İşçinin de işyeri hekiminin de kurtuluşu örgütlenmeden geçiyor

İşçinin de işyeri hekiminin de kurtuluşu örgütlenmeden geçiyor

Bugün Türkiye, işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) alanında dünyada en kötü istatistiklere sahip ülkeler arasında. İSİG Meclisi verilerine göre 2024 yılında Türkiye’de en az 1.897 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu tablonun ortaya çıkmasında, Türkiye işçi sınıfının çalışma koşulları, örgütlülük düzeyi gibi etkenlerin yanında İSİG hizmetlerinin organizasyonunun da payı büyük. İstanbul Tabip Odası tarafından yayımlanan İstanbul’da Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerine (OSGB) Bağlı Çalışan İşyeri Hekimlerinin Çalışma Yaşamı başlıklı araştırma raporu, İSİG hizmetlerinin çok önemli bir bileşeni olan işyeri hekimlerinin istihdam biçimine ve çalışma koşullarına odaklanıyor. Rapor, işyeri hekimlerinin sorun başlıklarının işçi sınıfıyla ortak olduğunu gösteriyor ve yürütülmesi gereken mücadele şekline dair önemli veriler sunuyor.

Bugün bize belki çok doğal gelse de işyerlerinde işçilere yönelik İSİG hizmetlerinin sunulması işçi sınıfı mücadelelerinin tarihsel bir kazanımıdır. Kapitalizmin erken dönemlerinde işçileri sıklıkla maruz kaldıkları iş kazalarından, meslek hastalıklarından ve iş cinayetlerinden koruyacak bir mekanizma bulunmuyordu. İşçi sınıfının, çalışma koşullarında iyileştirme sağlamak amacıyla sendika ve parti düzeyinde örgütlenmeye başlamasıyla beraber, İSİG’e dair talepleri de oluşmaya başladı. Patronlar için ciddi bir gider kalemi olan İSİG’e dair bu talepler, işçi sınıfının diğer talepleri gibi on yıllara yayılan mücadeleler sonucunda kazanıldı.

İşyeri hekimliğinin -ve elbette işyerini denetlemek üzere ortaya çıkan diğer mesleklerin-, kendine has ayrı bir uzmanlık/branş olarak gelişimini işçi sınıfının mücadelelerine borçluyuz. Dolayısıyla işyeri hekimliğinin doğuş amacı; özünde tek amacı kâr etmek olan, insan sağlığını, kâr etmek uğruna hiçe saymaya eğilimli kapitalist üretim sürecini işçilerin sağlığını korumak için düzenlemek ve disipline etmektir. Yani, işyeri hekimliği, işin doğası gereği patronla karşıt bir pozisyondadır.

Türkiye’de uzun yıllar işyeri hekimlerinin sertifikasyonu, çalışacakları işyerlerinin, iş sözleşmelerinin ve asgari ücret tarifelerinin belirlenmesi Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile tabip odalarının yetki ve sorumluluğundaydı. Patronlar, hekimlerin emeğini ucuzlatmak istiyor ve üretim hattını istedikleri gibi düzenlemede hiçbir engelle karşılaşmak istemiyordu. Nihayetinde, 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile TTB ve tabip odalarının işyeri hekimliği alanına dair yukarıda saydığımız yetkileri elinden alındı.

Bu kanunla TTB ve tabip odalarının sadece yetkileri kısıtlanmadı, aynı zamanda işyeri hekimleri de ciddi şekilde özlük hakkı kaybına uğramış oldu. Nitekim araştırma raporunda, görüşme yapılan işyeri hekimlerinin kendi çalışma koşullarına (ücretleri, çalışma saatleri, sosyal hakları vb.) dair pek çok sorunu dile getirdiğini görüyoruz. Bu sorunlar arasında işyeri hekimlerinin istihdam biçimi (OSGB’ler) merkezî bir yerde duruyor. 6331 sayılı kanunla adlarına OSGB denen, esasında işyeri hekimlerine görece düşük ücretlerle, pek çok özlük hakkından yoksun şekilde taşeron çalışmayı dayatan firmalar kuruldu. Böylece işyeri hekimliği ve tüm İSİG hizmetleri, OSGB’ler üzerinden kâr sağlanan bir alana dönüşmüş oldu. Kaybeden yalnızca TTB, ona bağlı tabip odaları ve işyeri hekimleri olmadı. Esas kaybeden işçi sağlığı alanı; kazanan ise patronlar oldu.

Araştırma raporunun ortaya koyduğu başka bir gerçek, işyeri hekimlerinin dile getirdiği sorun başlıklarıyla işçilerinkinin birebir örtüşüyor oluşu. Hekimlerin tarihsel ve mesleki olarak avantajlı konumu kısmen sürmekle beraber bu konumunun günden güne eridiği raporun geneline yansımış. Buradan çıkarılacak sonuç, ortak birleşik mücadelenin gerekliliğidir.

İSİG alanında çözüm elbette esas öznenin, yani işçi sınıfının, sendikalarda örgütlenmesi, sınıf mücadeleci bir sendikal pratiği sendikalara hâkim kılması, üretimden gelen gücüyle geçmişte nasıl kazanım elde ettiyse yine aynı şekilde kazanımlar elde etmesinden geçiyor. İşçi sınıfının müttefiki olarak işyeri hekimleri de tabip odalarında ve sınıf mücadeleci sendikalarda örgütlenerek işçi sınıfının bu mücadelesine omuz vermelidir. Keza kendi kurtuluşları da buna bağlıdır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2025 tarihli 190. sayısında yayınlanmıştır.