DİP Bildirisi: İşçi sınıfının anti-emperyalist mücadele programı
ABD ve diğer emperyalist güçler asla yenilmez değildir. Ezilen halklar emperyalizmi defalarca yenilgiye uğratmıştır. Vietnam’dan Küba’ya, milli mücadeleden bugüne emperyalizme karşı zaferin yolu emekçi halkı birleştirmekten ve örgütlemekten geçer.
Devrimci İşçi Partisi emperyalizme karşı mücadeleyi Türkiye’de işçi sınıfının en önemli görevlerinden biri olarak görmektedir. Türkiye’de emperyalist tehdidin içeriği doğru kavranmak durumundadır. Türkiye’nin NATO üyesi olması ve emperyalist üslere ev sahipliği yapması özel bir durum ortaya çıkartmaktadır. Türkiye hem emperyalist tehdit altındadır hem de komşu ülke ve halklara karşı emperyalist tehdidin bir merkezi konumundadır. Bu noktada Türk milliyetçiliğinin değişik versiyonları anti-emperyalist bir karakter göstermemektedir. Çünkü Türk milliyetçiliği Türk burjuvazisinin siyasetidir, Türk burjuvazisi ise sayısız ekonomik, siyasal hatta kültürel bağ ile emperyalizmle bütünleşmiştir. Türk burjuvazisinin çıkarı emperyalizmle bütünleşmeyi devam ettirirken sömürgelerini korumak ve mümkünse genişletmekten yanadır. İşçi sınıfı, burjuvazi için bu yolda emeği sömürülecek ve kanı akıtılacak bir kaynaktan ibarettir. Milliyetçilik ise işçi sınıfını sömürüye ve ölüme razı etmenin aracıdır.
Bu açıdan mevcut istibdad rejiminin emperyalizm ile sürtüşmesi doğru değerlendirilmelidir. Erdoğan ve AKP iktidarı, emperyalizme düşmanlık gütmek bir yana onunla pazarlık etme arayışı içindedir. Bu görülmediğinde iktidar yanlısı medyanın ABD ve Batı karşıtı demagojisini gerçek zannetmek hatasına düşülebilir.
Diğer yandan emperyalizm Türkiye halkına kendisini değişik, özellikle de demokratik ve özgürlükçü kılıklarda pazarlamaktadır. Bugün de Erdoğan ve AKP’nin istibdad rejimine karşı çıkan milyonlara, kendisini yine demokrasi ve insan haklarının savunucusu kılığında sunmaktadır. Emperyalizmin içine girdiği kılıklara bakıp kanmamak gerekir.
Emperyalizm Erdoğan’a ve AKP’ye düşman mıdır? Hayır!
Dün, 28 Şubat sürecine destek veren, Erdoğan ve ekibini ABD’de ağırlayıp Erbakan’ın karşısında yeni bir parti kurmaları için icazet veren ABD emperyalizmidir. Bugün, emperyalizm Erdoğan ve AKP ile pazarlık içindedir. Erdoğan ve AKP’nin kozu, emperyalist spekülatör Soros’un deyimiyle, orduyu bir ihraç malı olarak kullanmaktır. ABD’nin elinde ise ekonomik ve askeri gücünün yanında Erdoğan’a kadar uzandığı bilinen bir Zarrab davası ve Suriye iç savaşında birlikte işledikleri suçların yüklü dosyaları vardır. NATO üyeliği ve İncirlik üssü Türkiye’nin değil emperyalizmin elindeki kozlardır. Gelecekte, Erdoğan ve AKP, şantaj, tehdit ya da ikna ile emperyalist planlara koşulduğunda hava tamamen değişecektir.
Emperyalizm istibdada düşman mıdır?Hayır!
