İşçiler ve emekçiler de bu sürece sermayenin ve hükümetin yaptığı gibi bir sınıf mücadelesi anlayışıyla yaklaşmalıdır. Kamu işçisi, memurlar ya da metal işçileri kim olursa olsun işçi sınıfının devletten ve patronlardan alacağı her kuruş, hem hakkıdır hem bir bütün olarak işçi sınıfının kazanımı olacaktır. İster kamuda isterse özelde olsun ücretler için verilecek her mücadeleyi ayrı gayrı demeden tüm işçi sınıfı sahiplenmelidir. Örgütsüz her işyeri örgütlenmeli ve bu mücadelede yeni mevziler oluşturmalıdır.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2021 tarihli 143. sayısında yayınlanmıştır.