Kaliforniya’nın Oakland kentinde özelleştirmeye karşı mücadele!

Kaliforniya’nın Oakland kentinde özelleştirmeye karşı mücadele!

2021 sonları Amerika Birleşik Devletleri’nde grevlerin canlanmaya başladığı bir dönem olmuştu. Gerçek gazetesi olarak sayfalarımızda bunların bazılarına yer vermiştik. 2022 başlarında ise çeşitli işkollarında sendikalaşma hareketleri yükselmeye başladı. Gerçek gazetesinin Mart sayısında bu konuda kapsamlı bir yazı yer almıştı. Orada sözü edilen Starbucks sendikalaşma hareketi epeyce başarılı bir gelişme göstermeye devam ediyor. Son günlerde ise dünyanın en büyük birkaç şirketinden biri olan Amazon’da ilk kez bir işyeri yüzde 50 barajını aşarak sendikalaşmayı başardı. Şimdi de Kaliforniya’nın San Fransisko şehrinin komşusu olan Oakland kentinde bir özelleştirme hareketine karşı, içinde ABD’deki yoldaşlarımızın da yer aldığı bir büyük hareketin kurulması için adımlar atılıyor. Aşağıda yoldaşlarımızın bu konuda hazırlamış olduğu bir yazıyı okurlarımızın bilgisine sunuyoruz.

30 Mart 2022 akşamı Oakland’da bir lise binasında çok önemli bir toplantı gerçekleşti. ABD’nin en militan sendikalarından Uluslararası Liman ve Depo İşçileri Sendikası (ILWU) 10. Şubesinin ve Oakland Eğitim Derneği (OEA) taban üyelerinin çağrısıyla yapılan toplantı, farklı işkollarından işçilerin ve emekçi halkın özelleştirme, hayat pahalılığı ve konut sıkıntılarına karşı ortak mücadelesinde önemli bir eşik.

Liman işçileriyle öğretmenlerin işkolları arasında doğrudan ekonomik veya lojistik bir bağ yok. Dolayısıyla bu iki sektörden emekçilerin yan yana gelmesi şaşırtıcı olabilir. Ancak San Fransisko Körfez Bölgesi’nin özel koşulları, böyle bir ittifakı gerekli kılıyor. Zira Fischer isimli çok zengin bir burjuva aile, her iki sektörün işçilerini de aynı anda tehdit eder hâlde.

Türkiye’deki mağazalarından da tanıdığımız GAP giyim perakende zincirinin de sahibi olan aile, yıllardan beri Körfez bölgesinde arsa spekülasyonları ve özelleştirmelerle servetine servet katıyor. Son yıllarda devlet okullarını yok pahasına satın alıp özel okula çevirerek (bu sisteme Amerika’da ‘charter okulları’ deniyor) Kipp isimli bir özel eğitim kurumu zinciri oluşturdular. Bu okullar, devlet okullarına göre çok daha büyük malî olanaklara sahip olsa da öğretmenlerin ve diğer çalışanların sendikalaşma, düzgün çalışma koşulları vb. gibi alanlarda devlet okullarının katbekat gerisinde. Bu yılın bütçe oylamasında Oakland Birleşik Okul Bölgesi (OUSD), yirmiye yakın okulu kapatma kararı almıştı. Şubat ayı boyunca Oakland halkı gösterilerle, yürüyüşlerle, hatta iki okul çalışanının açlık grevine çıkmasıyla geri adım atıldı, kapatmalar yedi okula kadar düştü. Genelde teslimiyetçi bir tavır izlese de öğretmenler sendikası OEA, okul kapatmalarını 2019 grevi sonucunda kazanılan sözleşmeye aykırı bularak OUSD’ye dava açtı.

