DİP bildirisi: Anayasayı çiğneyip durdun! Halkın iradesini çiğneyemezsin!
AKP azınlık hükümetiyle seçime gitmeye hayır!
AKP’nin “Geçici Bakanlar Kurulu” formülünden kaçmasına izin vermeyelim!
Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu seçimi kaybettiler, ama iki aydır baştalar! Türkiye seçim kaybetmiş bir hükümet ile yönetiliyor. Şimdi Erdoğan ve danışmanları AKP iktidarını en az sekiz-dokuz aya çıkarmaya hazırlanıyor. Hatta yıllara yayabilirler Davutoğlu hükümetini! Bu hükümet gaspını önlemek, Davutoğlu hükümetini düşürmek gerekiyor.
Erdoğan ve AKP halkın rızası olmadan hükümet etmeyi planlıyor!
7 Haziran seçimlerinin en açık sonucu, halkın çoğunluğunun AKP’yi en azından tek başına iktidarda görmek istemediğini beyan etmiş olmasıdır. Ondan önceki üç seçimde, yüzde 10 barajı denen gerici engelin de katkısıyla mecliste çoğunluk elde etmiş bir parti, bu seçimde baraja rağmen çoğunluğu yitirmişse, bunun anlamı seçime giren hükümetin ülkeyi tek başına yönetme yetkisini yitirmiş olmasıdır. Nitekim, sabık başbakan Ahmet Davutoğlu seçimden sonra istifasını vermiştir. Davutoğlu, yeni hükümet kurulana kadar geçici olarak göreve devam etmekle görevlendirilmiştir. Vekâleten görev yapmaktadır. Hükümet maslahatgüzar konumundadır, geçici bir hükümettir. Nedenleri yıllar, hatta on yıllar öncesine dayanan birtakım çelişkilerle ilgili olarak savaş kararı alamaz. Savaş kararı hükümsüzdür! Davutoğlu hükümeti, yetki gaspı suçunu işlemektedir! Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiği günden beri yetki gaspı yapmaktaydı. Artık hükümet de aynı yola girmiştir!
Şimdi Tayyip Erdoğan bu durumu neredeyse kalıcılaştırmaya çalışıyor. Bir AKP hükümetinin en az dört ay daha başta kalmasını güvence altına almaya hazırlanıyor. “Erken seçim için azınlık hükümeti” tam tamına bu demektir. Erdoğan, geçtiğimiz Cuma günü Çin’den ayrılırken uçağında baklayı ağzından çıkarmıştır. Bir gazeteci “azınlık hükümeti olabilir mi?” sorusunu (muhtemelen ısmarlama bir soru) sorunca şöyle demiştir:
“Benim karşı olduğum, kalıcı azınlık hükümetidir. Seçime götürmek kaydıyla bir azınlık hükümeti pekâlâ mümkündür. Kendisine görev verilen bir partiye diğer bir partinin veya partilerin dışarıdan destek vermesi suretiyle oluşturulacak bir azınlık hükümeti ülkeyi seçime götürebilir.”
Azınlık hükümeti savaş hükümetidir!
Halkımız ilk bakışta bunu erken seçim için masum bir formül diye okuyabilir. Oysa Erdoğan’ın amacı, erken seçim olduğu takdirde anayasanın öngördüğü hükümet formülünden kaçmaktır. Bugüne kadar hep 45 gün içinde koalisyon hükümeti kurulamazsa cumhurbaşkanının parlamentoyu feshederek seçime gidilmesi kararını alabileceği konuşuldu. Ama anayasanın 116. maddesine yer alan bu yetki beraberinde bir de özel hükümet formülü getiriyor. Anayasanın 114. maddesi bu hükümet formülünü şöyle düzenliyor:
116ncı madde gereğince seçimlerin yenilenmesine karar verildiğinde Bakanlar Kurulu çekilir ve Cumhurbaşkanı geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere bir Başbakan atar.
Geçici Bakanlar Kuruluna, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları Türkiye Büyük Millet Meclisindeki veya Meclis dışındaki bağımsızlardan olmak üzere, siyasî parti gruplarından, oranlarına göre üye alınır.
(…)
Geçici Bakanlar Kurulu için güvenoyuna başvurulmaz.