Dün,Türkiye’deki her türlü ilerici gelişmeyi ezen baskıcı rejimleri, darbeleri ve faşist hareketleri destekleyen hatta bizzat örgütleyen ABD emperyalizmi olmuştur. Kendini demokrasi cenneti gibi gösteren AB emperyalizminin ABD ile birlikte 12 Eylül’ü desteklediği, istibdadın toplama kampları olan F Tipi cezaevlerini Türkiye’ye ihraç ettiğini de unutmamalıyız. Bugün, ABD ve Avrupa emperyalistleri kendi menfaatleri söz konusu olduğunda demokrasi ve insan haklarıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan gerici Suud rejimini, Ukrayna’da Nazileri, Mısır’ın darbecisi General Sisi’yi himaye etmektedir. AB’nin kendi içinde Polonya ve Macaristan gibi despotik iktidarlar mevcuttur. Almanya’da Naziler yeniden yükselişe geçmiştir, Yunanistan’da Altın Şafak faşistleri Avrupa değerleri ile uyumlu biçimde emekçilere ve sola saldırmaya devam etmektedir. Türkiye’de de istibdad rejimi grevleri yasaklayarak Amerikan, Alman, Fransız, İngiliz, Belçikalı tekellerin çıkarlarını Türkiye vatandaşı emekçilerin karşısında korumaktadır. İşçi ve emekçinin hiçbir ekonomik sosyal hakkı güvence altında değilken, istibdad emperyalist sermayenin garantörüdür. Gelecekte, emperyalistler kendi çıkarlarına olduğunu gördüklerinde her yerde ve Türkiye’de de daha ağır istibdad koşullarını hatta faşizmi desteklemekten geri durmayacaklardır.
Emperyalizm emekçi halka düşman mıdır? Evet!
Dün, emperyalizm şirketleriyle işçi ve emekçileri sömürmüş, kendi savaşlarında asker yapmış kanını dökmüş, kendisine karşı direnenleri katletmiştir. Bugün de durum aynıdır. Gelecekte de böyle devam edecektir. Emperyalizm Türkiye’nin ve diğer emperyalizme bağımlı veya sömürge ülkelerin ezilen halklarının baş düşmanıdır! Dolayısıyla da emekçi halkın hiçbir mücadelesinde emperyalistler ve işbirlikçileri müttefik destekçi vb. olarak görülemez. Eğer emperyalistler halkın istibdada karşı mücadelesine, muhalefet hareketlerine yanaşıyorsa bu destek vermek için değil kontrol altında tutmak ve kendine bağlamak içindir. Bugün CHP’den Akşener’in partisine, Gülen cemaatinden AKP içindeki Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül etkisindeki kesimlere uzanan bir Amerikan muhalefeti mevcuttur ve genişlemektedir. Rojava’da kurulan ilişkiler HDP’yi bu muhalefete doğru çekmekte, şoven Türk milliyetçiliğinin pratikleri de tersinden Kürt hareketini yine emperyalizme doğru itmektedir. CHP’nin kuyruğuna takılmış ve HDP’ye iltihak etmiş sosyalist sol da Amerikan muhalefeti eksenine doğru kaymaktadır. Emperyalizmin gerçek niyet ve planlarını gördüğümüzde bu kayışın istibdadın değil sosyalistlerin ve ezilen Kürt halkının mahvolmasıyla sonuçlanacağına kuşku yoktur.
Türkiye’de ve bölgemizde işçi ve emekçilerin hak ve menfaatleri açısından emperyalizmle birlikte katedilecek hiçbir mesafe yoktur. Tam tersine en ufak bir mesafe katedilecekse bu emperyalizme karşı ve ona rağmen olacaktır.
İstibdad rejimi emperyalizme karşı Türkiye’nin zayıf karnıdır
İstibdada karşı emperyalizmle yan yana mücadele nasıl mümkün değilse Erdoğan’ı AKP’yi ve istibdadı destekleyerek emperyalizme karşı mücadele edilemeyeceği de bir o kadar açıktır. Çünkü istibdad cephesi siyasal İslam biçimi altındaki sermaye yanlısı politikalarıyla halkı bölmektedir. Bu emperyalizmin işine geliyor. Baskı politikaları, anti-emperyalist mücadelenin dayanması gereken siyasi örgütlenmelerin hareket alanını daraltmakta, sendikaları zayıflatmakta kısacası emekçi halkı örgütsüzleştirip güçten düşürerek emperyalizme karşı mücadele potansiyellerine zincir vurmaktadır.
