DİP Bildirisi: Türkiye'nin Suriyeleştirilmesine karşı oylar HDP'ye, İşçinin emekçinin zaferi için Devrimci İşçi Partisi saflarına!
İşçiler emekçiler!
Neden seçime gittiğimizi hatırlayalım! Erdoğan ve AKP, başkanlık hayallerini ve tek başına AKP iktidarını engelleyen 7 Haziran sonuçlarını hiçe sayarak önce hükümet yetkisini gasp ettiler. Seçilmemiş bakanlarla aylarca ülkeyi tek başlarına yönettiler. Sonra meclisin de kapısına fiilen kilit vurdular. Meclisin çalışması yolsuzluğun, hırsızlığın, MİT TIR'larının gündeme gelmesi demekti. Erdoğan daha ilk günden yeniden seçime gitmeyi aklına koymuştu. Her şey Erdoğan'ın ikbali içindi. Tüm hamlelerini bunun için yaptı. Davutoğlu'nun yetki gaspçısı hükümeti eliyle savaş çıkarttı. Amacı HDP'yi barajın altına iterek yeniden tek başına iktidar olmaktı. Anketler tersini gösterince savaşı daha da yaymaya, Suriye'ye girmeye niyetlendi. Gerekirse resmen savaş ilan edip seçimleri bile erteletmeyi planlıyordu. Rusya ön alınca bu plan da suya düştü. Erdoğan'ın ve AKP'nin bundan sonra istediğini elde etmek için planı Türkiye'yi Suriyeleştirmek. Kürt halkına karşı başlattığı savaşı tüm Türkiye sathına yaymak. Kardeşi kardeşe kırdırmak. Her şey Erdoğan'ın ikbali, AKP'nin tek başına iktidarı için!
İşçiler emekçiler!
Unutmayın! Erdoğan milli ve yerli edebiyatı yaparken, AKP iktidarı altında NATO Kürecik'te radar üssü kurdu, önce İncirlik sonra Diyarbakır üsleri emperyalist uçakların operasyonlarına açıldı. Ortadoğu'da Suudi Kralı ve Katar Emiri ile birlikte oynadıkları kirli mezhep savaşı oyununun baş destekçisi, İsrail Siyonizmi ve ABD emperyalizmi idi. Türkiye'nin Suriye'ye girmesine Türkiye halkının büyük çoğunluğu karşı çıkarken nedense Erdoğan'ı ve AKP'yi bu konuda tek destekleyen Fransız emperyalizmi oldu. Erdoğan ve AKP yerli olmasına yerlidir ama emperyalizmin yerli işbirlikçisidir. Tüm tarih ve bugün gösteriyor ki emperyalizm bir ülkeyi en kolay saraylardan yönetir. 1 Kasım'da emperyalizme ve yerli işbirlikçisi AKP'ye geçit verilmemelidir!
İşçiler, emekçiler!
Erdoğan'ın savaşı bizim savaşımız değildir. Erdoğan'ın ikbal savaşında ölenler onun 13 yıllık iktidarından nemalanan patronların, müteahhitlerin değil, tüm bu dönemde borç batağına batan ve sefalete sürüklenen işçilerin, emekçilerin, köylülerin çocuklarıdır. Bugün Türk ve Kürt halklarını düşmanlaştırmayı hedefleyen haberlere kanmayın. Erdoğan'ın ve AKP'nin teröre karşı savaştığını söyleyen medyanın, Gezi'de penguen belgeseli gösteren, metal grevinde üç maymunu oynayan medya olduğunu unutmayın. Terör yok, savaş var! Bu savaş, ne bir örgüte ne de bir devlete karşı veriliyor. Erdoğan ve AKP, 7 Haziran'da kim onu başkan yaptırmadıysa kim onlara meclis çoğunluğunu vermediyse ona karşı savaşıyor! Kendi halkına karşı savaşan bir yönetimle karşı karşıyayız. 1 Kasım'da buna son verilmelidir.
İşçiler, emekçiler!
