İran'da Cumhurbaşkanlığı Seçimleri -1

 

Haziran ayında İran'da 7. cumhurbaşkanını seçmek için halk şimdiden sandık başına çağrılıyor. 2009 seçimlerine damgasını vuran hile iddiaları ve ardından şiddetle bastırılan kitlesel itirazlar, seçimlerin halk nezdinde meşruiyet kaybına yol açtı. Nükleer krizin yol açtığı ekonomik zorlukların ve ABD önderliğinde İran'a karşı yürütülen dış baskıların da en yoğun olduğu bu dönemde doğal olarak rejim, halkın seçime karşı ilgisizliğinin getireceği meşruiyet krizi gibi bir iç buhranla boğuşmak istemiyor. Bu nedenle tüm devlet organları daha coşkulu bir seçim süreci gerçekleştirmek için seferber edilmiş durumda. 

Başta lider Hameney olmak üzere bu endişeleri taşıyan geleneksel muhafazakâr cephe, bir önceki seçimlerde fitne unsuru olarak ilan ettikleri reformistlere bile seçime katılabilmek için yeşil ışık yakıyorlar. Bu şekilde, şu an çok heyecanlı geçmeyecek gibi görünen seçimlere halkın gözünde biraz daha meşruiyet kazandırabileceklerini düşünüyorlar. Reformistlerin halkı saadete kavuşturacağına inanan ve kendilerini orta sınıf mensubu olarak gören büyük bir kesimi seçim sandıklarının başına çekmek için, eski cumhurbaşkanı Hatemi seçeneğini bile değerlendiren muhafazakâr cenah, farklı düşüncelerin seçimlerde adaylık koyabileceğine açık olduklarını dile getirdi. Seçimlerin denetiminden sorumlu olan Anayasa Koruma Konseyi'nin (AKK'nin) sözcüsü açık ve özgür bir seçim talebinde bile bulundu. Bu çağrılara rağmen belli cenahlardan gelebilecek muhtemel adayların AKK onayını alıp alamayacakları ciddi bir tartışma konusu.

Aslında Hameney liderliğindeki hakim siyasi kanat önümüzdeki seçimlerle, 2009 seçimlerinden sonra hiç ummadığı bir yerden yani Ahmedinejad tarafından aldığı yaraları nasıl tımar edeceğini düşünüyor. Ahmedinejad ilk kez 2005 seçimlerinde ortaya çıktığında ve sürpriz şekilde cumhurbaşkanı seçildiğinde lider Hameney'in emir kulu olarak görünüyordu. Hameney 2009 seçimlerinde açıklanan sonuçlara itiraz eden ve Tahran sokaklarını adeta işgal eden halka karşı seçimin sağlıklı gerçekleştiğini söyledi ve Ahmedinejad'ı seçilmiş cumhurbaşkanı olarak kutladı. Hameney'in bu aceleci davranışı herkesi Ahmedinejad'ın liderin bir kuklası olduğuna ve ne pahasına olursa olsun onu kaybetmek istemediğine inandırdı. Gelin görün ki Ahmedinejad, ikinci cumhurbaşkanlığı döneminde İran İslam Cumhuriyeti tarihinin lidere karşı en asi cumhurbaşkanına dönüştü. Öyle ki lidere yakın geleneksel muhafazakâr cenah, “sapkın akım” olarak andığı Ahmedinejad'ı ve tayfasını Humeyni ile anlaşmazlık yaşayan ve ülkeden kaçmak zorunda kalan ilk cumhurbaşkanı Beni Sadr ile karşılaştırır oldu ve Ahmedinejad'ı ondan daha tehlikeli ilan etti. Hatta daha da ileri gidip 2009 seçimlerinde, fitnenin seçimlerden sonra ortaya çıktığını ama şimdi Ahmedinejad'ın tavırlarına bakarak bunun seçimlerden önce kendini gösterdiğini dile getirir oldu. Bu perspektifle seçimlere ilerleyen muhafazakârlar için gelecek çok da umut vaat etmiyor. Kendi cephelerinde güçlü aday yokken reformistlerin onlara vereceği güvenilir bir isim de ortada gözükmüyor.