Erdoğan ve AKP iktidarı yolsuzluk dosyalarından Suriye’deki gizli operasyonlara kadar ABD’ye çok fazla açık vermiştir. Şantaj altındadır. ABD’ye karşı sonuna kadar gidecek bir mücadele içinde olamaz. Kendisinden bağımsız yükselecek böyle bir mücadeleyi de mutlaka bastırmak isteyecektir.
Aralarında pek çok çelişki olmakla birlikte “istibdad rejimi” üzerinde Erdoğan ve AKP ile ortaklaşan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, 15 Temmuz’dan sonraki hafta üst üste ABD’ye telefon açıp bağlılık bildiren kişidir. İçindeki siyasi gruplaşmalar çokça tartışma konusu olan TSK’da en koyuları hapiste bile olsa hala en büyük grup NATO’culardır. Avrupa Birliği emperyalizmi ile bütünleşme, TSK tarafından Türkiye’nin gizli anayasası Milli Güvenlik Siyaset belgesine konmuştur.
Yani istibdadın siyasetçilerinden de generallerinden de emperyalizme karşı hayır yoktur!
Halkların kardeşliği ve birlikte mücadelesi ile emperyalizme karşı yürüyelim!
Emperyalizm milletlerin düşmanıdır. Ancak emperyalizme karşı mücadele milli bir mesele değildir. Emperyalizmi yenilgiye uğratmak ezilen halkların dayanışmasını ve birlikte mücadelesini gerektirir. İşçi sınıfı bu dayanışmanın ve birlikte mücadelenin yegâne toplumsal dayanağıdır. Enternasyonalizm ise bu birlik ve dayanışmayı yaratmanın siyasetidir. Anti-emperyalizmin tek mümkün ve gerçek biçimidir. Dolayısıyla işçi sınıfının anti-emperyalist politikası sadece emperyalist tehdidi kendi üzerinden savuşturmaya odaklanamaz. Aynı zamanda işçi sınıfı Türkiye’de olduğu gibi kendi topraklarının başka halklara tehdit oluşturan bir emperyalist üs haline gelmesine de karşı çıkmalıdır.
İstibdadın yaptığı gibi Kürtlerin haklarını vermemek için emperyalistlerin desteği ve icazetini aramak yerine Kürtlerin tüm haklarını tanıyarak kardeş bir halkı emperyalizme karşı mücadeleye kazanmak gerekir. Halkların kardeşliği, ortak düşmana karşı birlikte mücadele ile perçinlenmelidir.
Emperyalizme karşı mücadele salt ulusal bir seferberlikle başarıya ulaşamaz. Uluslararası dayanışma ve halkların kardeşliği bu mücadelenin temelidir. Halkların kardeşliğinin temelinde ise emperyalizm ile hiçbir çıkar bağı olmayan ve onu yenebilecek güce sahip olan işçilerin emekçilerin sınıf kardeşliği vardır.
Siyasi alanda anti-emperyalist mücadelenin yolu
Emperyalizme karşı mücadele emekçi halkın siyaseten sermayeden ve iktidardan bağımsız örgütlenmesi ile başarıya ulaşabilir. Emekçi halkın istibdadın zincirlerinden kurtulması, Amerikan muhalefetinden bağımsızlaşması ve emperyalizme karşı seferber olması mevcut siyasal düzen içinde mümkün gözükmemektedir.
Emekçi halkın emperyalizme karşı mücadele potansiyeli bir zincirsiz Kurucu Meclis’le açığa çıkabilir.
TÜSİAD başta olmak üzere büyük sermaye, emperyalizmin ülke içindeki askeri üslerinden daha güçlü bir dayanaktır. Emperyalizmi yenilgiye uğratma mücadelesi bu anlamda ancak bir işçi emekçi hükümeti ile başarıya ulaşabilir.
