Bombalar kardeşlik bağlarına! (18-12-2007)
ABD-Türkiye ortak yapımı operasyon
15 Aralık'ı 16 Aralık'a bağlayan gece bu sefer başrolü Türk Silahlı Kuvvetleri'nin uçaklarının oynadığı yeni bir film servis edildi televizyonlara. Halka artı şeklindeki göstergelerle hedefe kilitlenmiş bombaların binaları nasıl havaya uçurduğu, yine bir sinema filmi ya da bilgisayar oyunuymuş gibi gösterildi. Başrolde TSK'ya ait uçaklar ve bombalar yer alıyor olsa da filmin bir ABD-Türkiye ortak yapımı olduğu kısa zamanda vurgulanmaya başlandı. Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, ABD'nin Irak hava sahasını Türk uçaklarına açarak bölgeyi terk etmesinden övgüyle söz etti. ABD kaynakları da gerek Pentagon, gerekse Dışişleri düzeyinde bu bilgileri doğrulayarak aktif istihbarat desteği verdiklerini ekledi. Her ne kadar Büyükanıt biz zaten biliyorduk diyerek gurur yapsa da "PKK kampları artık bizim için BBG evi gibi" derken kullandığı "artık" kelimesi ABD'nin aktif desteğinin ne kadar belirleyici olduğunu ortaya koyuyordu. ABD-Türkiye ortak yapımı olan bu savaş filminin misafir oyuncuları da vardı. Yardımcı oyuncu Barzani idi. Yerel kaynaklar istihbarat desteğinin sadece ABD'den gelmediğini Barzani'nin de Türk ordusuna istihbarat servisi yaptığını ortaya koyuyor. Hürriyet gazetesindeki bir haber, yerel kaynakların iddiasının doğru olduğunu gösteriyor. "‘Casuslar' lazerle jetlere hedef verdi" başlıklı bu haber bazı hedeflerin karadan lazerle verildiğini belirtiyor. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler ise operasyonu destekleyip sivil hedeflerin vurulmaması uyarısıyla yetinerek sahnedeki yerini almış durumda. Yıllarca "Türk'ün Türkten başka dostu yok" hamasetiyle pozlara giren ırkçı, ulusalcı, sağcı, "solcu" her türden milliyetçilerimiz için ne ilginç bir durum...
Bu bombalar bedavaya mı atılıyor?
Şurası açık ki davulun sesi giderek yakınlaşıyor. Bu savaş herkes tarafından "sınır ötesi" sıfatıyla tanımlanıyor ve belki de bunun etkisiyle hâlâ halka davulun sesi hoş geliyor. Yoksulluğun, işsizliğin kol gezdiği ülkede daha önceleri altın madalya alan haltercileriyle, güreşçileriyle, şampiyon olan futbol takımlarıyla kendini avutan halka şimdi de en zengin ülkelerin sahip olduğu teknolojik imkânlara sahip uçaklarla, akıllı bombalarla, ölüm makineleriyle övünmesi salık veriliyor. Televizyonun, radyonun, gazetenin başında askerlerin zafer konuşmalarını, medya kuruluşlarının militarist çığlıklarını izlerken, duyarken, okurken her bir akıllı bombaya, güdümlü füzeye, tanka, savaş uçağına hatta bunların benzinine mazotuna harcanan çuvalla para arttıkça kendi soframızdaki ekmeğin küçüldüğünü göremiyoruz. Ama tüm bunları görmeliyiz ve sorgulamalıyız. Her zaman ve her türlü savaşa karşı çıkmak illa gerekmez. Yarın emperyalizm bu ülkeyi işgal etse, elbette her fedakârlık yapılacaktır. Ama ABD emperyalizmiyle birlikte yapılan bu operasyonun neye yaradığını sormak gerekmez mi? Soframızdaki ekmeğin ne pahasına küçüldüğü, dahası gençlerimizin ne pahasına ölüme gönderildiği sorusu, küçülen ekmek işçinin emekçinin ekmeği, verilen can yoksul gencin canı olduğu müddetçe cevaplanmak zorundadır. Bu savaş haklı mı haksız mı? Gerçekten güvenliğimiz için mi? Gece yatağımızda rahat uyuyalım diye mi bombalanıyor sınırın ötesindeki dağlar? Önümüzdeki tek yol savaşmak mı? Bu savaş bizi nereye götürüyor?
