Şili halkı postmodernizmi neden reddetti?

Şili halkı postmodernizmi neden reddetti?

Bu yazının epeyce kısaltılmış bir versiyonu Gerçek gazetesinin Ekim 2022 tarihli 157. sayısında yayınlanmıştır.

 

 

Aradan bir ay geçti, unutulmuş olabilir. Şili halkı 4 Eylül günü düzenlenen referandumda Kurucu Meclis’in hazırladığı ilerici anayasayı reddetti. Hem de öyle böyle reddetmek değil. 4,8 milyon (%38) lehte oya karşılık 7,8 milyon (%62) ret oyuyla. Bu, sadece Şili’de değil, bütün dünyada eşitlikten, özgürlükten, temel haklardan yana insanları şaşkına çevirdi: Halk kendi lehine olan, 388 maddesinin 100 kadarında çeşitli hakları güvence altına alan bir anayasayı nasıl reddetmişti? Nefret edilen diktatör Augusto Pinochet’in tamamen halk düşmanı neoliberal 1980 Anayasası’nın yürürlükte kalmasına yol açan bu “hayır” oyu ne demekti?

Kitlelerin yarım kalmış zaferinden…

Gerçekten de Şili’yi Kurucu Meclis’e ve referanduma götüren süreci kısaca hatırlayacak olursak görünüm şaşırtıcı. Şili halkı 2019 Ekim ayında “İsyan” (İspanyolca “La Revuelta”) olarak anılan dev bir kitle hareketiyle Pinochet’den miras kalan 30 yıllık sözde demokrasiyi devirmeye girişmişti. 19 milyonluk bir ülkenin 7 milyonluk başkenti Santiago’da 1,5 milyon insanın bir meydanda toplanmış olması ne demektir? İstanbul’da 6-7 milyon insanın aynı anda sokağa çıkmasına karşılık verir! Bizce Şili’deki halk hareketi sadece bir isyandan ibaret değildi, bir devrimci kriz doğurmuştu. Kurulu düzen elbette böyle bir patlama karşısında (başta başvurduğu OHAL yoluyla askeri sokağa süren baskı da işe yaramayınca) birtakım tedbirler alacaktı. Düzenin temsilcileri ile halk hareketi adına konuşanlar bir müzakere sonucunda bir belge hazırladılar. Müzakerelerin başını düzen yanlılarından gerici bir senatör, halkın tarafından da Gabriel Boric çekiyordu. Boric’in hareketin önünde yürüyor olduğu söylenemezdi, daha ziyade hareketin önünü kesmeye çalıştığı söylenebilirdi. (Kendisine az sonra bir daha rastlayacağız.) “Toplumsal Barış ve Yeni Anayasa” adını taşıyan anlaşma 15 Kasım’da imzalandı.

Ekim 2020’de yeni anayasa ve Kurucu Meclis önerisi halkoyuna sunuldu. Yüzde 80 olumlu oyla kabul edildi Kurucu Meclis! Mayıs 2021’de Kurucu Meclis seçimlerinde eski sahte demokrasinin temsilcileri bozguna uğradı. Sosyalist sol ve diğer isyancı katmanlar büyük başarı elde etti. İki ay sonra Kurucu Meclis toplandı ve yaklaşık bir yıl içinde yeni anayasa taslağını hazırladı. Üstelik bu arada, Ekim 2020 referandumu ve Kurucu Meclis seçimlerinden sonra bir de üçüncü zafer kazandı emekçiler-ezilenler cephesi: 1973 darbesinden beri ilk kez sosyalist solun bir adayı bu yılın başında başkanlık seçimlerini kazandı. (O Gabriel Boric bu Gabriel Boric!) Artık halkın güçlerini durdurmak mümkün değildi sanki!

… kitlelerin elinden tadılan yenilgiye

Ama Eylül başında işte bütün bu atılım, referandum yenilgisiyle çöktü. Herkese anlaşılmaz geldi bu. Oysa ortada bir muamma yok. Olup biteni anlamak çok kolay. Ve bu sorun çağımızın en önemli stratejik sorunu.

Muammayı çözebilmek için anayasanın ilericiliğinin hangi alanlarda yoğunlaştığına bakmak gerekiyor. Referanduma sunulan anayasa tasarısı, ezilen yerli halka (en başta Mapuche halkına) özerklik, hatta alternatif yargı hakkı tanıyordu. Kadınların devlet organlarında erkeklerle eşit sayıda görevlendirilmesini öngörüyordu. Kürtaj hakkı güvence altına alınmıştı. Çevre ve iklim değişikliği politikaları son derecede ileri düzeydeydi: Doğa ve hayvan hakları tanınıyordu. “Toplumsal cinsiyet seçimi” özgür bırakılmıştı.

