Kırgızistan’da isyan! (12-04-2010)
Beş yıl önce de benzer bir ayaklanma çıkmış, bugünün devrik başkanı Bakiyev'i iktidara getiren, beş yıl önceki bu ayaklanma olmuştu. Ülkede istikrarsızlığın kural halini almasında, Kırgızistan'ın iç dinamiklerinin yanı sıra, dünya ekonomik krizi ve özel olarak bölgede ABD ve Rusya arasında yaşanan güç mücadelesi de rol oynuyor.
Kırgızistan yoksul bir ülke. Benzerlerinden farklı olarak petrol ve doğalgaz rezervlerine da sahip değil. Dolayısıyla, eski Sovyet ülkelerinin ortak sorunu olan yoksulluk ve ekonomik sıkıntılar Kırgızistan'da daha ağır bir biçimde hissediliyor.
1991'de elde edilen bağımsızlığın ardından 15 yıl boyunca ülkenin başında bulunan Askar Akayev, Sovyet sonrası bağımsızlığını kazanan ülkelerde adet olduğu üzere, yolsuzluk ve baskıya dayalı bir siyasi yapıyı adım adım kökleştirmişti.
2005'teki ayaklanma, ülkenin daha yoksul olan Güney eyaletlerinde patlak verdi. Bu ayaklanmayla başa geçen Bakiyev çok geçmeden kendi "hanlığını" inşa etti. 2005 ayaklanmasında yol arkadaşı olan siyasi kadroların önemli bir bölümünü iktidarın nimetlerinden yoksun bıraktı. Yerlerine kendi akrabalarını, eşini dostunu geçirdi. Muhalefeti bastırmak için anti-demokratik uygulamaların dozunu giderek artırdı.
Geniş kitlelerin yolsuzluğa batmış baskıcı bir devlete duydukları öfke, yılbaşından itibaren elektrik, doğalgaz ve telefon fiyatlarının %200'lere varan oranlarda zamlanmasıyla katlanarak arttı. Kitlelerin desteğini arkasına alabileceğini gören muhalefet bloku harekete geçti. Üstelik harekete geçmeden önce, büyük bir ihtimalle Rusya'nın da onayını aldı. Böylece başarıya ulaşan muhalefet karşısında yapacak bir şeyi kalmayarak kaçan Bakiyev ülkenin güneyinde, Celalabad'da bulunuyor ve Batılı yayın organlarına demeçler göndererek kolay kolay teslim olmayacağı mesajını veriyor.
Bakiyev, iktidardayken kendisinin ve akrabalarının elde ettiği zenginliğe dokunulmaması güvencesini şimdiki geçici hükümetten kopardığı takdirde inadından vazgeçebilir. Veya geçici hükümetin ayaklanan kitleleri yatıştırmayı başaramamasıyla ortaya çıkabilecek karışıklıktan yararlanmak üzere fırsat kolluyor olabilir. Sonuç olarak Kırgızistan'da henüz sular durulmuş değil.
Ancak kesin olan şu ki, yeni hükümet konumunu sağlamlaştırsa dahi, kendisini iktidara taşıyan yoksul kitlelere Bakiyev'in sunduğundan daha fazlasını sunamayacak ve saatler, yeni bir krizde çalana kadar aynı şekilde işlemeye devam edecek.
ABD emperyalizmiyle Rusya'nın bilek güreşi
1989-91 aralığında Sovyet bloku ülkelerinin önemli bir bölümünde bürokratik rejimlerin düşüşüne kitle eylemlerinin eşlik etmesinden pek memnun kalan Batılı emperyalistler, 2000'lerde bir dizi ülkede bu kez kendileri ayaklanma yaratmaya giriştiler. 2000 yılında Sırbistan'da yaşanan olaylardan sonra Ukrayna ve Gürcistan'da Rus yanlısı hükümetler Soros gibi "girişimci" işadamlarının sponsorluğunu yaptığı muhalefet eylemleriyle devrildiler. Batı medyası o dönemde bu tür hareketlere "renkli devrimler" adını takmıştı. Akıllarınca Ekim Devrimi ile alay ediyorlardı. Ancak çok geçmeden şakanın tadı kaçtı. Eski Sovyet coğrafyasında Rusya'nın hakimiyetini adım adım gerileten ABD emperyalizmi için işler tersine dönmeye başladı. Örneğin 2004 sonunda Ukrayna'daki "Turuncu Devrim" ile iktidardan uzaklaştırılan Rus yanlısı güçler, bu sene başında tekrar iktidara geçtiler.
2005'te Kırgızistan'da yaşanan ayaklanmaya kimileri "Lale Devrimi" adını koymuş olsa da bu olay, Ukrayna ve Gürcistan'dakine benzemiyordu. Gerçekte ne ABD, ne de Rusya bu ayaklanmayı istemişti. Fakat durumu kabullenmek zorunda kaldılar. Bu sefer ise Rusya Kırgızistan'daki ayaklanmayı açıkça destekliyor. Bir anlamda, "renkli devrimler" yapma sırası Rusya'ya geçmiş oldu.
Son gülenin kim olacağı henüz belli değil. Ancak 2008 yazında Rusya-Gürcistan savaşından sonra, ABD'nin Avrasya'da sürdürdüğü hegemonya mücadelesinde yeni bir yara aldığı ortada. Kırgızistan'daki yeni hükümet Rus desteğini önemsediği için, ABD'nin Kırgızistan'da bulunan ve Afganistan'daki operasyonları için kilit önem taşıyan Manas askeri üssünü kapatmayı dahi gündeme getirdi. Ancak Rusya olur verdikten ve ABD bu üs için ödediği kirayı beş katına çıkardıktan sonra, kapatma tehdidini geri çekti. Yine de Rusya, bu üssün kapatılmasını ileride tekrar gündeme getirebilir.
Renkli değil, kızıl bir devrim gerekli
Her ayaklanma devrim demek değildir. Sonucunda hükümet değişmiş olsa dahi. Bir devrimin devrim olabilmesi için, toplumsal ve ekonomik yapıda, özellikle de mülkiyet ilişkilerinde köklü değişimler olması gerekir.
Dolayısıyla Ukrayna'da, Gürcistan'da veya Kırgızistan'da yaşanan ayaklanmalar birer devrim değildir. Bu ayaklanmalar sonucunda bir hükümet gidiyor, diğeri geliyor. Ancak geniş kitlelerin kronik sorunları aynı kalıyor.
Sovyet rejiminin çökmesiyle ortaya çıkan siyasi boşluk bu coğrafyada, gücü elinde bulunduran küçük bir azınlığın ekonomik zenginliğini hızla artırmak için uğraştığı, geriye kalan büyük çoğunluğun ise sefalete terk edildiği rejimler yaratmış durumda. Bu durum yalnızca Kırgızistan gibi kenarda köşede kalmış bir ülke için değil, Batı sermayesiyle bütünleşme olanakları çok daha geniş olan Ukrayna gibi ülkeler için de geçerli.
Buralarda Sovyet rejimi çökmüş olabilir fakat, yerine geçen kapitalizmin dikiş tutturamadığı ortadadır. Dünya ekonomik kriziyle birleşerek daha da kırılganlaşan bu koşullar bugün Kırgızistan'da ürettiği sonuçları yarın muhtemelen bir başka ülkede karşımıza çıkaracak. Bu durumda tek çözüm, bu tür ayaklanmaları gerçek birer devrime dönüştürerek, işçi sınıfının iktidarı için savaşmak olacaktır.