Tarih, kültür, politika (1): Ku Klux Klan’ın “yerli ve milli” değerleri

 

Amerika’nın Virginia eyaletinin Charlottesville kentinde ABD aşırı sağının ve Nazilerinin gösteri yapma girişimi ve bu olayı protesto etmeye gelenler arasında, bir genç kadının ölümüyle sonuçlanan boy ölçüşme, birçok önemli gerçeğe ışık tuttu. Bunlardan biri de toplumların kendi geçmişleriyle ilişkilerinin son derecede karmaşık ve tuzaklarla dolu olduğuydu. Burada sadece Amerika için değil, Türkiye ve başka toplumlar için de dersler var. Yeni Osmanlıcılığın, “kendi” değerlerimizin, “yerli ve milli” olan her şeyin yüceltilmeye çalışıldığı günümüzde Amerika’da yaşanan test buraya da ışık tutuyor. Biz bu yazıda esas olarak Amerika’yı değil, onun dersleri ışığında Türkiye’nin ideolojik ikliminin çelişkilerini tartışacağız.

Ne demek istediğimizi anlatmak için önce Charlottesville olaylarının en azından gerekçe olarak dayandığı meseleyi hatırlatalım: Son yıllarda Amerika’nın özellikle Güney bölgesinde yaygın bir uygulama haline gelmiş olan Konfederasyon kalıntısı heykel, anıt ve anma mekânlarının kaldırılması ABD aşırı sağının tepkisini çekiyor. Ku Klux Klan gibi kaba şekilde ırkçı kuruluşlardan Amerika’nın Neo-Nazilerine kadar birçok örgüt buna karşı mücadele gerekçesiyle sokaklara çıkıyor. Konfederasyon, 1861-65 Amerikan İç Savaşı’nda, köleci Güney’in köleliğin ilga edilmesine ve yasaklanmasına razı olmaktansa ABD’den ayrılmayı bile tercih eden eyaletlerinin bir araya geldikleri taraf. Karşısında ülkenin seçilmiş başkanı Abraham Lincoln önderliğinde köle karşıtı koalisyon var.

Konfederasyon sembollerinin kaldırılmasına karşı çıkanlar, bu sembollerin Amerika’nın tarihi olduğunu, hiçbir ulusun kendi tarihinin inkârı ile yücelemeyeceğini, her toplumun tarihine sahip çıkması gerektiğini söylüyorlar. Kısacası, “yerli ve milli” tarihi değerlere sahip çıkmayı savunuyorlar.

Peki, bu somut olayda sahip çıktıkları “değerler” ne? Kölelik! Ortada çıplak bir rezillik var. Mesela Charlottesville’deki Konfederasyon sembolü General Robert E. Lee’nin heykeli idi. Aşırı sağcılar, Ku Klux Klan, Naziler bu sembole sahip çıkıyorlar. Lee’nin Amerikan tarihindeki yeri ne? Köleciliği kurtarmak için, bir milyona yakın insanın hayatını yitirdiği bir artçı savaşı vermiş olmak! Oysa kölelik artık insanlığın yüz karası olarak algılanan bir sosyal pratik. Neresine sahip çıkacaksınız Amerika’nın bu “tarihsel değeri”nin?

Trump’ın demagojisi

Ku Klux Klan örgütünü Türkiye toplumu da iyi tanır. Nice filmde, mesela görmeyen gençlere, eski bir film olsa da seyretmelerini şiddetle tavsiye edeceğimiz “Mississippi Yanıyor” filminde siyahileri hayvan gibi avlayıp ipe çeken Ku Klux Klan militanlarını epey insan öfke ve nefretle seyretmiştir. Dolayısıyla, onlar köleliğe sahip çıkınca kimse şaşırmaz. Ama Charlottesville olayında sürekli yalpalayan Trump bir aşamada onları kurtarmaya çalıştı. İşte o çabayı iyi kavramak gerekiyor, çünkü (bizde de sık sık görüldüğü gibi) insanlığın bugün kabul edemeyeceği, bütünüyle arkaik (yani tarihin çöplüğünden seslenen!) birtakım ideolojik değerleri savunan uç unsurlara toplumun daha çok değer verdiği, belirli bir ağırlığı olan aktörler destek veriyor, meşruiyet kanalları yaratıyor.

Trump’ın argümanı şu: ABD’nin kurucu ataları da[1] köleciydi, onların heykellerini de mi kaldıracaksınız? İlk Cumhurbaşkanı ve “Bağımsızlık Savaşı” diye anılan burjuva devriminin baş kahramanı George Washington’ın köleleri vardı. Thomas Jefferson tam bir büyük köle sahibiydi. Onları da mı silelim tarihimizden?

İster Trump bulmuş olsun, ister danışmanları, akıl yürütme fena halde çürüktür. George Washington ve Thomas Jefferson’ın köle sahibi olmaları, evet, yüz kızartıcıdır. Ama onların savaşı köleliği savunmak için değil, bir ulusun (Amerikan ulusunun) bağımsızlığı için verilmiştir. Aynı zamanda bir burjuva devrimi olan bu mücadelenin ilk önemli resmi belgesi kelime kelimesine “bütün insanlar eşit doğduğuna göre” gibi bir ibare ile açılır. Tabii pratik durum göz önüne alınınca gerekçi olabilmek için bütün insanlar eksi siyahiler eksi “Kızılderililer” vb demesi gerekirdi! Evet, bu kadar çelişkilidir Amerikan devrimi. Ama yine de bir devrimdir, Britanya İmparatorluğu’na karşı (kendi iç ilişkileri ne kadar kirli olsa da) bağımsızlık için mücadele etmiştir.

Robert E. Lee ise kölecilik için savaş meydanına çıkan bir gericidir. Salt bu yüz kızartıcı sosyo-ekonomik kurumu muhafaza edebilmek için çıkartılmış bir savaşın en başında yer almıştır. Ve yukarıdaki özet hatırlanacak olursa, köleliği muhafaza etmek için Amerika’yı dağıtmayı göze almıştır. Yani kendisi de köleciliğe karşı olmamakla birlikte burjuva bir düzeni kurmuş olan Amerikan devriminin değerlerine karşı da bir mücadeledir bu.

Trump’ı böyle çürük bir temelde güya karşısındakileri sıkıştırmaya iten dürtü ise açıkça ortadadır. Trump’ın George Washington ve Thomas Jefferson’un köleciliğini kınadığı falan yok. Bunu söylemekle, madem o iyi adamlar da köleci idi, bu bizim “milli ve yerli” geleneğimizdir demeye getiriyor! Trump “yerli ve milli” olmakla aslında insanlığın artık büyük bir suç saydığı köleliği de savunmuş oluyor.

Türkiye insanı köleliğe sahip çıkmaz!

Ku Klux Klan’ın, 21. yüzyıl Hitler bozuntularının, Donald Trump’ın kölecilik savunuları bizim memlekette tutmaz! Neden tutmaz? Çünkü bu memlekette, gençlere yukarıda sözüne ettiğimiz “Mississippi Yanıyor” filminden daha da kuvvetle tavsiye edeceğimiz, “Kökler” adlı televizyon dizisi oynadığında, Amerikalı siyahilerin Afrika’dan köle tüccarlarınca sığırlara bile zulüm olacak koşullarda Amerika kıtasına nasıl getirildiğini, orada nasıl köleleştirildiğini, kölelerin nasıl gaddar koşullarda çalıştığını ve yaşadığını gören halkın tamamı dizinin Afrika’dan kaçırılan ilk kuşak kahramanı Kunta Kinte’ye taraftar yazılmıştı. Bizim memleketimiz Kunta Kinte’cilikten vazgeçmez! Bu halk taparcasına sevdiği Muhammed Ali’nin soyunu kurda kuşa yem etmez! O Muhammed Ali değil midir, ırkçı ve emperyalist ABD devleti onu Vietnam’a savaşmaya götürmeye kalkıştığında, “I ain’t got no quarrel with them Viet Cong, no Viet Cong ever called me Nigger” (“Benim Vietkong ile kavgam yok-hiçbir Vietkong bana ‘pis Arap’ demedi”) dememiş midir? Yani “nigger”lığı, “pis Araplığı” insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri olarak işaret etmemiş midir?

Hayır, Ku Klux Klan’ın açık, Trump’ın gizli kölecilik taraftarlığı bu topraklarda alıcı bulmaz. Ama bu, bizim “yerli ve milli” değerlerimiz açısından ne demektir? Dizinin ikinci yazısında bu soruyu yanıtlayalım.



[1] Amerikalıların ünlü “founding fathers”ı için şu herkesin ağzına pelesenk olmuş olan “kurucu babalar” sözünü artık terk etsek ne güzel olur! Bu ifadenin “iskele babası” gibi şeyleri hatırlatması bir yana, bizim kültürümüzde kendine Atatürk adını vermiş bir “kurucu” şahsiyet varken, ezberci, ilk aklına gelen kelimeyi gerçek çeviri sayan kötü çevirmen alışkanlığıyla (father = baba) böyle estetik ve mana düşmanı deyimler üretilmesi dili yoksullaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.