Emperyalizm ve şovenizmin şer eksenine karşı DTP’yi savunalım! (16-09-2008)
Bugün DTP Anayasa mahkemesinde sözlü savunmasını yapacak. Türkiye'de artık kimse yargı bağımsızlığından bahsetmediğine göre bu davanın seyrini de mahkeme salonundan ziyade siyaset sahnesinden izlemek gerekli.
Türkiye egemenleri Kürt sorununu değil Kürtleri çözmeyi hedefleyen bir politika güdüyor. Yani Kürt halkının meşru temsilcilerini dışlayarak, askeri olarak ezmeye çalışarak, siyasi partilerini etkisizleştirip yalıtarak Kürt halkının mücadelesini çözmeye çalışıyorlar. Zaman zaman kültürel haklara dair gündeme gelen bazı açılımlar oluyor. Ancak bu açılımların hepsi ardında "siz alamazsınız, istersek biz veririz" mantığını taşıyor. Kürt halkının mücadelesini görmezden gelerek arabuluculuğa soyunan, sağlı sollu liberal girişimler de her defasında devletten çok Kürt hareketinden taleplerde bulunarak bu "çözme" operasyonunun sivil toplum ayağını oluşturuyorlar.
Yeni Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Diyarbakır ziyaretinde sivil toplumu göreve çağırarak aynı politikanın devam ettiğinin sinyalini vermişti. Sivil toplum denince başı dönmeye başlayan liberalizm müptelalarından birçoğu "teröristle mücadele başka terörle mücadele başka" diyerek Başbuğ'un açıklamalarından olumlu sonuçlar çıkarmıştı. Halbuki sivil toplum bugün Kürt halkına karşı hazırlanan yeni savaşlarda cephe gerisini sağlamlaştırmak üzere göreve çağırılmaktadır. TSK, Şubat ayındaki fiyaskoyu hatırlayarak, iş olup bittikten sonra medya ve kamuoyuyla ters düşmek yerine önceden hazırlık yapma yoluna gitmektedir.
DTP üzerindeki baskılar bu çerçevede arttırılacaktır. Çünkü egemenler, Kürtlerin silahlı direnişinden değil Kürtlerin haklarını savunmasından rahatsız oluyorlar. Bu yüzden yayın organlarının ardından DTP'yi de susturmak için ellerinden geleni yapacaklar. DTP de susmamak için elinden geleni yapıyor. "Yanlış olan biz değil, bizim düşüncelerimizi dışlayan sistemdir" diyen DTP duruşunu koruyarak doğru yapıyor. Barış isteyen emekçi yığınlar bu duruşla ve mücadeleyle dayanışma göstermek zorundadır.
Kürt halkına yönelik baskıların yoğunlaştırılacağı bu dönemde devletin ve hükümetin en büyük destekçisi ise ABD olacak. Başbuğ'un davetlisi olarak Türkiye'ye gelen ABD genelkurmay başkanı Michael Mullen, basına yaptığı açıklamalarda yeni sınır ötesi operasyonlar için adeta açık çek vererek ABD'nin tutumunu net biçimde ortaya koydu. Anlaşılan Türkiye Devletinin Kafkaslar ve Karadeniz'de ABD emperyalizmine verdiği hizmetler karşılıksız kalmıyor. ABD de Türkiye'nin kendi icazetiyle gerçekleştirdiği her sınır ötesi operasyonun Kafkaslar'da, İran'da ve tüm bir sürekli savaş sürecinde Türkiye'yi kendine daha fazla gebe bırakacağının farkında.
DTP kapatma davası ilerliyor, yeni operasyonlar hazırlanıyor, yeni acılar ve felaketler Türk ve Kürt emekçilerini bekliyor. Her şey birbirine bağlı ilerliyor. İşçi ve emekçilerin uyanıp harekete geçmesi gerekiyor. Bugün DTP'yi savunmak yarın yeni sınır ötesi tezkerelerine karşı çıkmak, artık sadece Türk ve Kürt emekçilerinin değil, tüm bölge halklarının çıkarınadır. ABD emperyalizmi ile Türkiye'nin egemenlerinin kurduğu şer ekseni parçalanmadıkça emekçilerin yüzünün gülme olanağı yoktur.
Kürtlerle Barış ABD ile Savaş!
DTP halktır kapatılamaz!
Hepimiz Kürdüz hepimiz DTP'liyiz!