AKP hükümeti ve Ebusuudçuluk

Egemen iktidar, toplumu denetim altına alabilmek için bir yandan baskıya başvururken diğer yandan da rıza üretmek zorundadır. Yönetenlerin eleştirilerinde neyin söylendiği, neyin söylenmediği ve sansür edildiğine dikkat edilirse, yönetilenlerin rızasının nereye yönlendirildiğini anlamak kolaylaşır. AKP hükümetinin ve başbakanın icraatlarının yanı sıra dilleri ve dillendirdikleri, bize bu hususta netlik sağlıyor.

 

Egemen iktidar, toplumu denetim altına alabilmek için bir yandan baskıya başvururken diğer yandan da rıza üretmek zorundadır. Yönetenlerin eleştirilerinde neyin söylendiği, neyin söylenmediği ve sansür edildiğine dikkat edilirse, yönetilenlerin rızasının nereye yönlendirildiğini anlamak kolaylaşır. AKP hükümetinin ve başbakanın icraatlarının yanı sıra dilleri ve dillendirdikleri, bize bu hususta netlik sağlıyor.

“Ecdadımızı kötü tanıttığı” gerekçesiyle Erdoğan’ın oklarını üzerine çeken ve işareti alan yapımcılarının, Hürrem’in başını kapatmak gibi bir takım tadilatlara gittiği Muhteşem Yüzyıl dizisinin bir bölümünde, Pargalı İbrahim Paşa ile İstanbul Kadısı Ebussuud Efendi arasında geçen diyalog tüyler ürperticiydi. Ebussuud Pargalı’ya, “Yunus Emre şiirlerini okumanın küfür olduğunu” söylüyor, böylece, ünlü halk ozanı Yunus’un, o dönemde kadı olan Ebussuud tarafından nasıl kâfir ilan edildiğine tanık oluyoruz. Muhteşem Yüzyıl bir belgesel değil elbet. Ama bu kurgusal diyaloğa mesned olan fetva, tarihi bir gerçeklik taşıyor. Kadılıktan sonra Şeyhülislamlık mertebesine ulaşmış olan Ebusuud’un fetvalarına dair belgeler, başbakanın göklere çıkardığı “ecdadımıza” dair korkunç gerçekleri açığa çıkarıyor. Şeyhülislamlığı döneminde, “Hallac-ı Mansur’un davası doğrudur diyene Hallac’a yapılan yapılır” (derisi yüzülür) diyebilen bu zat, “Kızılbaşların canları, malları, namusları size helâldir”  fetvasıyla, onbinlerce Alevinin Devlet-i Aliyye tarafından kesilmesine ve bu katliamın din eliyle meşrulaştırılmasına önayak olmuştur.

Ebussuud’un Yunus Emre hakkındaki fetvasının gerekçesi ise hepimizin bildiği bir şiir: "Cennet cennet dedikleri, Birkaç köşkle birkaç huri, İsteyene ver sen onu, Bana seni gerek seni." Bu durum hemen akla, Yunus Emre'nin yüzlerce yıllık bu şiirinin geçenlerde Talim Terbiye Kurulunun icraatıyla 10. sınıf edebiyat kitaplarından sansürlenmesinin sıradan bir tesadüf olmadığını getiriyor. Sansürlenen dizeler, Ebusuud’un Yunus’u kafir ilan etmesine neden olan dizeler. Sansürün eleştiri alması üzerine, Kültür Bakanlığı, Talim Terbiye Kurulu'nun onaylama gerekçesini, "şiirden beklenen kazanımların, söz konusu eksik haliyle de sağlanması" olarak gösteren bir açıklama yaptı. Talim Terbiye ise arlanmadan, “Pir Sultan Abdal’ın da kıtaları kesilerek veriliyor” diyerek güya savunma verdi. Özür kabahatten büyük ama belli ki Talim Terbiye sansürü keyfine göre yapmış değil. Şiirin biçilmiş halinden “beklenen bir kazanım” var!

Döneminde, Şeyhülislam’ın fetvaları ne amaçla çıkarıldıysa başbakan da benzer amaçları işaret ediyor. Egemen Sünni söylemin katıksız uygulanması, Alevilik kültürüne ait değer ve kavramların yasaklanması. Buna bir başka destek delil, Yunus’a sansür tartışmaları hala sıcakken 10. sınıf Türk Edebiyatı ders kitabında Kaygusuz Abdal’ın “Nefes” şiirinin, “Matem ayı”, “Zülfikar”, “Ali”, “Hû” kelimelerinin yer aldığı dörtlüklerinin makaslanmasıdır. Kaygusuz kim peki, Bektaşilik Erkânnamesi’ni düzenleyen, Alevi-Bektaşi kültürünü mısralara döken ve hatta Yunus’u örnek aldığı söylenen başka bir “kafir” değil mi!

Bu arada Başbakanın bir Çorum gezisinde, en çok gurur duyulması gereken Çorumlulardan biri olarak Ebusuud’u işaret ettiğini, bir başka konuşmasında yine Şeyhülislam’dan veciz alıntılar yaptığını hatırlayalım. Ramazan’da Alevilerin evlerine saldırılar yapılmasından, Maraş Katliamı anmasının yasaklanmasına, Diyanet teşkilatının güçlendirilmesinden Ortadoğu’da emperyalizmin işbirlikçisi Sünni paktının liderliği için yapılan hamlelere kadar bütün manzara, AKP Hükümeti’nin Ebusuudçuluğunu pekiştiriyor. Yani, şiirlerin ve deyişlerin makaslanmış halinden “beklenen kazanım” bütün bu ahvalden beklenenin bir parçası.

Başbakanın ve AKP’nin Ebusuudçuluğu açıkça görülüyor. Bu zevatın menfaatleri, Yunus’un insan sevgisini,  Kaygusuz’un iğnelemeleri ve nüktelerini, Pir Sultan’daki tasavvuf kalıplarını bile aşan irşadı sansürlemeyi gerektiriyor. Düzen kendisine neyi tehdit olarak görüyorsa fetvacılıkla bertaraf ediyor. Diğer yandan, sadece Yunusları makaslayarak değil, Ebusuudlardan alıntılar yaparken, onların verdikleri katl fetvalarının sözünü etmeyerek de sansür kurumu işletiliyor. Yani hem söylenenler hem söylenmeyenlerle. Bu baskılar bu coğrafyada ilk kez AKP hükümeti tarafından uygulanmıyor. Yüzyıllardır var bu zulüm. Mesele, AKP’nin “ecdada” sahip çıkarken aslında zulme sahip çıkmayı amaçladığını anlamak.

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2013 tarihli 39. sayısında yayınlanmıştır.