Tersane işçileri'nden 38 yıl sonra 15-16 Haziran'a selam (16-06-2008)
Ancak Çalışma Bakanlığı’nın açıkça patronlardan yana tutum alması, tersane patronlarının, iş kazalarında (cinayetleri demek daha yerinde olur sanıyoruz) ölen işçileri cehalet ve bilnçsizlikle suçlayarak öldükleri için adeta işçileri suçlu ilan etmeleri, “Tersanecilikte dünya dördüncüsüyüz, olur o kadar” açıklamalarıyla ölümleri olağanlaştırmaya çalışmaları, hatta daha ileri gidip, işi, sendikayı tersane sanayiinde rakip ülkelerin ajanlığıyla suçlamaya vardırmaları, patronların, eşyanın tabiatı gereği, kanla gelen karlarından vazgeçmeye niyetlerinin olmadığını ortaya koydu. Akabinde tersane patronlarının örgütü GİSPİR ile havzadaki Truva atları olan Türk-iş’e bağlı Dok Gemi-İş sendikası el ele vererek, Limter-İş ve tersane işçilerinin mücadelesini hedef alan bir eylem düzenledi. Patronlar işçi tulumu giyerek alana çıktı. İşçiler yevmiyeleri ödenerek, servislerle tersane girişindeki eylem alanına taşındı. Bütün bunlara rağmen 14 haziranda TOBB’un inisiyatifiyle son bir görüşme gündeme geldi ancak GİSPİR bu görüşmeye Limter-İş’in muhatap alınmasına karşı çıkarak katılmadı ve denetiminde olmayan bir işçi örgütüne nasıl diş bilediğini de ortaya koymuş oldu.
“İnsanca çalışmak” gibi son derece yalın ve meşru bir talebe kendi karlarından zerrece taviz vermemek için kulaklarını tıkayan patronlara işçiler, bugün yegane silahlarını kullanarak yanıt verdiler; grev! Bu grev için 16 Haziran’ın seçilmesi grevi daha da anlamlı kılıyor; bilindiği gibi 38 yıl önce bugün işçiler örgütlenme haklarına sahip çıkarak DİSK’in kapatılma girişimine karşı iş bırakıp sokaklara akmış, iki gün asker polis kolluk kuvvetleriyle çatışmış, 4 neferini kaybetmiş ancak işyerlerine zaferle dönmüşlerdi. Bu günün yıldönümünde tersane işçilerinin bu grevi örgütlemesi tarihe anlamlı bir gönderme niteliği de taşıyor.
Tersanelerde bugün oldukça erken başladı. Şubat ayında sendikanın gerçekleştirdiği önceki grevde, grevciler yolları kapatmadan çok önce, işçi servisleri işçileri adeta kaçırırcasına, mesai saatinden 1, 2 saat önce tersanelere getirmişti. Bu tecrübeyle sabahın erken saatlerinde toplanan kalabalık havzanın girişindeki yolu kapattı. Aynı zamanda çevredeki işçilere ajitasyon konuşmaları yapıldı. Üç koldan gruplar halinde alana giren Limter İş ‘li işçiler alandaki kitle tarafından coşkuyla karşılandı. Çok sayıda destekçi kurum da sınıf dayanışmasının güzel bir örneğini gösererek erken saatlerden itibaren alanda toplanmaya başladı. Birleşik Metal İş, Tuzla Deri İş, Tümtis, Nakliyat-İş, KESK’li emekçiler -ağırlıklı olarak Eğitim-Sen şubeleri- alana işçileriyle katılan sendikalardı. Çok sayıda demokratik kitle örgütü, siyasi parti, dergi çevresi, meslek odaları, kimi yöre dernekleri, tersane cinayetlerine karşı bir bildiri yayınlayan aydınlar, bazı milletvekilleri, Latin Amerika’dan ve Fransa’dan gelen bir grup destekçi de alana coşkularıyla katıldılar. Biz de Devrimci İşçi Partisi Girişimi olarak “Ayaklar Baş Olacak, İşçi Sınıfı Kazanacak !” pankartıyla sabahın erken saatlerinde alandaki yerimizi aldık. Mitingde ağırlıklı olarak “Artık ölmek istemiyoruz”, “Ölüm değil çözüm istiyoruz”, “Grev! Grev! Grev!”, “Yaşasın sınıf dayanışması”sloganları yankılandı.
Yaklaşık 3 bin kişilik bir kitlenin katıldığı miting son iki yıldır, işyeri temelinde yükseldiği gözlenen sınıf hareketinin en coşkulu grev dayanışmalarından biriydi. Ancak greve tersane işçilerinin kitlesel katılım gösterdiği söylemek güç. Bunda patronların bu greve katılım karşısında savurdukları işten atma tehditlerinin ne kadar büyük bir payı olduğu biliniyor. Bununla birlikte tersane havzasında üretimin normalin çok altında seyrettiği, kimi tersanelerde bugünün tatil ilan edildiği, kimilerinde de işçilerin mitinge katılmasa da işe gitmediği, gözlendi. Mitingte Limter İş genel başkanı Cem Dinç ve DİSK genel başkanı Süleyman Çelebi birer konuşma yaptı. Cem Dinç patronların, greve katılmamaları için işçilere, “eğer Pazartesi günü gelmezseniz hepinizi işten atarız” şeklinde tehdit ettiğini ve işçileri botlarla tersanelere taşıdığını söyledi ve ekledi: “Eğer yarın, 17 Haziran'da bir tek işçi arkadaşımız bile işten atılırsa o tersanenin önünde yatıp kalkacağız. Hakları verilene kadar direnişte olacağız.” Konuşmaların ardından müzik gruplarının coşkulu ezgileri eşliğinde halaylar çekildi. Ardından Limter İş genel sekreteri Kanber Saygılı sözü aldı. Saygılı, şimdiden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirtti: “27-28 Şubat greviyle yol açıldı, 16 Haziran grevi ise bu yoldan çözüme doğru yaptığımız yürüyüşün güçlü bir adımı olacaktır”…“Tersane işçisinin talepleri kabul edilene kadar iki elimiz yakanızda olacaktır, yakanızı bir kere tuttuk artık bırakmayacağız." sözleriyle mücadelenin grevden sonra daha da büyüyeceğini vurgulayan Saygılı’nın konuşmasının ardından saat iki buçuk sularında grev sona erdirildi.
Tuzla Tersane grevine Adana'dan destek
Tuzla tersanelerindeki iş cinayetlerinin durdurulması için, 15 – 16 Haziran işçi direnişinin yıldönümünde başlatılan Tuzla grevine destek olmak amacıyla Adana’da DİSK’in gerçekleştirdiği bir basın açıklaması yapıldı. Saat 12.00’de DİSK Genel İş Adana şubesi önünden yürüyüşle başlayan eylem, İnönü Parkı’nda okunan basın açıklamasıyla sona erdi. Okunan basın metninde 15-16 Haziran şanlı direnişi selamlandı, Tuzla Tersanelerindeki ölümlerin iş kazası değil, katliam olduğu belirtildi. Bıçağın artık kemiğe dayandığı söylenen açıklamada, mücadelenin yaşanan ölümler karşısında ciddi önlemler alınana kadar kararlılıkla süreceği vurgulandı. Yaklaşık 200 kişinin katıldığı eylemde, ESP, Sosyalist Parti Girişimi ve TÖP’ ün yanı sıra, Devrimci İşçi Partisi olarak biz de yerimizi aldık.