YÖK’le nasıl mücadele etmeli (23-12-2007)
YÖK’e karşı her yıl öğrenci gençliğin mücadele potansiyelini ortaya çıkarmak, var olan mücadeleyi kitleye duyurmak, daha çok genci harekete geçirmek için yürüyüşler, mitingler, kısacası eylemler düzenlenir. Eylemlerin gücünün sınırı sınıf mücadelesiyle olan bağı ve kitleselliği ile belirlenmektedir. Yani bu iki faktör eylemin niteliğinde ve biçiminde de belirleyici rol oynar. Eylem biçimi özellikle büyük illerde eylemlerin başlıca bölünme sebebi olmaktadır. Özellikle devletin yasakladığı alanlara mı çıkılacağı yoksa eldekiyle mi yetinileceği günün tahlilinin ve ihtiyaçlarının önüne geçen bir konu olmaktadır. Pek çok zaman en militan eylemin sloganda ve biçimde en radikal görünenler değil de günün ihtiyacını en iyi karşılayanlar olduğu gözden kaçmaktadır.
YÖK’e karşı mücadele de tüm mücadeleler gibi ancak kitleselleştiği ölçüde başarıya ulaşabilir. Kitlelerden kopuk mücadele yöntemleri genişleme hedefiyle yapılırken küçülmekten, marjinalleşmekten ve devletin saldırılarını başarıya ulaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Sermayeyi ve onun üniversiteler üzerindeki başlıca denetim kurumu olan YÖK’ü üniversitelerden def etmek için öğrencisinden asistanına, öğretim görevlisinden işçi ve memuruna kitlesel bir hareket örülmesi gerektiği ortadadır. Üniversiteleri sermayeye kalifiye eleman yetiştiren meslek kurumları olmaktan kurtarıp yeniden bilim üreten kurumlar haline getirmek için, teknokentlerdeki askeri üslerden kurtulup üniversiteyi insanlığın hizmetine sunmak için, özeliyle devletiyle üniversitelerin kapılarını burjuva ailelerden gelen gençlere değil hem emekçilere hem emekçi çocuklarına ardına kadar açmak için bahsedilen şekilde mücadele etmek şart. Öyleyse üniversiteleri düşlediğimiz gibi bir yer haline getirmek için mücadeleye omuz verelim, ancak bu şekilde bir umudumuz olacaktır.