Ulusal Opera Sarayı işgali Atina sokaklarında yapılan zafer yürüyüşüyle sona erdirildi (Savas Mihail - EEK - 07-02-2009)
Yürüyüşe, önemli bir bölümü çok genç sanatçılardan oluşan 2000'den fazla insan katıldı. Utanç verici bir biçimde, sözde "radikal, parlamento-dışı sol" da dahil olmak üzere resmi Sol, yürüyüşte hiçbir biçimde yer almadı. Göstericiler, örgütsüz devrimci sanatçılardan ve işçilerden, anarşistlerden ve önderleri en ön safta yer alan EEK'li Trotskistler'den oluşuyordu.
Yürüyüşün başını, bir hafta boyunca Opera Sarayı önündeki gönderde yükselmiş olan üç bayrak çekiyordu: "Sokaklar sahnemiz, isyan sanatımız!" yazılı esas bayrak, kezzapla vahşice saldırılan Bulgar göçmen işçi "Konstantina Kunyeva ile Dayanışma" bayrağı ve "Aralık isyanı tutuklularına özgürlük" yazılı bir bayrak. 2-3 saat süren yürüyüş boyunca ana caddelerde yer alan binaların duvarlarına Başkaldıran Halk Operası'nın sembolü resmedildi: elinde Molotof kokteyli, yüzünde gaz maskesi ve başında İspanyolca Viva la Revolución! (Yaşasın Devrim!) yazan, ayak parmak uçlarında yükselen bir balerin.
Yürüyüş sırasında otobüslerdeki yolculara ve sokakta yürüyen insanlara, mücadelenin özünü anlatan, Buenos Aires'teki Colón Tiyatrosu'nun işten atılan sanatçıları ve işçileriyle dayanışma ifade eden ve Atina'daki Opera Sarayı işgalini Colón Tiyatrosu işçilerine anlatarak Latin Amerika çapında (Brezilya, Venezüella, Ekvador) dayanışma örgütleyen Arjantin'deki Lucharte adlı sanatçılar örgütüne teşekkür içeren bildiriler dağıtıldı. İsyancı sanatçılar bildiriye ayrıca Filistin halkı ile tam dayanışma içinde olduklarını da yazmışlardı.
Bayrakların arkasında saf tutan birçok sanatçı, gösteri ya da palyaço kostümleri giymişlerdi. En önde, sırtında melek kanatları bulunan, sol yumruğunu kaldırarak devrimci sloganlar haykıran çok güzel, çok genç bir balerin yürüyordu: tam bir kadın Mesih! Müzik çalan ve göstericilerin şarkılarına eşlik eden bir orkestra da vardı: Son albaylar cuntası sırasında ve 1973 Politeknik ayaklanmasında söylediğimiz devrimci bir Girit şarkısı, "Çav Bella", "Comandante Che Guevara", Enternasyonal ve ayrıca Bizet'nin Carmen operasından "Toreador", Ravel'in "Bolero"sunun yanı sıra caz ("When the Saint go marching in"), Karagöz müzikleri, vs. Ayrıca olağanüstü bir gürültü çıkaran tencere-tava sesleri de eksik değildi.
Yürüyüş kolu önce, genç Aleksis Grigoropulos'un 6 Aralık'ta katledildiği, bugün artık halkın ziyaret ettiği bir türbeye dönüşmüş olan alandan geçti. Bu noktaya gelindiğinde birden tam bir sessizlik oluştu ve 2000 genç aniden, Arap Bedevilerin "Çölün Çığlığı" adını verdiği sesi çıkardı. 2000 yaralı vahşi hayvan yavrusunun çığlığı gibi bir şeydi. Bunun dışında, ne slogan atıldı, ne şarkı söylendi; yalnızca Aleksis için bir çığlık.
Yürüyüş kolu daha sonra Eksarhia'nın ana meydanından ve ardından Politeknik Üniversitesi'nden geçti. Göstericiler üniversitenin duvarına, "burjuva medeniyetinin yıkıntıları üzerine düşlerimizin ormanlarını yeşertiyoruz" yazdı.
Yürüyüş kolu Patisyon'un ana caddesine vardıktan sonra son hedefine yöneldi: Atina'nın sağcı belediye başkanının buradaki bütün ağaçları kestirerek yıktığı bir park (aynı başkan Aralık çatışmaları sırasında Sintagma Meydanı'ndaki kocaman ve çirkin Noel Ağacı'nı korumaları için çevik kuvvet polisini göndermişti). Park, büyük bir kapitalist şirkete oto park oluşturmak için yıkılmıştı. Bu bölge halkı (Kipseli) geçen hafta başkaldırmış, belediye başkanı çevik kuvveti yollamış ve üç çocuk hastanelik olmuştu. (Bunlardan birisi de, polisin gaz bombasıyla vurulduğu için üç ayak parmağını kestirmek zorunda kalan bizim genç bir yoldaşımızdı).
Yürüyüş kolu yıkılan (ve şimdi insanların yeni ağaçlar dikerek burasının özel oto park olarak kullanılmasını engellemek için gecelediği) parka geldiğinde, neşeyle dolu bir halk şenliği başladı. Şenlik, Elbette Yunan başkentinin ana caddelerindeki trafiği keserek bütün gece sürdü!
La Luta continua!
Savas Mihail, 8 Şubat 2009