Geçici Bakanlar Kurulu seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür.
Burada en önemli nokta “Geçici Bakanlar Kurulu” olarak adlandırılan bu hükümete, bağımsız kişilerin atanması gereken üç bakanlık dışında, meclis grubu olan bütün partilerden milletvekili sayılarına göre üye atanması zorunluluğudur. Yani böyle bir hükümet kurulduğunda HDP de hükümete girecektir!
Tayyip Erdoğan’ın “erken seçim için azınlık hükümeti” formülü, masum değildir. HDP’li bir hükümeti engelleyerek AKP hükümeti ile seçime gitmenin formülüdür!
Erdoğan ve danışmanları, şimdiden yetkisiz bir hükümet tarafından yürütüldüğü için hükümsüz olan savaşı seçime kadar kalıcı kılabilmek için HDP’nin hükümete girmesini engellemek, AKP hükümetinin elinin savaş konusunda serbest bırakılmasını sağlamak amacındadırlar!
Anayasaya aykırı!
“Azınlık hükümeti” anayasanın lafzına aykırı olmayabilir. Özüne aykırıdır. Anayasanın yukarıda önemli bölümlerini aktardığımız 114. maddesi, bütün partilerin gücüne orantılı olarak katılacağı, parlamenter sistemde pek az görülmüş türden tuhaf bir bakanlar kurulu formülü öngördüyse, bu birilerinin aklına öyle estiği için değildir. Üzerinde durulmakta olan durum, ya hükümetin güvensizlik oyu ile düşürülmüş olduğu ya da seçimden çoğunluk elde edemeden çıktığı bir durumdur. Yani amaç tam tamına ülkenin seçime ne halkın ne de meclisin desteğini alamamış bir hükümetin yönetiminde gitmemesini sağlamaktır.
Dolayısıyla Erdoğan’ın önerdiği türden bir “erken seçim için azınlık hükümeti” kurmak, anayasada var olan boşluklardan yararlanarak bu emredici hükmün uygulanmasından kaçmaktır! Son yıllarda sık sık gördüğümüz gibi, Erdoğan ve AKP burada bir kez daha 12 Eylül rejiminden bile geri bir konumdadır. O rejimin ürünü olan anayasada bile engellenmeye çalışılmış bir anti-demokratik uygulamayı toplumun önüne koymuşlardır.
Halkın iradesini çiğniyorsunuz!
Tekrarlıyoruz: 7 Haziran seçimlerinin en berrak sonucu halkın son 13 yıldır olduğu gibi tek başına AKP tarafından yönetilmek istememesidir. Eğer anayasanın bu tür durumlar için öngördüğü Geçici Bakanlar Kurulu hükmünün kenarından dolaşılır, “erken seçim için azınlık hükümeti” uygulamaya konulursa, 7 Haziran’dan sonra zaten iki aydır başta olan AKP bir altı ay daha kesinlikle ülkeyi yönetmeye devam edecektir. Koalisyon görüşmeleri için verilen sürenin bitmesine daha yaklaşık bir ay vardır. Koalisyon kurulabilirse “azınlık hükümeti” de, Geçici Bakanlar Kurulu da devre dışı kalır. Ama yüksek olasılıkla Tayyip Erdoğan koalisyon kurulmasına engel olursa, o zaman “erken seçim için azınlık hükümeti” önerisine göre ya Davutoğlu hükümeti göreve devam edecektir, ya da yeni bir AKP azınlık hükümeti kurulacaktır. Her durumda o ana kadar geçmiş üç aya bir de seçim süresi için yaklaşık üç ay eklenecektir. Etti mi size altı ay! Eğer erken seçim de bugünküne yakın bir sonuç verir ve AKP yine birinci ama çoğunluğu elde edememiş parti olursa, divan oluşumu ve koalisyon görüşmeleri ile bir üç ay daha geçecektir. Bu da AKP’nin seçim kazanmadan Türkiye’yi 8-9 ay yönetmesi demektir.
Halk iradesinin ayaklar altına alınması! Ama mesele burada da kapanmıyor. O 8-9 ayın sonuna doğru Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti Türkiye’yi hukuk dilinde de “savaş” olarak tanımlanacak bir felakete sürüklerse, anayasanın 78. maddesini uygulamaya karar verebilir:
Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.
Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.
Buna kimse izin vermez diyenler, hukuken bile “savaş” olarak anılan bir durumda milliyetçiliğin nasıl halkın çıkarlarına aykırı biçimlerde körükleneceğini düşünürlerse bu itirazın çok da geçerli olmayacağını anlayacaklardır. Kaldı ki o aşamadan sonra AKP kendisi kadar gerici bir politikayı destekleyen bir başka parti ile koalisyon yapsa ne olur, azınlık hükümeti ile devam etse ne olur? Olsa olsa ceset torbalarının ihalesinin hangi müteahhitler tarafından alınacağı, genç işçilerin ve köylülerin kanından kimin kâr edeceği değişir. Hepsi bu!
AKP’nin azınlık hükümetine destek veren namerttir!
7 Haziran’a gelirken, bugün AKP dışında mecliste grubu olan üç parti de halka Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin suçlarıyla mücadele sözü vererek propaganda yaptı. Şimdi bu partiyi ve hâlâ onu yönetmekte olan Tayyip Erdoğan’ı başta tutacak bir azınlık hükümetine destek verecek olan olursa, halkın oyuna tam anlamıyla ihanet edecek demektir. HDP’yi tenzih ederiz! Ama diğer iki partiden böyle bir şey yapan yeni bir seçimde halkın karşısına hangi yüzle çıkacaktır?
Geçici Bakanlar Kurulu Erdoğan’ın stratejisine çomak sokar
Artık bütün Türkiye ve dünya biliyor: AKP’nin Kürtlere açtığı savaş, Erdoğan’ın delil karartma rejimini güvenceye alarak yolsuzlukların ve cinayetlerin soruşturulmasını önlemek amacıyla başlatılmıştır. Hedefi HDP’yi “şiddet yanlısı” göstererek ve başka yollarla halkın gözünde karalayarak barajı geçmesini engellemek ve çoğunluğu yeniden elde etmektir. Bugünden seçime kadar Erdoğan ve hükümet her türlü savaş ve şiddeti, temposunu, dozunu ve biçimini kendi çıkarlarına uygun şekilde ayarlayarak bir manivela olarak kullanmak istiyorlar.
Ama bunun için hükümetin onların elinde olması gerekir. Geçici Bakanlar Kurulu formülü bu oyuna çomak sokacağı için istenmiyor. HDP’lilerin de içinde olduğu bir hükümetle bugünkü utanmaz politikayı izleyemezsiniz. İzlemeye kalkarsanız ülke tümüyle kilitlenir!
İşçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin düşmanı AKP’yi durduralım!
Türkiye, Gezi ile başlayan halk isyanından beri Erdoğan’ı ve AKP’yi sallıyor. 6-12 Ekim serhildanı ve büyük fiili metal grevi halkın gücünü pekiştirdi. 7 Haziran Erdoğan ve AKP’nin zayıflamasını tescil etti. Ama bu arada Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına yükselmesine olanak tanınmıştı. Şimdi hükümet de AKP’ye teslim edilirse, AKP bütün zaaflarına rağmen ayakta kalabilir. Ama tam da bu zaaflarından dolayı, olağan yollardan ayakta duramadığı için, sürekli yetki gaspına gidiyor. Erdoğan da, Davutoğlu da yargılanacakları günleri hazırlıyorlar. Şimdi bütün amaçları her yöntemle halkın iradesini çiğnemek. İzin vermeyelim! Halk onlara hükümet etme yetkisini vermedi, hükümeti ellerinde tutamamalılar! Seçimde halk tek başına AKP hükümetine hayır dedi, o zaman en az 8-9 ay başımızda kalamamalılar! Bu hükümeti düşürelim!
İstifa etmiş hükümetin savaşı olmaz!
Savaş kararı hükümsüzdür!
Hükümet yetki gaspına girmiştir!
Meclisi çalıştırın, yetki gaspına engel olun!
AKP azınlık hükümetiyle seçime gitmeye hayır!
AKP’nin “Geçici Bakanlar Kurulu” formülünden kaçmasına izin vermeyelim!
Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi
3 Ağustos 2015