Dink cinayeti'nin 2. duruşması görüldü: Devlet suçunu itiraf ediyor (03-10-2007)
İkinci duruşmanın görülmesinden hemen önce basına yansıyan, polis memuru Muhittin Zenit'in sanıklardan Erhan Tuncel'le yaptığı telefon görüşmesi, emniyet teşkilatının Dink'in öldürüleceğini önceden bildiğini apaçık biçimde kanıtlıyordu. Telefon konuşmasında Tuncel öldü mü diye soruyor, polis "Tabii canım. Tek farklılık kaçmayacaktı ama bu kaçtı." diye cevap veriyor. Görüşmede Dink'e yapılan hakaretler ve cinayeti öven ifadeler de cabası. Ancak davada yaşananlar ve sonrasındaki gelişmeler, söz konusu telefon görüşmesini bir ayrıntı düzeyine indiriyor. Davada katiller suçu birbirinin üstüne atmaya çalışıp dururken, gözler ısrarla sanıkların kişilikleri, tavırları, sözleri üzerine çevrilmeye çalışılırken arkadan delilleri karartma ve cinayetin arkasındaki kontrgerilla ve devletin içine uzanan ilişkileri itinayla gizleme faaliyetleri sürdürüldü.
Bu çabalara en iyi cevap ise duruşma salonunun dışında Beşiktaş'ta toplanan insanlar tarafından verildi. Yaklaşık 200 kişi mesai saati olmasına rağmen toplanmıştı ve çok anlamlı biçimde "hepimiz tanığız, adalet istiyoruz" dedi. Cinayet milyonlarca gözün önünde işlenmişti. Şimdi yine milyonlarca gözün önünde cinayet örtbas edilmeye çalışılıyor. Tuncel ile telefon görüşmesi yapan polis hakkında soruşturma yapılmasına izin verilmedi. Buna karşılık söz konusu telefon görüşmesini haber yapanlar hakkında soruşturma açıldı. Sanıkları getiren "devletin" cezaevi aracının önüne "ya sev ya terk et" yazılması hiç de tesadüf değildi. Üstünün kağıtla kapatılması ise adeta görmeyenlerin, fark etmeyenlerin de gözünün içine sokmak içindi. Bir kez daha, bu cinayetin arkasındaki ideolojiyle devletin ideolojisinin örtüştüğü mesajı veriliyordu. Dahası Erhan Tuncel'le ilgili mahkeme tarafından İstihbarat Daire Başkanlığı'ndan istenen belgelerin savcılara gönderildikten sonra imha edildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine belgelerin tekrar istenmesini talep eden avukatlardan Avukat Erdal Doğan: "Mahkeme dosyanın imha edildiğini ve gizli olduğu gerekçesiyle, talebimizi reddetti. Bu, Usül Yasası'na aykırıdır. Yine talebimiz olacaktır. Devlet sırrı da olsa bu sır mahkemeden gizlenemez." diyerek durumun bir hukuk skandalı olduğunu ifade etti.
Dink davasının 2. duruşmasından geriye kalan cinayetin örtbas edileceğine dair artan kaygılardı. Bu kaygılar elbetteki çok haklıydı. Buna karşın çok da önemli bir ilerleme kaydedildi bu süreçte. Daha önce bazı ilişkilere işaret ederek, siyasi analizler yaparak vb. yöntemlerle cinayetin arkasında kontrgerilla ve devlet olduğunu yazdık. Bu sefer gerek cezaevi arabasının önüne yazılanlar, gerek polis Zenit'in alenen kollanması ama en önemlisi Erhan Tuncel'in belgelerinin alelacele imha edilmesiyle devlet bu cinayetteki rolünü itiraf etmiş oldu.