İlk bomba DTP'ye
Bu sorulara cevap vermek için yaşananlara daha geniş bir pencereden bakmak gerekli. Hava operasyonunda birkaç gün önceye gidildiğinde ilk bombanın Genelkurmay başkanı tarafından DTP'ye atıldığını görebiliriz. Büyükanıt, "PKK mecliste", "terör yasallaşıyor" diyerek operasyondan hemen önce DTP'yi hedef gösteren sert açıklamalar yapmıştır. Bu açıklamalar yapıldığı sırada Büyükanıt'ın hava operasyonunun zamanlamasını bildiğine şüphe yoktur. O halde DTP'ye hücum edişin tarihini operasyonun öncesine getirmek tesadüf değildir. Tam tersine yaşanan savaşın kapsamını ve hedefini çok net biçimde ortaya sermektedir. Hava saldırısında sivillerin zarar gördüğüne dair ciddi iddialar bulunmaktadır. TSK bunu reddetse de gerçekler zaman içinde ortaya çıkacaktır. Bununla birlikte bu operasyonda doğrudan sivil bir hedef gözetilmiştir. Bu hedef DTP'dir. Sürece bakıldığında siyasi "bombalama" DTP'nin hedef gösterilmesiyle başlamış, ardından dağlar bombalanmış ve süreç DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş'ın Havaalanında gözaltına alınmasıyla sonuçlanmıştır. Bu süreçte DTP'ye ve genel olarak Kürt hareketine yönelik siyasal baskıların süreceği öngörülebilir. Büyükanıt "terör yasallaşmıştır", "PKK mecliste" diyerek hedefi belirlemiş ve sadece şehri değil meclisi de dağa çevirme niyetinde olduğunu açıkça belli etmiştir. Bu aşamadan sonra kimse yapılan operasyonların, bombalamaların vb. amacının halkın güvenliğini sağlamak olduğunu iddia edemez. Hedef siyasi olarak Kürt hareketini tasfiye etmektir; ve gerek bu amaç gerekse de bu amaç doğrultusunda uygulanan askeri yöntem işçi ve emekçilerinin çıkarlarıyla çelişmektedir. Sadece soframızdaki ekmeğin küçülmesi açısından çelişmiyor. Komşumuzla, sıra arkadaşımızla, iş arkadaşımızla aramızdaki kardeşlik bağını tehdit ettiği için çelişiyor. Her bomba bu bağı biraz daha zedeliyor, parçalıyor. Sözde gece rahat uyuyalım diye bombalar atılıyor atılmasına da, bir gün bir evin askerdeki oğlu, diğer gün karşı evin dağdaki yeğeni canını verdiğinde mi rahat uyuyacağız yatağımızda?
Türkiye emperyalist sürekli savaşın içine çekiliyor
Dahası var. Savaş durduğu yerde durmuyor. Türkiye tüm emperyalist ülkelerin desteğini aldı da bunu karşılıksız mı aldı? Emperyalistler Türklerin kara kaşı kara gözü için mi istihbarat veriyor, hava sahası açıyor, operasyonların meşru olduğuna dair açıklamalar yapıyor. İşçiler, emekçiler gözünü kulağını iyi açmalıdır. İşçinin, emekçinin hem de Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisiyle emeği, ekmeği, kanı, canı üzerinden oyunlar oynanmaktadır. Kuzey Irak Ortadoğu'daki kan gölüne doğru gidişin ilk adımıdır.
Pazartesi sabahı gazeteler operasyonu öven manşetlerle bayilerde boy gösterdiğinde bir tane gazete öne çıkıyordu. Hürriyet gazetesi koca puntolarla "Konu komşu bilsin elimiz ağırdır" manşetini atmıştı. "Aba altından sopa göstermek" diye bir deyim vardır, bu manşet çok daha fazlasını söylüyor ve açıkça konuyu komşuyu tehdit ediyor. İşçi Mücadelesi sayfalarında, internet sitemizde ve bulabildiğimiz her fırsatta söylüyoruz. ABD'nin PKK'ye karşı Türkiye'ye verdiği destek karşılıksız değildir. ABD, yürüttüğü emperyalist sürekli savaşta Türkiye'yi hizmetine koşmak istemektedir. Bugün Irak yarın İran'dır söz konusu olan. Dolayısıyla Türkiye'nin Kürt sorununu çözmemesi ve inkâr ve imha yönteminde ısrar etmesi ABD'nin de işine gelmektedir. Böylece "aktif istihbarat", "diplomatik destek" vesaire derken Türkiye giderek Ortadoğu'da ABD'nin yörüngesine daha fazla oturmaktadır.
Kürtlerle barış, ABD'yle savaş!
Daha önce Türkiye-ABD-Irak koordinasyonunu Türkiye adına yürüten Emekli General Edip Başer Beykent Üniversitesi'ndeki "Türkiye-İsrail ilişkileri" isimli konferansta ne de "güzel" konuştu: "ABD ve İsrail'in Ortadoğudaki çıkarlarını korumada Türkiye'nin yerini alacak bir müttefik görünmemektedir." Peki nerede kaldı işçinin emekçinin halkın çıkarları... Bu çıkarları kim koruyacak? Elbette ki burjuvazinin devleti değil? Kendi çıkarımızı kendimiz koruyacağız. Çıkarımız Kürtlerle barıştan, tüm sorunların diyalogla ve siyasal zeminde çözümünden yanadır. DTP'ye yönelik baskılar Kürt hareketini siyaseten bitirmek bu alanda doğacak boşluğu emperyalizm işbirlikçisi Kürt siyasileri ve AKP ile doldurmak içindir. Politikasını beğenelim beğenmeyelim. Bu oyunu bozmak için DTP'yi savunmak Kürt halkıyla emperyalizme karşı ortak cephede buluşmak tüm emekçilerin tek çıkış yoludur. ABD ortak düşmanımızdır. Ortadoğu yanıyor, yangın yayılıyor. Kürtlerle barış, ABD'yle savaş! Tek çıkar yol budur. Yoksa yatağımızda rahat uyumak mı?... Kâbus dolu günler tüm Ortadoğu halklarını beklemektedir.