Gençleri ölüme yollamayın! Bu toprakları kana bulamayın! (DİP Girişim Kurulu - 15-10-2007)
Şimdi “terör” karşısında ne öneriliyor? Sınırötesi operasyon, Kuzey Irak'a karşı ekonomik yaptırımlar, Güneydoğu bölgesine yönelik sosyo-ekonomik kalkınma hamlesi, DTP'yi sindirmek ya da ezmek... Bu önlemler ve en başta sınırötesi operasyon başta Kuzey Irak'ı, sonra Bölge'yi, sonra bütün Türkiye'yi kana bulama riskini yaratır. Başka biçimde söylenecek olursa, bugün 15 (ya da Beytüşşebap dahil edilirse 27) kişinin ölümü üzerinden kışkırtılan atmosfer sayesinde alınacak kararlar yarın yüzlerce, hatta binlerce gencin, hatta sivilin ölümüne yol açacak bir cehennemi zinciri harekete geçirebilir. Bununla da kalmaz Kürt sorununu daha da derinleştirir, halkların karşı karşıya getirme riskini yaratır. Türkiye'yi Irak ve Ortadoğu'nun cadı kazanı içine çeker.
Kimse kendini aldatmasın! Yaşanan olayları “terör” diye nitelemek ve şeytan taşlar gibi sabah akşam “teröre karşı ulusal birlik” ilan etmekle hiçbir sorun çözülmez. Ortada bir savaş vardır. 23 yılda on binlerce can alan ve bütün toplumu sarsan bir olaya “terör” adını takmak halkı aldatmaktır. İşçi ve emekçiler bu yalana kanmamalıdırlar. Bugün Türkiye'nin karşısındaki sorun bir savaşın nasıl bitirileceği sorundur. Bu kadar yalın! Her savaş bir siyasi çatışmanın ve sorunun silahlar aracılığıyla sürdürülmesidir. Bu savaşın ardında ise bugün kimsenin yadsıyamadığı Kürt sorunu yatıyor. Herkes Kürt sorunundan söz ediyor. Tayyip Erdoğan yıllar önce “düşünmezseniz Kürt sorunu diye bir şey yoktur” diyerek felsefi anlamda idealist yaklaşımın karikatür derecesinde komik bir örneğini vermişti. Ama iki yıl sonra “Kürt sorunu”nun varlığını kabul etmek zorunda kaldı. Bugün Kürt sorunu ile savaş sorununu birbirinden ayıramazsınız, çünkü Kürt sorununun toplumun gündemine girmesi savaş dolayısıyla olmuştur. Ayırmak istiyorsanız, hodri meydan, çözün bakalım Kürt sorununu! Kısacası, savaşı bitirmek, gençlerin ve başkalarının ölmesini engellemek isteyen Kürt sorununa siyasi bir çözüm bulur. Bu da savaşın gerekçesini ortadan kaldırır. Aksinde diretmek ve üstelik halkın gözünün içine bakarak “bu iş daha yıllarca sürecek” demek, “daha çok genç, daha çok sivil ölsün” demekle eşanlamlıdır. İşte son günlerin kayıplarından bu yaklaşımda inat edenler sorumludur.
Şimdi önerilen yöntemlerin ne kadar anlamsız olduğunu, ne kadar büyük zarar getireceğini anlamak için bunlara kısaca bakmak yeter.
Sınırötesi operasyon 90'lı yıllarda sürekli başvurulmuş bir yöntemdir. 1992'den başlayarak ordu, “Kuzey Irak Harekâtı”, “Çelik-I”, “Çekiç”, “Şafak” gibi adlarla anılan operasyonlarda sınır ötesinde savaşmıştır. Peki bunlar ne işe yaradı? Savaş bugün de devam etmiyor mu? Bu tür bir operasyon, başka bütün sonuçları bir yana, Türkiye'de yaşayan Kürtlerin büyük tepkisine yol açacak ve halklar arasındaki çatlağı biraz daha büyütecektir. Böyle bir operasyonda Türkiye içinde doğacak ağır şovenist hava, linçlere, hatta kitle katliamlarına ortam oluşturabilir.
Burada söylenenler sınırötesi operasyonun, ihtimal düşük de olsa, ABD ile çatışmaya yol açabileceği endişesiyle bundan uzak durmaya çalışanlarının yaklaşımıyla hiçbir bağ taşımıyor. İşçi Mücadelesi, Türkiye'nin NATO'dan çıkmasını, ABD'yle bütün askeri bağlarını kesmesini, İncirlik Üssü'nün kapatılmasını savunuyor. Dolayısıyla, ABD ile bir çatışma olasılığı bizi korkutmaz. Mesele, Kürt halkıyla çatışmamaktır. Çünkü o mazlum bir halktır.
Kuzey Irak'a ekonomik yaptırımlar, sadece iki halk arasındaki gerilimleri arttırmayacak, aynı zamanda dönüp Türkiye burjuvazisini de vuracaktır. Bugün Türkiye'nin Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi ile dış ticaret hacmi 3 milyar doları, Türkiye'den müteahhitlerin aldıkları işler ise 4 milyar doları aşmıştır. Ekonomik yaptırım ya hayaldir ya da Türkiye hakim sınıfının zararlı çıkmasıyla sonuçlanacaktır.
Güneydoğu bölgesinde sosyo-ekonomik kalkınma hamlesi vaadi, insanın kanını donduruyor. Türkiye'nin en yoksul bölgesi olan bölgeye yatırım yapılması için 23 yıllık bir savaşın olmasını mı beklemek gerekiyordu? Ya da Gabar ve Lice'de 23 gencin hayatını yitirmesini mi? Ayrıca bu hamlenin anlamı nedir? “Terör” denen şeyin toplumsal tabanını oymak. Bu size savaşın büyük Kürt kitlelerinin gözüne devletten, burjuvaziden, medyadan farklı göründüğünü anlatmıyor mu? Nihayet, Kuzey Irak'a yaptırım uygularsanız, bölgenin can damarlarını kurutursunuz. O zaman bir elinizle verdiğinizi (yatırım hamlesi) öteki elinizle geri almakta olduğunuzu göremiyor musunuz?
Nihayet DTP milletvekillerine ve partinin kendisine saldırılar, özellikle de vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve meclisten ihracı, Kürt sorununun ve savaşın siyasi bir çözüme kavuşturulması bakımından çok önemli bir olanağın ortadan kaldırılması olmakla kalmıyor. Siz isterseniz bu olanağı beğenmeyebilirsiniz. Ama Kürt milletvekillerinin hepsi 100 binlerce oy alarak meclise girdi. Onları meclisten çıkarmak istemek onlara oy veren o yüz binlerin, o milyondan fazla insanın iradesini hiçe saymak demektir. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yoktur, kimsenin haddine düşmemiştir.
Hayır, Kürt sorununun tek bir çözümü vardır: Kürtleri muhatap alacaksınız. Siyasi ve barışçı bir çözüm bulacaksınız.
Sınırötesi operasyona hayır!
DTP'yle ve DTP'li vekillerle dayanışmaya!
Kürt sorununun çözümü için Kürt hareketi muhatap alınmalıdır!
Kürtler nasıl yaşamak istediklerine kendileri karar verme hakkına sahiptir!