Önce “hayır” oyunun sahibinin emekçi halk olduğunu saptayalım. 2020 referandumunda “hayır” oyunun başını Şili’nin en zengin mahalleleri çekmişti. Şimdi ise en yüksek “hayır” en yoksul mahallelerde çıktı! Şili’nin 346 belediyesinden sadece 8’inde “Evet” oyu çoğunluk elde etti! İşçi sınıfının yaşadığı bölgelerin hemen hemen hepsi (Recoleta, La Pintana, La Granja, Lo Espejo ve başkaları), geçmişten beri hepsi solun kalesi olduğu halde “hayır” dedi! Bunlardan Recoleta’da Komünist Partili Belediye Başkanı Jadue 2021 Mayıs seçiminde %64 oy almıştı.  “hayır” diyen başkent Santiago son seçimde 33 yaşında Komünist Partili bir kadın belediye başkanı seçmişti.

Halkın sillesi kime?

Neden “hayır” dedi halk? Kurucu Meclis sıradan halkın sorunlarına çok uzak durmuştu çünkü. Ekim 2019 isyanında kurulan mahalle ve gençlik örgütlenmeleri dağılmaya yüz tutmuş, anayasayı tartışmamıştı. Şili emekçilerinin tamamının büyük şikâyet konuları olan özel sağlık, özel eğitim ve bireysel emeklilik sistemlerinin önüne geçilmemişti! Evet, anayasa kamuya bu alanlarda halka hizmet etme görevi veriyordu. Ama eski özelleştirilmiş sistemin hâkimiyetine karşı tedbir almıyordu.

Evet, sendikalara ilişkin birtakım olumlu hükümler vardı. Ama bunlar büyük çoğunluğu ilgilendirmemiştir. Sendikalaşma oranı Pinochet’den beri artmış olsa da 2018’de hâlâ %18’di. Bu da gösteriyor ki sadece işçi sınıfının en örgütlü kesimlerine verilen haklar ile sınıfın örgütsüz büyük kesimlerini, yaygın kent yoksulları kitlesini ve kırda ve kentte küçük burjuvazinin yoksul kesimlerini kazanmak mümkün değildir.

Bir de şu var: Emekçilere yabancı bir dünya algısı, konut sahiplerinin evlerinin belirli koşullarda ellerinden alınabileceği türünden bir propagandaya kapı açan bir hükmü anayasaya sokmayı başarmış, burjuvazi de bunu çok güzel değerlendirmişti.

Kurucu Meclis kendini bir yıl içinde halka iyice yabancılaştırmıştır üstelik. Kurucu Meclis’e sol adına seçilenler aslında önemli ölçüde küçük burjuvazinin zengin modern kanadından ya da ücretli çalışanların ayrıcalıklı eğitimli katmanından gelmedir: öğretim üyeleri, gazeteciler, avukatlar, sanatçılar, dişçiler. Bunlardan biri oyunu çevrimiçi olarak duştan verirken yakalanmıştır. Bir başkasının, hem de meclisin başkan yardımcısının, sağlık sisteminin zalim karakterini ortaya koymak için kanser olduğuna dair yalan söyleyerek seçildiği ortaya çıkmıştır. İşçi-emekçi dünyasından kopuk insanlar yüzünden işçi sınıfı anayasaya sırtını çevirmiştir.

İyi dinleyin! Burası Şili. Pinochet’in memleketi! 1973-1990 arasında yarı-faşist bir devletin tepesinde oturup, işçinin emekçinin canına okumuş olan Pinochet’in. “Zengin ülkeler kulübü” olarak bilinen OECD’nin 38 üyesi arasında gelir dağılımı en bozuk olan ülke. Türkiye’den kötü, Meksika’dan kötü, yüz yıldır sol denebilecek bir iktidarı ilk kez bu yıl gören Kolombiya’dan bile kötü. Böyle bir ülkede siz doğaya ve hayvanlara haklar tanıyıp işçi ve emekçiyi geçiştirirseniz emekçilerin intikamı kötü olur!

Kimlik, sınıf, parti

Kısacası, Şili halkı, sınıf meselelerine sırt çevirerek ilerici politikayı kimlik politikasına indirgeyen, o kimlik politikası çerçevesinde modern küçük burjuvazi ile ücretli emekçilerin ayrıcalıklı eğitimli katmanlarının sorunlarına ve sadece onlara çözüm arayan bir bencillik politikasına “hayır” demiştir. Şili halkı postmodernizme hayır demiştir!

