Kahrolsun gizli diplomasi!
İtalya Dışişleri Bakanı Frattini, Wikileaks belgeleri yayınlanmaya başlayınca, “diplomasinin 11 Eylül’ü” demiş ve eklemiş: “Gizliliğe dayanan diplomatik ilişkiler değişecek”. İyi uçmuş! Burjuva diplomasisi doğası gereği gizliliğe dayanır, gizlilik olmadan yapamaz.
Ekim Devrimi’nden sonra kurulan ilk Sovyet hükümetinin Dışişleri Bakanı Lev Trotskiy şöyle diyordu: “Gizli diplomasi, çoğunluğu kendi çıkarlarına tabi kılmak için aldatmak zorunda olan mülk sahibi azınlık için gerekli bir araçtır. Karanlık işgal planları ve soygun amaçlı ittifakları ve anlaşmaları ile emperyalizm gizli diplomasi sistemini en yüksek düzeye ulaştırmış bulunuyor.”
Frattini Wikileaks belgelerinden olmayacak bir şey bekliyor yani. Başkaları da başka anlamsız iddialarla ortaya çıktılar. Kimi “bilgi devriminin diplomasi karşısındaki zaferi”ni ilan etti, kimi “ABD diplomasisi çökmüştür” dedi. Şimdiye kadar ortaya çıkan belgeler daha sonra geleceklerin niteliği konusunda temsili bir değer taşıyorsa, bu söylenenler Wikileaks olayını bütünüyle orantısız biçimde değerlendirmektir.
Rusya’nın iki lideri Putin ile Medvedev’in ilişkisi Batman ve Robin’e benzetildiyse ne olmuş? İtalyan başbakanı Berlusconi için bir Amerikan büyükelçisi “kifayetsiz, kibirli ve etkisiz” dediyse ne yazar? Bunlar her devletin, her teşkilatın kendi içinde konuştuğu dili yansıtan örneklerdir. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, yaptığı basın toplantısında bir yabancı mevkidaşının kendisine “siz esas bizim yazışmaları görün” dediğini aktarıyor. Doğrudur.
Amerikan elçilerinin durum ve insan değerlendirmelerine ise hak ettiklerinden daha büyük bir değer atfetmemek gerekir. Amerikalıların her şeyi bildikleri veya doğru değerlendirdiklerini bu yalın biçimiyle kimse savunmaz. Ama iş ABD elçilerinin kriptolarına gelince, Türkiye basını, bu arada sol basın da “bakın gördünüz mü, Amerikalılar da söylüyor” türü yorumlarla dolu günlerdir!
ABD elçilerinin kriptolarının “hak ettiği” değer, kendi görüşlerinin ortaya çıkmasıdır. Bir de başka ülkelerin liderlerinin kendilerine yaptıkları açıklamalara ilişkin söyledikleridir. İlki tanım gereği bize hakikatin kendisini veriyor. Örneğin, ABD diplomatlarının en baştan itibaren AKP’yi kuşkuyla ele aldığı burada tartışmasız olarak ortaya çıkmıştır. Ulusalcıların, AKP’yi, Türkiye’ye “ılımlı İslam”ı yerleştirmek amacıyla ABD’nin iktidara getirdiği iddiası bir kez daha yanlışlanmış, bizim en baştan beri savunduğumuz, ABD’nin AKP’ye karşı tutumunun hep çelişkili olduğu tezi bir kez daha doğrulanmıştır.
İkincisi, yani yabancı liderlerin açıklamalarına ilişkin söylenenler ise büyük ölçüde doğrudur. Örneğin, Suudi kralı Abdullah’ın İran için ABD’li diplomatlara “yılanın kafasının kopartılmasını” tavsiye ettiğinin belgelenmiş olması, bu bakımdan çok önemlidir.
Ama bunlar hep ABD diplomasisinin mutfağıdır. Bu mutfakta pişen gizli antlaşmalar yoktur burada. Gizli diplomasiye asıl darbeyi vuracak olan da bunların teşhir edilmesidir. Bunu yapacak olan uluslararası proleter devrimleridir.
Aynen Ekim Devrimi’nden sonra Sovyet hükümetinin Çarlık Rusya’sının emperyalistlerle yaptığı bütün gizli antlaşmaları açıklaması gibi. O hükümetin Dışişleri Bakanı Trotskiy, bu önlemi açıklarken yukarıda alıntılanan cümlelerden sonra ekliyor:
“Avrupa halklarını tüketmekte ve yok etmekte olan emperyalizme karşı mücadele, aynı zamanda, gün ışığından korkmak için yeterince nedeni olan kapitalist diplomasiye karşı verilen bir mücadeledir. Rus halkı, Avrupa halkları ve tüm dünya, bankerler ve sanayicilerin, parlamenter ve diplomatik ajanlarıyla birlikte gizli kapaklı hazırladıkları planlar hakkında belgelere dayanan gerçeği öğrenmelidir.” (Alıntının tamamı için bkz. kemalulker.blogspot.com.)
Bunu ne Wikileaks’in “yalnız kovboy”u Julian Assange yapabilir, ne de bilişim devrimi. Bunu ancak proleter devrimi yapabilir.