Meclisi çalıştırılmayan, hükümeti gasp edilen bir ülkenin saraydan yönetilmesine şaşılır mı? Cumhurbaşkanı'nın kendi yeminini bir büyük yalan hâline getirdiği, anayasayı çiğneyip paçavraya çevirdiği bir ülkede işçinin, emekçinin, yoksul köylünün, kadının, gencin, Kürdün, Alevinin haklarının en ufak bir yasal güvencesi olabilir mi? Mahallesinde direnen Kürt gencine "Yasalara güven, hayatın güvence altında, hendek kuracağına oy ver" diyebilecek olan var mı? Bu insanlar 7 Haziran'da oyunu verdi ve beş aydır seçilmemiş bir hükümetin kararlarıyla bombalanıp katlediliyorlar. Bu Kürt gençlerini en iyi anlaması gereken Gezi barikatlarında direnen gençler, fabrikalarında grev yapan işçilerdir. Kürtlere sokağa çıkmayı yasaklayıp, sonra başını çıkarır çıkarmaz, tandıra, namaza, kuyuya çıkanı kadın çocuk yaşlı demeden katledenler, Gezi'de gençlerimizi öldürenlerle, grevleri yasaklayıp işçiyi sefalete mahkûm edenlerle aynıdır. Haksız olanlar kendi ikbali için savaş çıkartanlar, patronların menfaati için grev yasaklayanlar, toprak rantı için köylünün suyunu gasp edenler, ormanları yakanlardır. Tüm bunların hamiliğini AKP iktidarı yapmıştır ve yapmaktadır. Türkiye'de haksızlığa, baskıya ve sömürüye karşı tek bir haklılar cephesi vardır.1 Kasım'da haklılar bir yana toplanmalıdır!
İşçiler, emekçiler!
Hak istemek yetmez, hakkımızı gasp edenin elinden onu çekip almamız gerekir. Özgürlük istemek yetmez, firavunlara karşı başımızı kaldırmak gerekir. Barış istemek yetmez, savaşı çıkartanları, Erdoğan'ı ve AKP'yi yenmeden savaş bitmez!
MHP, AKP'nin koltuk değneği olduğunu her fırsatta gösteriyor. MHP, haklılar cephesini ırkçı zehirle bölüp parçalayan, AKP'ye, sermayeye, emperyalizme paha biçilmez hizmetler sunan bir parti. Peki AKP'ye ve Erdoğan'a “Devri sabık yaratmayacağım” diyerek güvence veren, 400 milletvekilini ben tamamlayacağım diyen, işçi düşmanı AKP ile koalisyon görüşmelerinin ilk oturumunda ekonomide anlaştıklarını söyleyen, Erdoğan ve ailesinin yargılanmasının pazarlık konusu olduğunu ancak seçim kararı alındıktan sonra açıklayan, AKP'yi en çok kendisiyle koalisyon kurmadığı için eleştiren Kılıçdaroğlu'nun müteahhit partisi CHP ile mi yeneceğiz?
7 Haziran'dan bu yana halka kan kusturan, MHP ve CHP'si, TÜSİAD ve MÜSİAD'ı ile haksızlar cephesinin karşısında birleştiği HDP, sandıkta haklılar cephesinin, işçilerin, emekçilerin, yoksul köylülerin, kadınların ve gençlerin tek birlik adresi olacaktır. Erdoğan'ın ve AKP'nin Türkiye'yi Suriyeleştirmesi sandıkta yenilmeleriyle ve HDP'nin yeniden meclise girmesiyle engellenebilir. Ama 1 Kasım'ın sadece bir aşama olduğunu unutmamalıyız. Erdoğan ve AKP'nin yenilgisi ile doğacak boşluğu Abdullah Gül'lü, Kemal Kılıçdaroğlu'lu, Devlet Bahçeli'li başka gerici ve Amerikancı alternatifler doldursun istemiyorsak 1 Kasım'da sandıkta göstereceğimiz birliği ileriye taşımalı, Gezi'nin isyanını, metal işçisinin grevini, Kürt halkının Serhildanını birleştirecek bir mücadeleyi yükseltmeliyiz!
İşçiler emekçiler!
HDP'ye oy vermek HDP'nin tüm politikalarını desteklemeyi gerektirmez. HDP'ye oy verin çünkü işçi düşmanı ve emperyalizm işbirlikçisi Erdoğan’ı ve AKP'yi yenmeliyiz. Türkiye'nin Suriyeleştirilmesini engellemeliyiz! 1 Kasım bu yönde sadece bir adımdır. Sandık hiçbir sorunu esastan çözemez.
Bu çok önemli bir adımdır, acil bir görevdir ama yeterli değildir. Mücadelenin zaferi için Devrimci İşçi Partisi saflarında birleşin! Çünkü kurtuluşun yolu sermaye ile uzlaşıya dayanan "radikal demokrasi"den değil sermayeye karşı uzlaşmaz bir işçi demokrasisinden geçiyor. Çünkü haklılar cephesini kimlik politikası böler, sınıf politikası birleştirir. Çünkü Ortadoğu'da yaşayan halklar olarak özgürlük istiyorsak Kürtlerle barışmak kadar emperyalizmle ve Siyonizmle savaşmak zorundayız. Çünkü işçi sınıfının yeri kendi partisidir. İşçi sınıfının kurtuluşu sosyalizmdedir!