Irak'ta katliam yaşanıyor, borsada tamtamlar çalıyor (12-10-2007)

Söz konusu çalışmaya ait veriler toplam 18 yerleşim biriminden 15’inde 1700 Iraklı genç ile yüzyüze görüşme yapılarak elde edilmiş. Al Anbar ve Kerbela halen çok tehlikeli olduğundan, Erbil’de ise yetkililerin araştırmacılara izin vermemesinden dolayı bu 3 yerleşim birimi araştırmaya dahil edilememiş. Yani sonuç itibariyle araştırma, %2 hata payı ile işgalden bu yana şiddete bağlı olarak ölen Iraklı sayısının 1,2 milyonu aştığını gösteriyor. Diğer bir deyişle her 5 haneden biri ailesinden bir kişiyi bu savaşta kaybetmiş görünüyor. Bu son rakamlar ile işgaldeki ölü sayısının, yaklaşık 800 bin ile son yüzyılın en büyük soykırımı olarak bilinen Ruanda Soykırımı’nı aştığını ve Kamboçya’da Kızıl Kmerler döneminde yaşanan, yaklaşık 1,7 milyon insanın katledildiği “Ölüm Tarlaları” olarak bilinen felaketlere ise yaklaştığını gösteriyor.

Basında yer alan 3 farklı araştırmadan birinin sonucu 1 milyonu aşarken, Washington Post vb. gazetelerde bu sayının halen 70.000 ila 80.000 olarak gösterilmesi bir hayli enteresan. İşin bir diğer ilginç yanı ise bu yıl içerisinde bir başka araştırma şirketi olan AP’nin yaptığı anket sonuçları. Bu ankette Amerikalılara işgalden bu yana tahminen kaç Iraklı’nın ölmüş olabileceği sorulduğunda verdikleri yanıtların ortalaması 9.890! Yani son araştırma sonucunun %1’inden bile daha az. Aradaki bu kopukluğun nedeni olarak ise Amerikan ‘mükemmelliyetçiği’ gösteriliyor. Amerikan halkı, Birleşik Devletleri tanımı itibariyle ‘iyi adam’ olarak biliyor ve iyi adam 1 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olacak bir savaşı kesinlikle başlatmaz diye düşünüyor. Amerikalı bir gazeteci “Bilginin kısıtlandığı, teknolojik sınırların gerçeğin tamamını görmemizi engellediği bir durumda yaşanan körlük belki anlaşılabilir olabilir; fakat bugün yaşadığımız körlük teknolojik değil ideolojiktir” diyerek aslında bu gerçeği bir anlamda gözler önüne seriyor. Anlaşılan o ki bu yanılsama medya ve hükümetlerin sıkı işbirliğiyle yaratılıyor ve bugüne kadar savaş karşıtı gösterilerin niye bu kadar güçsüz olduğuna da mantıklı bir açıklama getiriyor. Büyük bir senaryo ile başlatılan ve demokrasi götürme bahaneleriyle yola çıkılan Irak oyunu için geçen haftalarda eski ABD Merkez Bankası (Fed) başkanı Greenspan bile itirafta bulundu; oradaki savaşın sadece petrolle ilgili olduğunu ve herkesin bildiği bu gerçeği hâlâ niye sakladıklarını anlamadığını söyledi.

Bu arada ABD hükümeti bir yandan ölü sayısı ile ilgili son günlerde açıklanan rakamları saçma ve abartılı bulurken, diğer yandan da Irak’taki askerlere gönderilecek mermi miktarının üretiminde sıkıntı yaşıyor. Bir haber kaynağına göre ordunun bu yıl talep ettiği mermi sayısı 1,5 milyar, yani 3 yıl önce üretilenin tam 3 katı. Bu durumda ABD askerleri mermileri üreticinin ürettiğinden daha hızlı bir şekilde tüketiyor. Dünyanın en iyilerinden biri olarak gösterilen ABD ordusu yılda 1,5 milyar mermiyle 3 yılda sadece 75.000 insanı vuruyor! Buna bir de bu yılın sadece ilk 6 ayında gönderilen 500 füze ve bombayı eklersek askeri olarak oldukça ‘başarısız’ bir tablo çizdikleri rahatlıkla söyleyenebilir.