Oakland, Körfez Bölgesi’nin San Fransisko’dan sonra ikinci büyük kenti. Halkının büyük bir kısmı siyahi, göçmen kökenli vb. ezilen halklardan ve emekçilerden oluşuyor. Dahası, var olan okullarda ciddi bir öğrenci-öğretmen nüfusu orantısızlığı mevcut. Sınıf başına daha az öğrenci düşmesi, 2019’daki öğretmen grevinin başlıca taleplerinden biriydi. Dolayısıyla yeni okul kapatmaları, zaten var olan öğretmen açığını iyice körükleyecek. Bu da Fischer-gillerin okullarının hizmetlerine talebin artması, bu asalaklara gün doğması demek. Tüm bu hayasızlıkları yetmezmişçesine, Fischer ailesi son üç yıldır gözünü Oakland limanına dikti. GAP ve Kipp zincirlerinin yanı sıra Oakland’ın beysbol takımının da sahibi olan Fischer ailesi, şu anda kamu arazisi konumunda olan Oakland limanının önemli bir kısmını satın alıp yeni bir beysbol stadyumu ve milyon dolarlık lüks evler inşa etmeyi tasarlıyor. Dahası, Oakland Belediyesi bu “çılgın proje”yi kabul etmezse, takımı alıp başka bir eyalete taşımakla tehdit ediyor!

Limanın özelleştirilerek zenginlerin eğlence merkezi hâline getirilmesi, tüm Körfez Bölgesi emekçi halkı için felâket anlamına gelecek. Şu anda zaten fahiş durumda olan konut fiyatlarının bir kat daha tırmanmasından tutalım Korona pandemisiyle beraber işlemez hâle gelmiş taşımacılık sektörünün iyice yavaşlamasına kadar, Fischer ailesinin Oakland işçilerinin deyimiyle “deli saçması” inşaat projesi, Körfez Bölgesi’ni emekçi halk için yaşanmaz kılabilir. Ancak bu inşaat projesinin en dolaysız olarak tehdit ettiği işçiler, elbette ILWU üyesi liman işçileri. 1934 Genel Grevi’nden doğan ve şu andaki iyi iş koşullarını ve yüksek maaşlarını bileklerinin ve mücadelelerinin hakkıyla elde etmiş ILWU, eğer özelleştirme gerçekleşirse sayısız işten ve üyeden olacak.

İşte tüm bu tehditlere karşı koymak üzere birleşen liman ve eğitim işçileri, ortak bir mücadele hattı oluşturmak için Oakland’ın diğer ilerici güçleriyle ittifak çağrısı yaptı. Emekçi halkın, sosyalist örgütlerin ve ezilen halk örgütlerinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda her iki işkolundan birer temsilci konuştu. Oakland kenti, sözde daha ilerici Demokrat Parti’nin kontrolünde olsa da, politikacıların Fischer ailesini desteklediğini belirten temsilciler, işçi sınıfının kendi öz gücüne ve örgütlülüğüne güvenmesi gerektiğini vurguladı. Toplantıya katılan sosyalistlerden biri ise proje oylamalarından önce belediye meclisi üyelerini arayıp talep iletme vb. taktiklerin bir sonuç vermediğini, dolayısıyla daha militanca bir mücadele hattının gerekli olduğunu söyledi.

Toplantıda iki karar alındı. Birincisi, ittifakın adı Özelleştirmelere Karşı Okullar ve İşçiler’in İngilizcedeki kısaltması olan SLAP olarak belirlendi. “SLAP,” aynı zamanda İngilizcede “tokat” anlamına geliyor. Dolayısıyla ittifak, zenginlerin suratına bir şamar vurma iddiası taşıdığını ilân ediyor. İkincisi ve daha önemlisi, 29 Nisan’da iki sektörün işçilerinin beraber bir günlük iş bırakma eylemi yapmasına karar verildi.

Eğer SLAP, Fischer ailesinin projesini durdurabilirse, bu durum hem ekonomik mücadelenin seyrinde hem de sınıf bağımsızlığı yolunda önemli bir kazanım olarak işçi sınıfının hanesine yazılır. Aksi takdirde ise hâlihazırda zaten yoksulluk, yüksek kira bedelleri, acınası düzeyde düşük kamu hizmetleri gibi koşullarla mücadele içindeki emekçi halkı daha da zor günler bekliyor demektir.

Her iki durumda SLAP’a büyük işler düşüyor.