Başyazı: Hak verilmez alınır! Zafer işçi sınıfının masaya yumruğunu vurmasıyla kazanılır!
Aralık ayında bir sonraki yıl emekçi halkın yaşam ve geçim koşullarını belirleyen çok önemli kararlar alınacak. Bunlardan ilki TBMM’den geçecek olan 2024 yılı bütçesi. Patron partisi AKP tarafından meclise sunulan bütçe teklifi büyük çoğunluğu patronlardan, patron avukatlarından ve toprak ağalarından oluşan milletvekilleri tarafından oylanacak. Haliyle bu bütçeden patron sınıfına vergi muafiyetleri, teşvik ve destekler yağacak, yerli yabancı tefecilere milyarlarca faiz ödemesi yapılacak, işçinin payına ise ay sonunu zaten zor getirdiği maaşının gelir vergisi ile dilim dilim doğranması düşecek.
Diğer önemli karar ise Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda 2024 yılı için belirlenecek olan asgari ücret. Bu komisyon 15 kişiden oluşuyor. Hükümet 5 kişi, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu 5 kişi, Türk-İş de 5 kişiyle temsil ediliyor. Şöyle de diyebiliriz. Patron hükümetinden 5 kişi, patronların kendi temsilcilerinden 5 kişi, patron işbirlikçisi Türk-İş tepe yönetiminin atadığı 5 kişi! Buradan da ne çıkacağı belli. Sürpriz yok. Açlık ücreti! Zaten her yıl asgari ücret adeta açlık sınırına endekslenmiş şekilde belirleniyor. Yıl boyunca da artan hayat pahalılığı ile açlık sınırının iyice altına düşüyor. Son yıllarda Temmuz ara zamlarına rağmen asgari ücret açlık sınırının üstüne hiç çıkmadı. Bu sene ise Erdoğan tek zam yapılacak diyor.
Şimdi diyorlar ki bu sene dört işçi getirilecekmiş, komisyona asgari ücretle nasıl geçineceklerini anlatacaklarmış. Ne fark eder? Sanki bilmiyorlar işçinin emekçinin halini. Oraya çıkacak işçi kardeşlerimiz yaşadığımız gerçekleri ne kadar anlatırsa anlatsın karar veren onlar yani patronlar, patronların adamları ve patronların yalakaları olduktan sonra ne değişir?
Bugün örgütlü olmayan, ücretini toplu sözleşmeyle belirleyemeyen ya da örgütlü ve birlik olarak ücreti ve hakları için üretimden gelen gücünü kullanmayan işçi, açlık ücretine, kölelik koşullarına mahkûm olmaktadır. Bu sebeple asgari ücret giderek ortalama ücret olmuştur. Ücretini açlık sınırının üstüne çıkartabilenler sadece örgütlü işçilerdir. Ancak sendikalarda örgütlü olan işçi sınıfı da grev hakkını etkili şekilde kullanamadığında giderek asgari ücrete doğru gerilemektedir. Bir şeylerin değişmesi için işçi sınıfının kendi geleceği hakkında kendisinin karar vermesinden başka şans yok. Bunun tek yolu da örgütlü olmaktan ve grev hakkını etkili şekilde kullanmaktan geçiyor. O halde patronların senaryosunu yazdığı tiyatro sahnelerine dönüşmüş olan meclisten de asgari ücret komisyonundan da bir şey beklememeliyiz. Gözümüzü kendi kararımızı kendimizin verebileceği mücadele alanlarına çevirmeliyiz. Açlık zincirini kırmak mı istiyoruz? O halde örgütsüz işyerlerinde örgütleneceğiz. Her fabrikada her işyerinde işçiler bir araya gelip birlik ve beraberlik içinde bu kararı vermelidir. Sendikalaşmalıdır. Ama sendikalaşmak da yeterli değil. Sendikaları da mücadeleci sınıf örgütleri haline dönüştürmeliyiz. Sendikaya üye ol, sahip çık, denetle!
İşçiler esaret zincirlerini kırarak sendikalaşmalıdır. Ancak bu başlangıçtır; sendikaların da sarı, işbirlikçi sendika ağalığı zincirinden kurtarılması, sendikaların içindeki sınıf mücadeleci eğilimlerin hâkim olması gerekir. Örgütlü işçi sınıfının aynı anda hem patronlarla hem de patronlarla işbirliği içindeki sendika ağalarıyla karşı karşıya olduğu bir sınıf savaşı alanı var. Bu savaş alanı MESS sözleşmesidir. 130 bin metal işçisi, işçi sınıfının öncü gücü, Amerikan, Avrupalı, Japon emperyalist tekellerin ve Koç Holding gibi onların ortağı olan en büyük sermaye gruplarının örgütü MESS’le karşı karşıya. Bu kavgada metal işçisi sadece MESS’le değil grev yasaklarıyla ve patronların tarafında yer alan iktidarla da karşı karşıya. Bu kavganın sonucunu işçinin kararı belirleyecek. 1963’te Kavel işçisi kararını verdi, grev hakkını grevle kazandı. Bu hakkı tüm işçi sınıfına armağan etti. 2023’te Bekaert ve Schneider işçileri kendi kararını verdi, grev yasağını grevle yırttı attı. Bu kazanımı tüm işçi sınıfına armağan etti.
Şimdi MESS sözleşmelerinde işçi sınıfı seyirci değil sahanın tam ortasında. Metal işçilerinin en mücadeleci kesimlerini temsil eden DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikası, 2-3 Aralık’ta kongresini yaptı, kongre salonu fabrikalar MESS’e mezar olacak sloganlarıyla çınladı. Bu mücadele kararı metal işçisinin denetimi ve iradesi ile sahaya taşınmalıdır. Ne gerekiyorsa o! İşgal, grev, direniş! Bu karara sarı sendikacı Türk Metal ve Öz Çelik-İş ağaları katılmayacaktır elbette, ama tüm bu sendikaların üyesi olan işçilerin isteği ve özlemi de bu yöndedir. Ayrı gayrı demeden işçilerin iradeleri birleşmelidir. Bu mücadele kararlılığı Türk-İş’teki ve diğer konfederasyonlardaki tüm mücadeleci sendikalar ve sendikacılarla, örgütlü örgütsüz tüm öncü işçilerle buluşmalı ve bir Birleşik İşçi Cephesi olarak büyümelidir. Metal işçisi mücadele kararını verip de MESS masasına yumruğunu vurduğunda bu sesi tüm emekçi halk duyacaktır. Emekçi halk yüzünü zincirli meclisten, tiyatro oynanan komisyonlardan sınıf mücadelesine ve sınıf siyasetine çevirecektir. Emekçi halk işçi sınıfı öncülüğünde siyaset masasına yumruğunu vurmalıdır. Patronlara göre ayarlanmış bütçe, açlığa endekslenmiş asgari ücret dayatması ve emekçi halka vurulan tüm zincirler böyle kırılacaktır. Ekmek, gül ve hürriyet günlerine bu şekilde varılacaktır!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2023 tarihli 171. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın.