Aziz Vatan (Ali Dehri): Teori ve pratiğin birliğine dayalı bir devrimci yaşam (Levent Dölek - 19-10-2009)
Aziz Vatan (Ali Dehri) mücadeleyle dolu bir yaşamın ardından talihsiz bir hastalığa yenik düşerek 10 Ağustos pazartesi sabahı aramızdan ayrıldı. İster Aziz Vatan, isterse de Ali Dehri olarak tanımış olsun, herkes onun sadece politik mücadelesiyle değil bu mücadeleye kopmaz biçimde bağlı olan insani ve ahlaki değerleri ile de örnek bir insan olduğu konusunda birleşiyor. Aziz Vatan'ın örnek olan kişiliği ve mücadelesi bugün mücadele eden devrimciler için önemli dersler içermektedir. Öncelikle Aziz Vatan'ın yaşamı Türkiye devrimci hareketinin 40-45 yıllık serüveniyle örtüşmekte ve bu hareketin hem yükseliş hem de düşüş dönemlerini kapsamaktadır. Bu inişli çıkışlı dönemin politik açıdan savrulmalara, kopuşlara, yeniden kümelenmelere, yeniden dağılmalara, ilerlemeler ve gerilemelere sahne olduğu açıktır. Benzer çalkantıların aynı kuşağın insani ve ahlaki değerlerinde de yaşandığını görüyoruz. Geriye dönüp baktığımızda Aziz Vatan'ın tüm bu süreçlerden her yönüyle alnının akıyla çıkmış olduğunu görüyoruz.
Bugün mücadeleye atılan genç kuşağı, Aziz Vatan'ın kuşağının yaşadığı zorluklardan daha azı beklemiyor. O halde bu süreçten alnımızın akıyla çıkabilmek için Aziz Vatan (Ali Dehri) örneğine sahip çıkmamız gerekiyor.
Marx'ın meşhur 11. Tez'i her Marksistin dilindedir. Yeri geldiği düşünüldüğünde, 11 Tez bir alıntı halinde hemen ortaya atılıverilir ama yaşamda ve pratikte dünyayı değiştirmeye soyunmak söylendiği kadar kolay olmamaktadır. Tarih bize devrimci teori ile devrimci pratiğin diyalektik bir karşılıklı etkileşim içinde ilerlediğini öğretiyor. Ancak bu diyalektik sürecin Marksizm bakımından bir başlangıcı var. Bu başlangıç Marx'ın 11. Tez'inde ifadesini buluyor. "Esas sorun dünyayı değiştirmektir." Eğer gerçekten eşitsizliklere, baskılara ve her türlü ezilmeye karşı dünyayı değiştirme iradesi yoksa teori ne kadar engin bir entelektüel birikime dayanırsa dayansın temelsizdir ve çürüktür. Her an yıkılabilir ya da karşıtına dönüşebilir.
70'lere gelirken Türkiye solunun ve devrimci hareketinin içine girdiği tartışma/ayrışma sürecinin Milli Demokratik Devrim - Sosyalist Devrim tartışmasına indirgendiğine çok sık tanık oluruz. Oysa her ne kadar devrim stratejisi üzerine odaklanan tartışma saflaşmaya rengini verse de özünde devrimcilik-reformculuk temelinde bir ayrışma yaşanmıştır. Bu ayrışmada devrimci safta tutum alanlar burjuva düzenini pratikte karşısına alanlar oldu. THKP/C, THKO ve TKP(M-L) gibi yapılar anti-emperyalist ve yurtsever temelde yükselen gençlik mücadelesinin içerisinden çıkarak burjuva düzenine ve devletine meydan okuyan, onu politik olarak karşısına alan bir mücadeleye giriştiler.