Reformistlerin Musevi ve Kerrubi gibi en önde gelen isimleri ev hapsinde ve AKK'den onay alamayacak durumda, böylelikle bu kampta tek güçlü adayın Hatemi olduğu görünüyor. Reformistler imza toplayıp Hatemi'den adaylık talebinde bulunurken bazı reformistlerin kendilerini aday göstermesi, Hatemi'nin bu konuda çok istekli olmadığını gösteriyor. Ama daha önce 2009 seçimlerinde de Musevi reformistler arasında uzun mektuplaşma ve görüşmelerin ardından adaylığını ilan etmişti. Geleneksel muhafazakârlar da güçlü bir aday eksikliğini en az reformistler kadar hissediyor hiçbir muhtemel adayın halk içinde geniş kabul görmesini beklemiyorlar. “İlkecilerin Birlik Cephesi” adı altında toplanan bu muhafazakârlar, Ahmedinejad'ın Dışişleri Bakanlığını yapmış Manuçehr Muttaki ve 16 yıl (Hameney ve Rafsancani hükümetlerinde) Dışişleri Bakanlığını yapmış, halk nezdinde daha fazla saygı bulabilecek Ali Velayeti gibi isimleri öne sürüyorlar. Ama Ahmedinejad etrafında toplanan muhafazakârlar biraz daha umutlu görünüyor. Bu cenahın en güçlü ve muhtemel adayı cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın danışmanlığını yapan Rahim Meşayi'dir. Meşayi şimdilik adaylık konusunda sessiz kalırken son dönemlerde Ahmedinejad'ın kendisi için şimdiden başlattığı seçim kampanyasının ilginç bir sloganı var. Bu slogan sanki Arap ülkelerinde ortaya çıkan devrim ve değişimlerden esinlenerek seçilmiş bir slogandır. Son zamanlarda Ahmedinejad, Meşayi'yi bahar insanı olarak nitelendirerek “yaşasın bahar” sloganını alanlarda seslendiriyor.

Ahmedinejad ve tayfası, devrimden sonra muhafazakâr iktidarın alt kademelerinde yer bulan bir kuşağın yükselişiydi. İran’da siyasi iktidar, İslam Cumhuriyeti rejiminin sol ve sağ cenahları olarak anılan ve sonraları, kendilerini reformistler ve ilkeciler olarak nitelendiren muhafazakârlar arasında paylaşıldı. Sonraki dönemlerde Humeyni, reformist ve o dönemdeki sol cenahı kollarken Hameney sağa daha yakındı. Ahmedinejad ve yandaşları da bu ilkeciler cenahının en genç kuşağını temsil ediyordu ama bu cenaha hakim olan geleneksel muhafazakarlığa uzak duruyorlardı. İran-Irak savaşının sonrasında valilik gibi daha mütevazi mevkilere sahip olan, ülkenin genel politikalarında çok etkin olmayan bu nesil, siyasi iktidar peşinde koşarken popülist sloganlarla kendine bir kitle oluşturmayı başardı. Yolsuzluklarla mücadele edeceğini ve petrol gelirlerini adilce dağıtacağını vaat eden Ahmedinejad, Rafsancani zamanında başlayan ve devletçi ekonomiden uzaklaşan politikaları değiştireceğini iddia etti ve böylece halkın bir kısmının nezdinde “halkçı” bir imaj kazandı. Bununla birlikte, İran’daki neoliberal politikaların en acımasız yürütücüsü oldu. Ahmedinejad lidere en yakın konumda olan geleneksel muhafazakârları hükümetten temizlemeye başlayınca ortalık karıştı. Buna karşı mecliste çoğunluğu elinde bulunduran ve hükümete muhalif kesilen eski müttefikleri de Ahmedinejad’ın bakanlarını güvenoyu imtihanları ile sürekli rahatsız ettiler. Karşılıklı suçlamalar olağan hale geldi. Sürece yargı da dahil olup Ahmedinejad yandaşlarına karşı yolsuzluk davaları açılınca ortam daha da gerildi. Hükümetin ilkeci muhalifleri, Ahmedinejad’ın lidere karşı beklenmedik davranışlarının arkasında Meşayi’nin olduğunu düşünüyor onu baş sapkın olarak ilan ediyorlar. Ahmedinejad ise Meşayi'yi koruyor ve AKK’den onay çıkmazsa istifa gibi yollara da başvuracağını ima ediyor. Geniş bir toplumsal temele sahip olmadığının bilincinde olan Ahmedinejad, saldırılarını genelde yolsuzluk iddialarıyla gerçekleştiriyor ve seçime doğru, yargı ve yasama kuvvetlerinin başkanlığını yapan Laricanilerin küçük kardeşleri hakkında mecliste yayımladığı video gibi kozlarını kullanabileceğini de gösteriyor. Aslında, zamanında Ahmedinejad'ı bir kukla olarak görenler şu anda onu bir asi olarak niteliyorlar. Halbuki Ahmedinejad ve tayfası, seçimlerde geniş oy toplamanın yolunu lidere karşı direnmekte görüyor ve daha önceki cumhurbaşkanlarının yapamadığı veya yapmadıkları bir oyuna girmek istiyorlar. Biliyorlar ki 2009 seçimlerinin ardından yaşanan kanlı olaylar, onlara herhangi bir meşruiyet bırakmamış durumda.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2013 tarihli 42. sayısında yayınlanmıştır.