Devrimci İşçi Partisi Girişimi açıklaması (DİP Girişim Kurulu - 15-01-2009)
Güvenlik Konseyi kararının asıl amacı, savunulacak hiçbir yanı olmayan ve Gazze’nin sivil halkını kılıçtan geçirme anlamına gelen İsrail saldırısını durdurmaya yönelik bir karar görünümü altında, İsrail’in bu savaştan önemli kazanımlarla çıkmasıdır. Bunlar arasında Hamas’ın İsrail’in güneyine Kassem füzeleri yollamasını engellemek ve Gazze’nin güneyinde Mısır ile sınır bölgesinde yer alan Refah’ta varolan Hamas tünellerinin kapatılması ve böylece örgüte silah temininin durdurulması, öngörülen en önemli tedbirlerdir. Gazze halkının yaşadığı felâket karşısında, ölülerin ardından profesyonel ağlayıcılar tutar gibi eşine “first lady”ler toplantısı yaptırarak Nazım Hikmet şiirleri eşliğinde kameralar karşısında ağlatan başbakan, bir yandan da İsrail’in savaşının ardında yatan politik amaçların yerine getirilebilmesi için ataklar yapıyor. Güvenlik Konseyi kararının kabul edilmesi aşamasında Türkiye resmi bir açıklama ile Gazze’nin İsrail ve Mısır sınırlarında bir Birleşmiş Milletler gücünün gözlemci olarak görev yapmasını önerdi.
Bu öneri, olan biteni sadece izlenimler düzeyinde izleyen kamuoyunda “Gazze’ye Türk askerinin gönderilmesi” olarak algılandı. Milyonlarca televizyon izleyicisinin yanı sıra öğrencilerin de beynini yıkamak amacıyla üniversite ortamlarında düzenlenen “tartışma” programlarında “Türk askeri Gazze’ye” diye sloganvari çıkışlar yapanlar kahramanca (!) alkışlandı. Türkiye devletinin NATO’nun sadık uç beyi rolünü 60 yıla yakın süredir üstlenmiş olduğunu, ABD ile stratejik müttefik olmaktan gurur duyduğunu, Siyonist İsrail’le hemhal olduğunu unutuveren aklı evvel bir dizi sözde “ulusalcı”, “bugün Gazze’ye, yarın Türkiye’ye” mantığını bile ileri sürerek demagojide sınır tanımayacağını ortaya koydu.
Ulusalcılık bütün projelerini yalana ve demagojiye dayandıran bir akımdır. Ulusalcılar, Irak’ın işgali sırasında Türkiye ABD’ye en büyük lojistik yardımı yapan ülke rolünü üstlenirken ABD’nin Irak’tan sonra Türkiye’ye de savaş açacağı yalanını söylemekten hicap duymamışlardır. Bugün söyledikleri de hiç şaşırtıcı değildir. Genel olarak halkın ise, hem İslamcı hem de ulusalcı demagoji dolayısıyla yanılması da anlaşılır bir şeydir. Ama iş toplumsal mücadelelerde işçi ve emekçi kitlelerin çıkarları bakımından büyük önem taşıyan bazı kitle örgütlerine gelince beklentiler farklı olmalıdır. Bu örgütlerin, Filistin konusunda haklı olarak duyarlılık gösterirken, aynı zamanda Türk askerinin Gazze’ye Birleşmiş Milletler barış gücü kılığında yollanmasını talep etmeleri bütünüyle yanlıştır. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipler Birliği (TTB), Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türk Eczacılar Birliği (TEB), Türkiye Serbest Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB), Türk Diş Hekimleri Birliği ve Tüketici Dernekleri Federasyonu'nun (TÜDEF) Gazze için düzenledikleri kampanyanın taleplerinden biri, “Türkiye'nin içinde yer alacağı bir barış gücü hemen bölgeye gönderilsin” olarak ifade edilmiştir (bianet, 7 Ocak 2009).
Bugün diplomasi kulislerinde tartışılmakta olan şey, yukarıda da belirtildiği gibi, Hamas’ın İsrail’in güneyine Kassem füzeleri fırlatmasını ve Mısır sınırından silah temin etmesini engellemeye yönelik bir Birleşmiş Milletler gözlem gücüdür. Tam bu tartışılırken, işçilerin ve emekçilerin örgütlerinin Gazze’ye bir “barış gücü” yollanmasını ve Türkiye’nin de bunun içinde yer almasını talep etmesi aklın kolay alacağı bir şey değildir. 2006 yazında İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a karşı başlattığı saldırı sonrasında Birleşmiş Milletler’in o ülkeye yerleştirdiği “barış gücü” olan UNIFIL’e (aslında “İsrail’i Hizbullah’a karşı güvence altına alma gücü” olarak anılmalıdır) ve bu güce Türkiye’nin birlik vermesine Türkiye’de sadece devrimci Marksistler değil bütün sol karşı çıkmıştı. Bugün Türkiye hükümetinin Gazze’ye yerleştirilmesini önerdiği gözlem gücünün nihai işlev olarak Lübnan’daki UNIFIL’den hiçbir farkı olmayacaktır. Her iki güç de “uluslararası toplum” olarak anılan emperyalist koalisyonun ağırlığını İsrail’in arkasına koyabilmesi için Birleşmiş Milletler mühründen yararlanması anlamına geliyor. DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve öteki örgütler bu talebi derhal geri çekmelidir.
Halkın aldatılmasına karşı da mücadele etmeliyiz. Halk, Siyonist İsrail’e duyduğu hiddet dolayısıyla Türk askerinin Gazze’ye yollanmasını istiyor. Siyasal İslamcılar bu hiddeti bütünüyle kendi amaçları için seferber etmeye çalışıyorlar. Eğer saldırı altında olan Müslüman bir halk değil de Hıristiyan ya da başka dine mensup bir halk olsaydı kıllarını dahi kıpırdatmayacaklardı. Ama bundan da önemlisi, AKP hükümetinin İsrail’e destek için, onun amaçlarına askeri değil politik yollardan ulaşmasını kolaylaştırmak için önerdiği Birleşmiş Milletler gücüne, halkın sanki bu güç İsrail’e karşı bir mücadele amacıyla önerilmiş sanarak destek vermesine yol açan sis bulutunun dağıtılmasıdır.
Devrimci İşçi Partisi, işçi ve emekçilerin bütün örgütlerini, kitle hareketini ve solu, Gazze sorununda Birleşmiş Milletler’den ve AKP hükümetinin o çerçevede geliştirmeye çalıştığı, suret-i haktan görünmekle birlikte İsrail yanlısı politikadan medet ummaktan uzak durmaya çağırıyor. Gazze’nin ezilen, horlanan ve bugün kılıçtan geçirilen Filistin halkıyla dayanışma ırkçı, kökten dinci, katil Siyonist İsrail’e karşı cepheden mücadele ederek yapılır.
İsrail birlikleri derhal Gazze’den dışarı!
ABD ve emperyalizm Ortadoğu’dan defol!
İsrail elçisi sınır dışı edilsin!
İsrail’le bütün ikili anlaşmalar ve askeri paktlar açıklansın, feshedilsin, ilişkiler kesilsin!
İsrail’e karşı savaş! Filistin’e özgürlük!
Yıkılsın Siyonist İsrail devleti!
Tarihi Filistin topraklarında Arap ile Yahudi’yi tek devlet çatısı altında birleştiren laik, demokratik, sosyalist bir Filistin için ileri!
Ortadoğu Sosyalist Federasyonu için ileri!