Açlığa yoksulluğa mahkûmiyetin adı vergi dilimi
Açlık sınırı 7 bin lirayı, bekâr bir işçinin geçim maliyeti 9 bin lirayı, yoksulluk sınırı 23 bin lirayı aşmış durumda. Ücretler TÜİK’in açıkladığı ama hükümetten ve işçisine zam yapmaktan kaçınmak isteyen patronlardan başka kimsenin ciddiye almadığı enflasyon rakamları göz önüne alınarak düzenleniyor. Bu yüzden ücretler gerçek enflasyon karşısında eridikçe eriyor. Bu da yetmezmiş gibi vergi adaletsizliğinde bıçak kemiğe dayanmış durumda. AKP vergi dilimi adı altında işçiden emekçiden nasıl daha fazla vergi alırım, patronların yükünü nasıl millete yüklerim derdinde.
Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmasını sağlaması beklenen vergi dilimi sistemi AKP’nin senelerdir uyguladığı ekonomi politikaları sayesinde tam tersi yönde işler hale gelmiş durumda. İşçinin emekçinin vergi yükü her yıl aydan aya artıyor.
İşçiyi emekçiyi yoksullaştıran sistem nasıl işliyor?
Her yıl artan oranda vergi alınan vergi dilimleri belirleniyor. Bu senenin başında %15’lik en düşük gelir vergisi dilimi 32.000 lira olarak açıklandı. Geliri 32.000 lirayı geçen bir çalışan ikinci vergi dilimine geçip %20 vergi ödüyor. Gelir 70.000 lirayı geçince de üçüncü vergi dilimine geçip %27 vergi ödüyor. Açlık sınırının altında maaş alanlar bile sanki çok zenginmiş gibi birkaç ay içinde ikinci vergi dilimine hatta Ağustos-Eylül aylarında %27’lik üçüncü vergi dilimine geçiyor. Aylar ilerledikçe ödenen vergi artıyor, maaşlar bir defa daha eriyor. Seneler boyunca bu dilimler ne enflasyona, ne asgari ücret artışına, ne de her yıl diğer vergi harç ve cezaların artışını belirleyen yeniden değerleme oranına göre düzenlenmeyince ücretliler her yıl daha fazla vergi veriyor. Mesela bu sene yapılan Temmuz zammı vergi dilimine kurban gitti.
Sadece bu da değil. AKP iktidarı 2006 yılında ücret gelirlerine uygulanan 5 puanlık vergi indirimini kaldırdı. Yani 2006 senesinden itibaren işçi, patronuyla aynı miktar gelir üzerinden aynı oranda vergi vermeye başladı. Bu da yetmiyor işçi emekçi KDV ile ikinci, ÖTV ile üçüncü defa vergi ödüyor. İşçi emekçi çalışıyor üretiyor, vergi üstüne vergi veriyor, sefasını patronlar sürüyor.
Bu düzenin yarattığı açlar ve yoksullar ordusundan değil, onların sırtından geçinen zenginlerden vergi alınsın!
Bu yıl yapılan son düzenlemeyle asgari ücret ve diğer ücretlerin asgari ücret kadar olan kısmı vergiden muaf. Ancak bu vergi dilimi düzenlemesi asgari ücretin biraz üzerinde ücret alanların ücretlerinin aylar içerisinde azalmasına ve asgari ücrete yaklaşmasına hatta epeyce bir kısmının asgari ücretli olmasına sebep oluyor.
Bunu engellemek için vergiler ve ücretler yoksulluk sınırı göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir. Vergi muafiyeti asgari ücretle sınırlı olmamalı, yoksulluk sınırının altında geliri olan tüm ücretliler gelir vergisinden muaf tutulmalıdır.
Bu da yetmez, temel ihtiyaç maddelerinden alınan KDV sıfırlanmalı, evlerde kullanılan elektrik, su, doğalgazdan alınan ÖTV tamamen kaldırılmalıdır. Ortaya çıkacak vergi kaybını telafi etmek için kurumlar vergisi arttırılmalı, vergi muafiyeti, teşvikler adı altında yoksul halkın rızkını zenginlere sermaye yapan uygulamalara son verilmelidir.
Özellikle de şirketlerin vergi borçlarının veya kamu bankalarına olan kredi borçlarının uzlaşma adı altında silinmesi uygulamasına son verilmeli, borcunu ödeyemeyen şirketler işçi denetiminde kamulaştırılmalıdır!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2022 tarihli 157. sayısında yayınlanmıştır.