Devr-i israf mı devr-i sabık mı?

31 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini AKP kaybedince büyük bir panik başlamıştı. Süleyman Soylu devreye girmiş, polis seferber olmuş, seçimi iptal ettirmek için hummalı bir çalışma başlatılmıştı. MHP lideri Devlet Bahçeli MİT, polis ve jandarmanın YSK’yı doğru kararı vermesi için yönlendirmesi gerektiğini söyleyecek kadar ileri gitmişti. Sonunda başardılar, YSK’ya seçimi iptal ettirdiler. Ancak bu büyük telaş halkın içinde belli kuşkuların daha da fazla artmasına yol açtı. Seçimde hile yapıldığına dair kuşkular değildi bunlar. Halk, telaşın belediyede yapılan yolsuzlukların ortaya çıkmaması için olduğunu düşünmeye başladı. Nitekim tekrarlanan seçim AKP-MHP ittifakının daha büyük bir hezimetiyle sonuçlandı. Ardından halkın kuşkularını doğrulayan ve arttıran bilgiler ortalığa saçılmaya başladı. AKP’li yıllarda belediye kaynaklarının hortumlanarak yandaşlara dağıtıldığına dair iddiaların sembolü ise Yenikapı’da sergilenen binlerce araç oldu. Bu süreçte kamuoyuna yansıyan iddialar şöyle: 

1) 2011-2019 yılları arasında, AKP yandaşı Yeni Şafak gazetesinin sahibi Nuri Albayrak'ın damadı Adem Altunsoy'a ait Platform Turizm isimli araç kiralama şirketine 212 ihale verilmiş. Bunların tutarı 1.3 milyar lirayı aşıyor.

2) AKP'ye yakınlığıyla bilinen Türkmedya isimli medya grubuna her ay 10 milyon liralık para, "reklam geliri" adı altında İBB kasasından aktarılıyor.

3) İBB'nin 2019 başlarında hazırladığı ve kamuoyuna açıklanmayan raporla ilgili açıklamalar yapan CHP'li İBB Meclisi üyesi Tarık Balyalı, Cumhurbaşkanı ve AKP şefi Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın yönetiminde yer aldığı Türkiye Gençlik Vakfı'na (TÜGVA) 74.3 milyon liralık kamu kaynağı hibe edildiğini söyledi. Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı'na (TÜRGEV) 51.6 milyon, başkanlığını Erdoğan'ın damadı Selçuk Bayraktar'ın yaptığı Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı'na 41.4 milyon, adı çocuk istismarı ile gündeme gelen Ensar Vakfı'na 29.8 milyon, mütevelli heyetinde Bilal Erdoğan'ın yer aldığı Okçular Vakfı'na 16.6 milyon, Aziz Mahmud Hüdai Vakfı'na 16.5 milyon liralık hibe yapılmış. Okçular Vakfı'na ayrıca 4 milyon lira değerinde nakdi yardım, "proje desteği" adı altında sağlanmış. 2004-2018 yılları arasında iktidara yakın ve İslamcı kimliğiyle bilinen 20'ye yakın vakıf ve derneğe toplam 847.5 milyon lira değerinde yurt ve okul yardımı yapılmış. Arsa ve bina tahsislerinin değeri ise 1 milyar lirayı aşıyor. Bina tahsislerinden faydalanan vakıfların arasında Yeni Dünya Vakfı da bulunuyor. Bu vakfın başkanı Mahmut Göksu. Mahmut Göksu, seçim sürecinde Ekrem İmamoğlu'na yönelik ırkçı sözleriyle gündeme gelen Esenler Belediye Başkanı ve İBB Meclisi AKP grup sözcüsü Mehmet Tevfik Göksu'nun ağabeyi.

4)  Yeni Dünya Vakfı yöneticisi ve iş adamı Gazi Akmercan'ın sahibi olduğu Akmercan Turizm Taşımacılık Şirketi, 2010-2019 yılları arasında İBB'den toplamı 1.3 milyar lirayı bulan 120 ihale almış.

5) Bünyesinde Sabah, ATV ve Takvim'in de bulunduğu Turkuvaz Medya'nın bağlı olduğu Kalyon Holding, İBB'den aralarında Mecidiyeköy-Mahmutbey Metro Hattı, Hasköy Tüneli, Anadolu Yakası İçme Suyu Projesi, Başakşehir Stadyumu ve Terkos-İkitelli İçme Suyu Hattı'nın da olduğu pek çok ihale aldı. Aynı Turkuvaz Medya, İBB'nin AKP'de olduğu dönemde 15 günde bir yayınlanan belediyeye ait "İstanbul Ajansı" isimli bültenini de basmaktaydı.

6) TRT 1'de yayınlanan Mehmetçik Kut-ül Amare dizisine 12.7 milyon lira, "sponsorluk parası" olarak verilmiş. Dizinin yapımcısı Mehmet Bozdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın yakın arkadaşı.

Tüm bunlar son derece ciddi iddialar. Ancak bu iddialar Ekrem İmamoğlu ve CHP tarafından bir israf tablosu olarak sunuldu. Apaçık yolsuzluk iddialarını israf parantezi içine alıp sunmanın bir anlamı var! Yolsuzluk iddiası soruşturulmalı, yargıya intikal ettirilmeli ve sorumlularının cezalandırılıp, kamunun zararı tahsil edilmelidir. Oysa israf dediğinizde meseleyi bir politik eleştiriye indirgersiniz. Ekrem İmamoğlu, diğer CHP’li belediye başkanlarıyla saraya çıktığında neden yolsuzluk değil de israf dediği apaçık ortaya çıkmıştır. Çünkü İmamoğlu, kamunun kaynaklarının yağmalanmasının hesabını sormak yerine bu tabloyu pazarlık gücü olarak kullanmayı seçmiştir. Nitekim Erdoğan da aynı saray buluşmasında Devri Sabık peşinde olmayın, hizmet yapın demiş ve bakanlarına belediyelerin “mali” sorunlarını çözmesi için talimat vermiştir. Tam da beklediğimiz gibi bu görüşmenin ardından israf iddialarının da arkası bıçak gibi kesilmiş durumdadır. Oysa iddialar ortadan kalkmamıştır. Kamu kaynaklarının yağmalanmasının yani halktan çalınan milyarların hesabı ortadadır. Bu hesabı belli ki CHP değil halkın kendisi soracaktır!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2019 tarihli 121. sayısında yayınlanmıştır.