İşçiler 1 saat iş bıraktı, Kumlu 1 saatte sattı! (07-07-2009)

Eylemlerde sık sık genel grev, genel direniş sloganları atılırken Ankara'da TEDAŞ Genel Müdürlüğü önünde konuşma yapan Mustafa Kumlu şu sözleri söylüyordu: "Bize birinci altı ay yüzde 3, ikinci altı ay yüzde 4 verdiler. Sigorta kayıplarımız dururken, vergi kayıplarımız dururken, biz bu orana nasıl imza atalım arkadaşlar? Biz, fazla bir şey istemiyoruz. Hakkımızı istiyoruz. Kaybettiklerimizin telafisini istiyoruz, o kadar." İşçiler masada istenen verilmezse greve hazırdı.

Saatler öğleden sonra 3'ü gösterdiğinde hükümet ve Kumlu yeniden masaya oturdu. Masadan kalkıldığında anlaşma sağlanmıştı. Daha doğrusu Kumlu, başkanı olduğu konfederasyonun üyesi olan işçileri satmıştı. Kumlu utanmadan "kayıplarımızı tam olarak telafi edemedik ama iyi durumdayız" dedi. Neymiş bu iyi durum? İlk altı ay %3 ikinci altı ay için %5,5. Maaşlara yapılacak seyyanen zam 25 TL değil 60 TL. Modern köle pazarlarını yaratacak özel istihdam büroları ile ilgili bir açıklama yok. Anlaşılan o  iş de, Cumhurbaşkanı'nın "vicdanına" terk edilmiş durumda.

Kumlu uzlaşmazlık çıkınca Erdoğan'a "  eğer nuh deyip peygamber denmeyecekse buna toplu pazarlık demenin ne anlamı var" diye sormuştu. Şimdi de işçiler haklı olarak Kumlu'ya soracak: "O kadar söz söylendikten, işçi sokağa döküldükten sonra hükümetin dediğine evet denecekse bu nasıl toplu pazarlıktır? Bu nasıl işçinin hakkını savunmaktır? %20'den başlayıp, %3-4'e evet denecekse Kumlu hâlâ Türk-İş genel başkanlık koltuğunda neden oturmaktadır?"

Mustafa Kumlu'nun şahsiyetinde ifadesini bulan Türk-İş bürokrasisi 1 saatlik iş bırakan işçilerin haklarını 1 saatte işverene satmıştır. AKP operasyonu ile konfederasyonun başına geçmenin diyetini ödemiştir. Bunun başka açıklaması olamaz. Bu sadece kötü bir toplu pazarlık değildir. Bu tür tablolar çok da alışılmamış şeyler değil. Zaten son sözleşme dönemlerinin hepsinde Türk-İş yönetimi işi uzatmadan hükümetle anlaşmıştı. Ancak şimdi yapılanın anlamı daha farklıdır. Türk-İş'e çöreklenmiş sendika bürokrasisi, işçilerin yükselen mücadele eğilimi ve azmini kırmak amacıyla hükümetle çirkin bir işbirliği yapmıştır. Mücadeleye hazırlanan, sendikalarına sahip çıkan işçilere en ağır şekilde ihanet etmiştir.

İş bırakma eyleminin olduğu bugün 1. sayısı çıkan Gerçek gazetesinin (Devrimci İşçi Partisi Girişimi'nin yayın organı) başyazısında aynen şunlar yazıyordu: "Türk-İş başkanı AKP'nin il binalarının önünde eylem ve 7 Temmuz Salı günü bir saatlik iş bırakma ile yetinmeye çalışacaktır. İlk görev 8 Temmuz Çarşamba günü toplanacak Türk-İş Başkanlar Kurulu'nda sınıf mücadeleci sendikalara düşüyor. Bu sendikalar mücadelenin adım adım yükseltilmesi için ağırlıklarını koymalıdır."

Kumlu, 8 Temmuz'daki toplantıyı beklemeden sözleşmeyi imzaladı. Çünkü tabanın baskısının o toplantıya yansıyacağını biliyordu. Ancak hükümetle işbirliği yaparak işçilerin birliğine ve mücadele azmine hançer saplayanların evde yaptıkları hesap çarşıya uymayacaktır. Dün AKP binalarının önüne yürüyen işçiler artık yeniden Türk-İş binalarına yürüyecektir. Yeniden bürokratlarının bürolarının camlarında yumurtaların domateslerin patlaması kimseyi şaşırtmamalıdır. İşçiler -sendikalarımıza sahip çıkmaktan bir an bile vazgeçmeden- sınıf hainlerinden mutlaka hesap sormalıdır.

isci-turkis2.jpg