İsyanın içinden notlar (3): Yunanistan’da isyanın 5. günü (Savas Mihail - EEK (Yunanistan) - 09-12-2008)

Başbakan Karamanlis, Konfederasyon’a açık çağrı yapıp resmi mektup göndererek, “gergin durum nedeniyle” Genel Grev günü merkezi mitingin ardından geleneksel olarak yapılan yürüyüşü iptal etmesini istemekle kalmadı, Sintagma Meydanı’ndaki mitingi ve grevi de iptal etmesini istedi. Yürüyüşü zaten iptal etmiş olan sendika bürokrasisi, “parlamenter demokrasiyi desteklemek amacıyla” mitingi de geleneksel toplanma yeri olan GSEE genel merkezinin önünden, parlamentonun önünde bulunan Sintagma Meydanı’na aldı… Ancak PASOK’un ağırlığını oluşturduğu GSSE liderliği, işçi hareketinin bürokratlara karşı bağımsız bir biçimde harekete geçebileceği endişesiyle, Karamanlis’in istediği grevi ve mitingi iptal kararını vermeye cesaret edemedi.

Yeni Demokrasi’nin, PASOK’un ve hepsinden de çok, reformist Sinaspismos’u ve onunla birlikte SYRIZA’da yer alan müttefiklerini “toplumsal barışı ve özel mülkü tahrip eden holiganları” korumakla suçlayan Stalinist KKE’nin (Yunanistan Komünist Partisi) ortak basıncı altında bulunan SYRIZA yapmayı planladığı yürüyüşü iptal etti ve mitingi de Sintagma Meydanı yakınına aldı.

 

(Kısa bir süre önce resmi olarak yalnızca Stalin’i değil Sovyetler Birliği’nde ‘30’lu yıllarda yapılan temizliği ve Moskova Mahkemeleri’nin kararlarını da aklamış olan) KKE’li Stalinistler genç isyancıları, “Talibanlar”, “gangsterler”, “uyuşturucu tacirleri”, “hayat kadını tacirleri (!!)”, “polis ajanları” vs. diye niteleyerek gençlik isyanının en büyük iftiracısı haline geldiler. Bugün bütün bir hakim medya, Sağ ve özellikle de aşırı sağcı parti LAOS’un faşistleri KKE Genel Sekreteri A. Papariga’nın bütün adice iftiralarını methediyor, onaylayarak aktarıyor, bıktırırcasına tekrar ediyor.

 

KKE’liler Genel Grev’de de Omonia Meydanı’nda kendi ayrı mitinglerini düzenlediler ve ters yönde iki blok yürüyüp dağıldılar! Sayıları 4.000’i geçmiyordu.

 

Sonuç olarak Genel Grev günü Atina’da tek yürüyüşü radikal sol örgütlerden MERA (EEK’in de içinde bulunduğu Radikal Cephe) ve ENANTIA (iki Maoist grup ve Anarşist Anti Otoriter Hareket’in oluşturduğu Birleşik Anti-kapitalist Sol) düzenledi. Sendika hareketinden, özellikle de kamu, sağlık, eğitim sektörlerinden ve mühendislerden gelen bir dizi sınıf mücadeleci unsur, PASOK’un başını çektiği GSEE ile de Stalinistlerle de hareket etmeyi reddederek bizim yürüyüşümüze katıldı ve en ön saflarda yer aldı. Bu, Yunan solunun on yıllardan beri yaptığı en etkili yürüyüş oldu: yaklaşık 25.000 kişi! EEK yakın tarihindeki en kalabalık kortejle yürüdü. (Benimle bir röportaj da yapan) İtalyan televizyonu ve başka yabancı televizyonlar yürüyüşümüzü yayınlarken Yunan televizyonu, bizim yürüyüşümez yer vermeyip GSEE’nin Sintagma’daki küçük mitingine ve Stalinistlerin Omonia’daki toplantısını yayınladı.

 

Yürüyüş sırasında polisle çatışmalar görece sınırlı düzeyde kalırken yürüyüşün ardından geometrik oranda arttı ve işgal altındaki Politeknik Üniversitesi civarında şu anda bile (Yunan saatiyle gece yarısı) devam ediyor. Buradaki çatışmalarda polis “Altın Şafak” adlı faşist paramiliter grubun kiralık katillerini de kullanıyor. Aynı şeyi dün de Patras’ta yaptılar ve faşistler bir genç kızı bıçakla yaraladı. Ayrıca polis Atina Üniversitesi’nin işgal altındaki Hukuk Fakültesi’nde bulunan Bağımsız Eylem Merkezimize de saldırma tehdidinde bulunuyor.

 

Yürüyüşün ardından işgal altındaki Hukuk Fakültesi’nde iki Genel Meclis toplantısı yapıldı: Birincisi yüzlerce sınıf mücadeleci sendikacının katıldığı İşçi Meclisi toplantısı, ikincisi de Atina Üniversitesi’ndeki öğrenci birliklerinin neredeyse tamamının temsilcilerinin katıldığı Öğrencisi Meclisi toplantısı oldu. 1973’te CIA cuntasına karşı gerçekleşen Politeknik ayaklanmasının gelenekleri yeniden canlandı: Bugün olduğu gibi o dönemde de eylemleri koordine eden İşçi ve Öğrenci Meclisleri vardı. Bağımsız Eylem Merkezi işte tam da o Koordinasyon’a tekabül ediyor.

 

Toplantılarda (sendika karşıtı, emeklilik hakları karşıtı, polis devleti niteliği taşıyan yasalarını iptalini, ücret artışlarını, özelleştirmelerin durdurulmasını, işçi denetiminde kamulaştırmaları, vs. içeren) bir dizi talebi, hükümeti devirmek için süresiz bir Genel Grev çağrısını ve Yeni Demokrasi hükümetince hazırlanan Sıkıyönetim kararına karşı sivil itaatsizlik eylemleri, gösteriler, grevler, vs. düzenlenmesi yönünde bir ilke kararını içeren bir Bildirge taslağı oylanarak karara bağlandı. Bildirgede elbette ayrıca, çoğunluğunu, bu dehşet verici, çocuk katili hükümetin ilk hedefi durumundaki 15 yaş civarı genç kadın ve erkeklerin oluşturduğu ve sayıları şu ana kadar 150’yi aşan tutukluların ve gözaltında tutulanların derhal serbest bırakılması talebini de içeriyor.

 

Bu arada bugün yeni bir provokasyon daha ortaya çıktı: Polisin adli tıp departmanı Aleksis’in öldürülmesinin bir kaza olduğuna dair bir karar yayınlamak istiyor. Bu arada Aleksis’i öldüren iki polis, (mafyayla adı çıkmış olan) avukatları aracılığıyla, genç kurbanı, “sorunlu davranışları olan pis bir holigan” olmakla ve “okuldan atılmış olmakla” (okul bunu resmi olarak yalanladı) suçladılar. Bu iftira –Aleksis Grigoropulos’un ikinci defa öldürülmesi- hiç şüphesiz yeni bir öfke dalgasını tetikleyecek, zira mücadelenin en önünde 14-15 yaşındaki öğrenciler yer alıyor.

 

Yarın yeni bir öğrenci eylemi daha olacak. Ertesi gün de. Mücadele zafere kadar sürecek.

 

18 Aralık’ta hükümet bütçesi parlamentoda oylanacak; o gün için de bir Genel Grev planlanıyor.

¡Venceremos!

 

Savas Mihail, 10 Aralık 2008