Aziz Vatan (Ali Dehri) o dönemde Milli Demokratik Devrim tezini benimsemekle birlikte devrimcilik-reformculuk ayrışmasında düzenden kopamayan Doğu Perinçek ve TİİKP'den ayrılan İbrahim Kaypakkaya ile birlikte TKP(M-L)'nin saflarında yer almıştır. Ancak Aziz Vatan bu kopuşun ideolojik bakımdan doğru yönde olmakla birlikte (özellikle TKP(M-L) Kemalizm ve Kürt sorununda dönemin en ileri tezlerini savunuyordu) yetersiz olduğunu zamanla görmüştür. Aziz Vatan, 12 Mart sonrasında TKP (M-L) Hareketi'nin tekrar örgütlenişinde sorumluluk alırken, Türkiye'nin yarı-feodal ve yarı-sömürge olarak nitelenmesine Marksist eleştiriler getirmiştir, işçi sınıfı yönelişini ve kitle çizgisini savunmuştur. Yine Maoist yapılarda son derece sarsıcı etkileri olan Üç Dünya Teorisi tartışmalarında Aziz Vatan'ın önderliğinde yer aldığı TKP (M-L) Hareketi (Devrimci Halkın Birliği) bu oportünist tezi reddetmiş ve Hareket ÇKP'den ideolojik olarak kopmuştur. Aziz Vatan'ın burjuvaziden ideolojik olarak kopma yönelişindeki çalışmaları ve bunun politik sonuçları 1979'da geçmişte kurduğu örgütle yollarının ayrılmasına neden olmuştur.
Aziz Vatan, politik yaşamının devamında Stalinizmi devrimci bir eleştiri temelinde reddederek devrimci Marksist bir senteze ulaşmış ve bu doğrultuda örgütlü bir mücadele yürütmüştür. Bu yıllardaki politik mücadelesinde Ali Dehri adıyla tanınan Aziz Vatan'ın devrimci Marksizmi'nin temeli 1968'li yıllardaki Aziz Vatan'ın başlangıç noktasıyla aynıdır. Burjuva düzenini yıkmak üzerine verilmiş olan karar, bu amaca en iyi hizmet edecek olan teoriyi benimsemeyi zorunlu kılmaktadır. Bu gerçek devrimci tutumdur. Aziz Vatan'ın yaşamı ve mücadelesi herhangi bir ideolojiyi bir sekt mantığıyla savunmanın, bir teorik anlayışı devrim hedefinden kopartarak salt bir kimliğin parçası olarak benimsemenin devrimcilikle bir ilgisinin olmadığını öğretmiştir.
Esas sorun olan dünyayı değiştirmeye yönelik gösterilen kesin irade, sadece ideolojik ve politik değil, insani açıdan da çalkantılardan anlının akıyla çıkmanın birinci koşulu. Aziz Vatan'ın kendi kuşağından maddi ve manevi olarak kapitalizmin derinliklerine savrulanların sayısı ne yazık ki çok fazla. Bu örnekler oldukça da moral bozucu. Ne var ki tersi örnekler de mevcut ve Aziz Vatan bu örneklerden biri. Burjuvaziden ideolojik ve politik olarak kopmak ne kadar önemliyse, bu düzenin pisliklerinden ahlâki olarak da kopmanın aynı ölçüde önemli olduğunu, Aziz Vatan yaşamıyla göstermiştir. Devrimciliğin bir yaşam tarzı ve bir ahlâki duruş olduğunu zaman zaman yoldaşlarına anlatmıştır. Bununla birlikte bu konuda esas değerleri sözleriyle değil bizzat yaşamıyla aktarmıştır.
Aziz Vatan, Çinli devrimcilerin kalabalık köylü yığınlarına politikaları aktarırken sayılarla maddeleme ve özetleme yönteminin ne kadar etkili olabildiğini anlatırdı. Aziz Vatan'ın yaşamından hareketle bugün bayrağı devralacak biz genç devrimcilere benzer bir özetleme yapılabilir: "Devrime ulaşmak isteyen burjuvaziden 3 kopuşu (politik, ideolojik, ahlâki) gerçekleştirmek zorundadır."
Aziz Vatan Yoldaş için İstanbul'da yapılacak anma toplantısının programına buradan ulaşabilirsiniz.