Postmodernlerin anlamadığı şudur: İşçi sınıfı ve emekçiler, ezilen sınıf dışı katmanların davalarına ancak örgütlü bir ittifak içinde sahip çıkar. İşçi sınıfı Şili’nin postmodernlerine şöyle demiştir: Bana ne verdin ki Mapuchelere ayrı mahkeme istiyorsun? Bana ne verdin ki mecliste ve hükümette kadınlara eşit temsil istiyorsun? Bana ne verdin ki hayvanlara hak tanıyabilecek duruma geleyim?

İşçi sınıfı kendiliğinden bütün toplumu kavrayamaz. Başka ilerici davalara bağlanması için güveneceği bir devrimci proletarya partisine ihtiyacı vardır. Leninizmin “sınıf bilinci fabrika ilişkilerinin dışından parti tarafından taşınır” tezini anlamadan iri laflar edenler, “o işler 20. yüzyılın başında geçerliydi” buyuranlar, şimdi başlarını ellerinin arasına alıp “biz ne yaptık?” diye düşünseler iyi olur.

İşin acı yanı Ekim 2019 isyanının yarattığı bütün canlanma ve yükseliş, işte postmodernlerin bu bencillik politikası sonucunda muhtemelen bir süre yeniden durgunluğa düşecektir. Umalım Şili halkı bu sefer işçi sınıfının etrafında, çok gecikmeyen bir tarihte yeniden ayağa kalkar. Ama bunun gösterdiği, dileklerle bu işin yürütülemeyeceğidir. Şili halkı gelecek defa bayrağı ele alacaksa bir devrimci işçi partisine ihtiyaç duyacaktır.             

“Parlamenter budalalığın âlemi yok!”

2021 Mayıs ayında Şili’de solun Kurucu Meclis seçiminde kazandığı zaferi Gerçek gazetesi büyük bir memnuniyetle karşıladı ve Türkiye okuruna bunu Şili halkı Türkiye’ye yol gösteriyor: Kurucu Meclis zaferi!” olarak tanıttı. Ama bu başlığı taşıyan bir yazı, “Parlamenter budalalığın âlemi yok” başlığı altında şu bölümü de içeriyordu:

“Bütün bunlardan ‘halk kurtuluyor’ sonucunu çıkarmak son derece yanlış olur.”

Bunun yanı sıra ister Halkın Listesi olsun ister PCCh [Şili Komünist Partisi] ve Geniş Cephe, solda uluslararası planda esen liberal ve postmodern dalgadan ağır şekilde etkilenmiş güçler. Halkın Listesi’nin seçim propagandasının bir analizi en çok kullanılan kelimelerin şunlar olduğunu gösteriyor: insan hakları, sivil toplum, yeni ekonomi, çevre. Görüldüğü gibi işçi sınıfının ya da emekçilerin adı bile geçmiyor, kapitalizme karşı öne çıkan bir yaklaşım söz konusu değil. Aynı şeyin üç aşağı beş yukarı Geniş Cephe için de geçerli olduğu söylenebilir. PCCh’ye gelince, 1922’de bir Komünist Enternasyonal partisi olarak kurulan bu parti, zamanla ciddi bir bozulmaya uğrayarak tarihinin çok uzun bir dönemi boyunca daima reformist bir parti olarak faaliyet göstermiştir. Allende döneminin Halk Birliği ittifakında PCCh Allende’nin o dönemde kendine Marksist diyen Sosyalist Partisi’nin ya da en azından o partinin bazı kanatlarının kesinlikle daha sağında yer alıyordu. Bugün soldaki aşınma ile birlikte bunun ancak daha da gelişmiş bir eğilim olduğu az çok kesindir. Kısacası, sol güçlenmiştir ama post-Leninist bir sol söz konusudur.

Şili solu bugün sadece bazı mevziler ve önemli bir moral kazanmıştır. 2019 devrimci yükselişinin rüzgârı devam ediyor. Bu devrimci dalga açısından Kurucu Meclis sadece bir merhaledir. Şimdi önemli olan, bu seçimlerin başarısının rüzgârı ve Kurucu Meclis’teki avantajlı konum sayesinde işçi sınıfı ve müttefiklerini gelecekteki daha büyük savaşlara hazırlamaktır. ‘İyi bir anayasa yaparsak rahatlarız’ düşüncesi halkın en büyük afyonu olacaktır.”

Marksizmin yakıcı önemini anlamayanlara ithaf edilir.

 

 

Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın.                                                                                                                                   

Sungur Savran ekim 2022 podcast