Gelinen son duruma bakılacak olursa; geçmişte diğer Arap ülkelerinden göç alan, Ortadoğu’nun belki görünüş itibariyle en “batılı” ülkesi Irak, ABD ve müttefiklerinin çabalarıyla bugün büyük bir sefaletin içine sürüklenmiş durumda. İşgalden bu yana 4 milyona yakın insanın yaşadığı yeri bırakıp göç ettiği bildiriliyor. Sadece Suriye ve Ürdün’e göç edenlerin sayısının 1,5 milyonu geçtiği söyleniyor. ABD ve müttefiklerinin bugün Irak’ta yol açtığı zararları belki hiçbir zaman tam anlamıyla öğrenemeyeceğiz. Kaç milyon insanın bundan sonraki hayatında bu savaşın izlerini taşıyacağını bilemeyeceğiz. Fakat şunu biliyoruz ki kapitalizm, önüne geçilmediği sürece dünyayı savaş alanına döndürmeye devam edecek, kendileri de işçi sınıfının yolunu şaşırmış evlatları olan askerler (iyi adamlar) kurşunları üretim hızından daha hızlı tüketecek ve çember gün geçtikçe genişleyecek (ya da daralacak!). Bugün devrimciler olarak bize düşen görev önce burjuva medyanın bu her şeyin üstünü örten tavrını teşhir etmek, insanların gerçek bilgiye ulaşmalarını sağlamak olmalıdır. Geçmişte kapitalistler defalarca dünyayı savaş alanına çevirmişler ve milyonlarca insanın ölümüne neden olmuşlardır. Eğer işçi sınıfı örgütlenerek bu kanlı sistemi yıkamaz ve bu savaşı durduramazsa yine milyonlarca masum insan onların emperyalist paylaşım savaşlarında “şehit” edilecek.

Tayyip Erdoğan ABD’de Dow Jones borsasının açılış gongunu çalıyor. Başka bir deyişle kapitalizm masum insanların kanıyla beslediği borsasını bu insanlara komşu bir ‘müslüman’ ülkenin Başbakanı’na büyük bir törenle açtırıyor. Bu tören daha çok yeni kurbanların, tamtam sesleri arasında kapitalizm tanrılarına sunulmasına benziyor. Ve tüm putlar gibi bunlar da kendilerini yıkacak öznenin tarih sahnesindeki fırtınası esene kadar kan ve gözyaşıyla beslenerek hükmünü süreceğe benziyor.


 

Tarafsız Medya 

ORB’nin bu çalışması ABD ve İngiltere medyası tarafından tamamen örtbas edilmiş. Sadece bir İngiliz gazetesi olan Observer bulgular açıklandıktan 4 gün sonra kısa bir şekilde haberini yayınlamış. Çalışmayı televizyonda yayınlayan tek haber bülteni BBC Gece Haberleri programının ilk 28 dakikasını Northern Rock Bankası’nda yaşanan finansal krize ayırırken 28 dakika, 53 sn sonra spiker: “İngiliz araştırma şirketi ORB’ye göre 2003 işgalinden bu yana Irak’ta 1 milyonun üzerinde Iraklı öldürüldü. Araştırma savaşın insan maliyeti üzerine gerçek bir tartışma yaratacağa benziyor. Bu sonuç Ekim ayında Lancet’te bugüne kadar yayınlanmış en yüksek rakam olan 650.000’in bile çok üstünde. Diğer taraftan Irak hükümeti bu rakamı ‘aşırı saçma’ olarak değerlendiriyor. Bağımsız Irak Sayım Grubu şu anki ölü sayısının yaklaşık 75.000 olduğunu belirtiyor.” diyerek haberi tam 34 saniyede bitirmiş. 1,2 milyon insanın ölüm haberini 34 saniyede veren ‘tarafsız’ medyaya da yakışan bir tutum sergilemiş görünüyor.