Polisin okullardaki şiddetle mücadele anlayışı: Şiddet olacaksa onu da biz yaparız (23-10-2007)
Protokol imzalanmıştı ama daha önce şiddete programlanmış polisleri yeniden programlamayı unutmuşlardı belki de. Ya da zaten şiddeti engellemek gibi bir niyetleri yoktu ve tek dertleri öğrencileri daha fazla baskı altında tutmaktı. İkincisi akla daha yatkın geliyor. Kardeşini almaya okula gelen, çevredeki işyerlerinde çalışan ya da öğrenci olduğu halde o gün herhangi bir sebeple serbest kıyafet giyip okul önünde bekleyen genç insanları sorgusuz sualsiz duvara yaslayıp aramanın, karşı çıktığında dövmenin şiddeti önlemekle ne ilgisi olabilir ki?
Evet, söz konusu uygulamanın ilk günlerinde birçok okulda yaşanan manzaralar bunlar. Bazen öğrencilerden tepki de gelmiyor değil doğrusu. Ama baskıdan ve keyfi biçimde uygulanan polis şiddetinden bunalan öğrencilerin polis arabalarını taşlamasından sonra kapıdan kovsanız bacadan gireriz anlayışıyla sivil polis arabalarını bırakıp zırhlı araçlarla okulların önünde beklemeye başlıyorlar. Kim, kimi kimden koruyor? Uyuşturucu, çeteler kol gezmeye devam ediyor. Zaten bunlar okulun önünde bekleyip esrar satıyor değillerdi, çeteler okulun kapısında insanları gasp etmiyordu. Kuytularda yuvalanıyor, işlerini yapmayı sürdürüyorlar. Olan öğrencilere, kazara okulun önünden geçen masum insanlara oluyor.
Ama sorunlar bunlarla kalsa iyi. Protokole göre okulun içinde de bir öğretmen polisle işbirliği yapmak için görevlendiriliyor. Polisle işbirliği içinde özel dedektif gibi çalışan yöneticiler, her tarafı saran kameralar yetmiyor, bir de öğretmenlerden resmi muhbir görevlendirecekler. Pes doğrusu. Bu kadar baskıcı ve terörize edilmiş bir ortamda yetişen öğrencilerin şiddetten uzak, barışçıl, sevecen, dostluk canlısı insanlar haline gelmesini mi bekliyorlar? Acaba gerçekten bunu istiyorlar mı?