Ekonomik alanda anti-emperyalist mücadelenin yolu
Emperyalizm hiçbir karşılıksız yardım yapmaz. Ya ucuz emek sömürüsü ile aşırı kârları ülkesine götürmek ya da siyasi bağımlılık yaratmak için gelir. Dolayısıyla emperyalizmin ekonomik zincirlerini kırmak şarttır. Bu temelde anti-emperyalist mücadele programının ekonomik önlemleri şunlardır:
Ekonomik alanda yabancı sermaye ve yerli ortaklarının hâkim olduğu tüm stratejik sektörlerde işçi denetiminde kamulaştırmak.
Gümrük Birliği’nden çıkmak ve dış ticarette devlet tekeli kurmak. Avrupa Birliği ile müzakere sürecine son vermek, mali yükümlülükleri tek taraflı feshetmek.
Borsayı kapatarak, dövizde devlet kontrolü sağlayarak, sıcak sermaye ve döviz spekülasyonunun önüne geçmek.
Bu önlemlerle emperyalizmin müdahale olanakları kısıtlanacaktır. Kapitalist anarşinin yerine devlet mülkiyeti ve planlamanın geçmesi emekçi halkın ekonomi üzerinde söz ve tasarruf sahibi olabilmesinin yegâne koşuludur.
Askeri alanda anti-emperyalist mücadelenin yolu
NATO’ya bağımlı askeri yapılanmaya son verilmelidir. Ancak emperyalizm S-400 füzeleriyle yenilgiye uğratılamaz. Emperyalist tehdit sınırların dışında değil içindedir. S-400 füzesiyle Amerikan uçak ve füzelerin vurulması teknik olarak mümkündür. Ancak füzeler İncirlik üssüne karşı da etkisizdir. 15 Temmuz’dan sonra bir ABD subayının TSK Genelkurmay karargahında görevlendirilmesi büyük tartışma yaratmıştı. Bu Amerikan komiserinin Genelkurmay karargahında çalışacağı yalanlandı ama Ankara’da görev yapacağı belirtildi. Yani Amerikan komiserleri TSK’nın başındadır ve bunların S-400 füzeleriyle bertaraf edilmeyeceği de aşikardır. NATO’dan çıkmak, İncirlik üssünü kapatmak, yabancı askeri komiserleri kovmak için S-400 füzesi değil anti-emperyalist bir siyasi irade gereklidir.
Neredeyse Türkiye’nin milli geliri kadar askeri bütçesi olan ABD emperyalizmine karşı S-400 füzeleri ile başarıya ulaşılamaz. Zaten S-400 anlaşmasının amacı da ABD ile savaşmak değil onunla pazarlık etmektir.
ABD ve diğer emperyalist güçler asla yenilmez değildir. Ezilen halklar emperyalizmi defalarca yenilgiye uğratmıştır. Vietnam’dan Küba’ya, milli mücadeleden bugüne emperyalizme karşı zaferin yolu emekçi halkı birleştirmekten ve örgütlemekten geçer.
İstibdad rejiminin halkın bir kesimini diğerine karşı silahlandıran paramiliter ve paralı asker örgütlenmesine, ordunun profesyonelleştirilmesine hayır!
Emperyalist zincirleri kıralım! Zincirsiz Kurucu Meclis ve işçi emekçi hükümeti için mücadele edelim!
Halkı inanç, mezhep, millet ve memleket ayrımıyla birbirine karşı değil emeğin birleştirici çatısı altında emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı seferber etmek gerekir. Bu seferberlik Türkiye’yi sermayenin ve emperyalizmin boyunduruğundan kurtarmak hedefiyle zincirsiz bir Kurucu Meclis seferberliğinin parçası olacaktır.
Bir işçi ve emekçi hükümetinin programı ise paramiliter ve paralı asker örgütlenmesine karşı fabrikalar ve işyerleri temelindeki işçi emekçi milisleridir. Örgütlü bir halk tanklardan, fırkateynlerden, jetlerden ve füzelerden güçlüdür!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2017 tarihli 97. sayısında yayınlanmıştır.